Kuraklığın maliyeti artıyor
Aslında su kaynaklarının azalması anlamına da geliyor bir yandan. Üretici bahar yağmurlarını bekliyor. Şimdilik sadece umut etmekten başka bir şey yok. Ama orta vadede iklim değişikliği temelli bir tarım politikası şart.
Azalan su kaynaklarını koruyacak, sulu tarım gerektiren ürünlerin sadece iç piyasada ihtiyaç kadar üretilmesi, susuz tarım yöntemleri ve gelişmiş teknolojilerin kullanımını teşvik edecek bir politika... Kuraklık deyince aklımıza ilk olarak kurumuş tarla, çatlamış toprak görüntüsü geliyor. Oysa, kuraklık sadece bitki örtüsünü değil, bu bitkilere ihtiyaç duyan hayvanları da etkiliyor. Balda ciddi sıkıntılar yaşanıyor bir süredir.
Arıların dengesi bozulmuş durumda. Kışlayamayan arılar dışarılarda dolaşıp çiçek arıyor. Bu mevsimde çiçek olmayınca yaşamaları zorlaşıyor. Kovan dışında kaybolanlar, başka kovanları yağmalayanlar, ısı kaynaklı hastalıklar, zamansız yavrulama ve yavru ölümleri...
Arıcıların başı da sıcakla dertte. Gençler nasıl teşvik edilecek? Bir kez tohumu toprakla buluşturan, o tohumun filizlenmesini büyümesini izleyen bir daha iflah olmuyor sanki. Hangi üreticiyle konuşsam sıkıntıları anlatıp duruyor ama iş geleceğe geldi mi, hava birden değişiveriyor. Bahar yağmurları erkenden başlamış gibi oluyor. Bir hevesle anlatmaya başlıyorlar.
Hepsi ağız birliği etmiş gibi “Biz başka iş bilmeyiz” diyor. Orta yaş böyle ama gençler topraktan uzak duruyor. Onlar için toprak, babalarının uğraşıp durduğu ama pek de kazançlı olmayan bir alan.
Geçen hafta Kırmızı Et Sanayicileri ve Üreticileri Birliği Başkanı Vet. Dr. Ahmet Yücesan’la konuşurken, “Avrupa’da yayınları takip ediyoruz. Orada da üreticinin çocukları hayvancı olmak istemiyor. Onlar yeni projelerle gençleri çekmeye çalışıyorlar” diyordu. Bizde de gençleri geri döndürmek gerek.
Bunun için de toprağın kazançlı bir işe dönüşmesi gerek. Modern çiftliklerde üretim yapan, iklime, koşullara uygun ürünlerini piyasaya sunan, belirli bir gelir seviyesi ve sosyal yaşama ulaşmış çiftçiler... Düşünmesi bile güzel.