Kuralsız ekonomiye doğru

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI [email protected]

Politik belirsizliğin tavan yaptığı bir dönemden geçiyoruz. Ülke OHAL uygulaması ile yönetiliyor. Belki bu yapılanmanın da etkisi ile ekonomide de olağan dışı politikalara zemin oluşturabilecek yasal düzenlemeler yapılıyor. Bunlardan birisi de TBMM’de görüşülmekte olan Türkiye Varlık Yönetim Şirketi yasası.

Dünya’da Ulusal Varlık Fonu’nun (UVF, Sovereign Wealth Fund) geçmişi elli yıldan fazladır. Bu tür fonlar daha çok ödemeler bilançosunda cari fazla veren ya da enerji girdisi üreten (petrol, doğal gaz gibi) ülkeler tarafından kurulmakta. Ülke, döviz rezervi fazlasını bu fona aktarmakta, daha sonra da fon istenilen amaç doğrultusunda kullanılmakta.  Fonu devlet işletiyor. Fakat çoğu ülkede bütçe dışında bir yapı olarak kullanılıyor. Dolayısıyla fon politik tercihler için de bir kaynak durumunda. Malezya uygulaması bunun bir örneği. 

Uygulamada fonu bir kalkınma fonu olarak görmek mümkün. Çünkü fonu sosyal refah amaçlı kullanmak ana hedeftir. Dünyada ulusal varlık fonları sepetinin hacmi 12 trilyon dolar düzeyinde. Fon gerektiğinde ekonomiye müdahale amaçlı da kullanılmakta.  

Dünyanın en büyük ulusal varlık fonuna sahip olan ülkesi Çin.  Çin ulusal varlık fonunun büyüklüğü 1.5 trilyon dolar düzeyinde. Çin fonu dört kurum aracılığıyla yönetmektedir: Çin Yatırım Kurumu (CIC, China Investment Corporation),  Devlet Döviz Rezervi İdaresi (SAFE The State Administration of Foreign Exchange), Ulusal Sosyal Güvenlik Fonu Kurumu (NCSSF, The National Council for Social Security Fund) ve Çin-Afrika Kalkınma Fonu (CADF, The China-Africa Development Fund).

Dikkat edilirse fonlardan birisinin kaynağı ve kurumu sosyal güvenlik primlerine dayanmakta. Son fon ise Çin’in Afrika’da yürütmekte olduğu politik ve ekonomik açılımını finanse etmektedir.  Çin’den sonra gelen dört büyük fon sahibi ülke de petrol ihracatçısı ülkeler. 

 Fonun Kaynağı Ne Olacak

Türkiye’de döviz rezervi fazlası ya da petrol, doğal gaz geliri olmamasına rağmen hükümet tarafından kurulacağı açıklanan Türkiye Varlık Fonu A.Ş.’nin kaynağı ne olacak? Burada ilk akla gelen işsizlik fonu’dur. Diğer  kaynaklar ise özelleştirme gelirleri, TMSF, DASK, vakıf gelirleridir. Yasa taslağına göre mevcut kamu varlıkları satılarak fona kaynak yaratılacak.  

Birkaç hafta önce Dünya Gazetesi’ndeki yazımda bu konuyu gündeme getirmiş ve “para aranıyor” başlığını atmıştım. 2016 yılı ilk altı ay bütçe sonuçları ciddi olarak makyajlanmıştı. Nisan-Mayıs ayındaki makyaj malzemesi TCMB’nin hazineye yaptığı kar aktarımı ve TCMB’nin ödediği 3,5 milyar TL’ye yakın kurumlar vergisi olmuştu.  Fon işte bu para arama serüvenin bir sonucudur. 

Fon neden kuruluyor?

Fonun kuruluş amaçlarından birisi Türkiye’nin hükümetin tanımlaması ile “mega projelere” uluslararası finansman kaynağı bulamaması. Nitekim İstanbul’da yapılmakta olan hava limanına finasman kamu bankalarınca sağlandı.  

Taslağa göre  Türkiye Varlık Yönetimi Anonim Şirketi’nin sermayesi 50 milyon TL olacak ve Özelleştirme Fonu’ndan karşılanacak. Özel hukuk hükümlerine tabi olacak olan fon bu sayede Sayıştay denetimine de girmeyecek. Yani bütçe dışı yine ilgili bakanın ifadesi ile 200 milyar TL’lık bir varlık yaratılacak. Ancak denetimsiz olacak. 

Fonun kuruluşunun ana amaçlarını şöyle özetleyebiliriz:

Hükümetin mega yatırımlarına kaynak sağlamak.

Zor durumdaki inşaat sektörüne fon yaratmak.

Tıkanan merkezi yönetim bütçesinin dışında kaynak kullanmak.

Kamuoyuna açıklanmayan harcamaları finanse etmek.

Sonuç:

Kamu finansman dengesinde mali istikrar bozulmaktadır. Bu durum kamu harcamalarını tıkayacak noktaya gelmiş gibi duruyor.  Bundan dolayı böyle bir kaynağa ihtiyaç duyuluyor.

Kurulması düşünülen kıdem tazminatı fonu (KTF) ve zorunlu BES uygulaması da tamamı ile hükümetin finans kaynağı açısından tıkanmış olması nedeni ile uygulamaya sokulmakta. Bunlar hükümetin borçlanmasına kaynak sağlayacak yeni fonlar olacak. Önümüzdeki dönemde dış finans kaynağının da iyice zora girme olasılığı bulunmakta. Dolayısıyla hükümet varlık yönetim şirketi, KTF ve zorunlu BES’i devreye almıştır. 

Tüm bu eleştirileri bir kenara koyabiliriz. Asıl önemli olan ekonominin kuralsız yönetim aşamasına geçmesidir. Hatırlar mısınız, AK Parti 2010 yılında “mali kural” getireceğini söylüyordu. Biz de bu köşede olumlu bir uygulama olur diye yazmıştık. 

Nereden nereye. Kurallı bir ekonomi isterken,  “kurumsal yapısı dağılmış ve kuralsız bir ekonomi” olduk.  

catsawdawdawdawdawdawdawdawdawdawd.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019