Kurdan bize ne, öyle mi?
Tamam, herkesin finansal okuryazarlık konusunda çok yetkin olmasını bekleyemeyiz; ama artık bazı değerlendirmeler de kabak tadı vermiyor mu? Hadi siyasetçiler zaman zaman toplumun moralini yükseltmek dürtüsüyle “Kur artışından bize bir şey olmaz” diyebilirler, diyorlar da. Ama ya sokaktaki vatandaş...
Çoğunluk kur arttı mı ekonomide neler olduğunu gayet iyi biliyor, görüyor; çünkü yaşıyor. Aldığı benzinin fiyatı artıyor, bindiği otobüsün, taksinin ücreti artıyor; domatese, ete, bilgisayara, cep telefonuna daha fazla ödemek durumunda kalıyor.
Ama bir kesim var ki, sanki para kullanılmayan bir ormanda yaşıyormuşçasına “Ben milli para kullanıyorum, kur artışından bana ne” diyebiliyor.
Bunların bir kısmı gerçekten ne dediğini bilmiyor. Cehalet o boyutta... Ama bir kısmı aslında neler olup bittiğinin gayet farkında da bunu dile getirdiğinde kurun yükselmesini önleyemeyenlere toz konduracağını düşünüyor. Aklı sıra birilerini koruyor.
Kraldan çok kralcı mı arıyorsunuz, bunlardan iyi örnek mi olur...
Zaytung’dan al haberi
İstanbul’da eminim daha alası vardır, ama Ankara’da bile son birkaç yıldır trafikte inanılmaz sayıda lüks araç görüyoruz. “Zenginin malı züğürdün çenesini” hesabı, zenginin arabası bizim cep telefonunu yoruyor; bakıyoruz fiyatlara milyona yaklaşan, hatta geçen fiyatlar...
Evler ve bazı insanlar giderek çok akıllanıyor. Sanki akıl toplamı sabit de bir tarafta artınca diğer tarafta eksilme oluyor gibi bazı insanlar da adeta aptallaşıyor. 1+1 ev satıyorlar, ama doğrusu “pek akıllı” evler, neredeyse 500 bin liradan başlıyor, 3+1 ya da 4+1 düşünürseniz birkaç milyonu gözden çıkarmanız gerekiyor.
Gini katsayısı gelir adaletsizliğinin azaldığını gösteriyormuş falan filan; geçiniz. Bir dönemin siyasi iktidarı “her mahallede bir milyoner” vaat etmişti. Bu gerçekleşse “her mahallede daha çok yoksul” olacaktı. İşte o şimdi oluyor.
Sonra da şu Zaytung haberi çıkıyor:
“TÜİK, kişi başına düşen milli geliri 10 bin dolar üstü, enflasyonu yüzde 8-9 seviyelerinde, işsizlik oranını yüzde 5 civarında hesaplayabilecek uzman yardımcıları alınacağını duyurdu.”
THY 2017’de kalmış!
Yakın bir arkadaşım dün Anadolu Jet ile Ankara’dan Trabzon’a gitti, yarın da dönüyor. Dünkü seferin saatinde birkaç gün öncesinden belli olan 10 dakikalık değişiklik yapılmış, Anadolu Jet bu konuda bilgi notu göndermiş ve notta 444 25 38 numaralı çağrı merkezinin aranması isteniyormuş. Arkadaşım anlatıyor:
“Uçuş tarih ve saatini doğrulatmak için bu numarayı aradım; uçuş tarihlerinin iki hane gün, iki hane ay olarak girilmesi istendi, yaptım. Gidişin 5 Nisan 2017’de, dönüşün 7 Nisan 2017’de olduğu belirtildi.”
Arkadaşım kahkahayı patlattı; “Koskoca THY bir yıl geride kalmış, iyi mi” diyerek...
“Pazı bile 4 lira!”
Büyük bir marketin manav reyonu. Önümde bembeyaz saçlarıyla yaşı epeyce ilerlemiş zarif bir hanımefendi. İki tane kalmış pazı demetlerinden birini tarttırıyor. Sonra kilosuna bakıyor pazının, 4 lira. Söylenmeye başlıyor kendi kendine:
“Pazının kilosu bile 4 lira olmuş. Öldürecek bunlar bizi...”
Pazı üretenlere mi söyleniyor, nakliyecilere mi, market sahibine mi, yoksa siyasilere mi, pek belli değil.