Kur, vur(ma), dur…
Son günlerin en çok konuşulan konusunun “Kurlardaki Oynamalar" olduğu konusunda herkesin fikir birliği yapacağında hiç şüphem yok.
İthalata bağımlılığımızın tepe noktada olması nedeniyle bırakın sanayi ürünlerini, tarım ve hayvancılık ürünlerinde bile zamlar ve artışlar kaçınılmaz oluyor. Çünkü yakıt ithal, gübre ithal, yem girdileri ithal, enerji ithal yakıta bağlı. Bu çerçeveden olmak üzere arkadaşımız Aysel Yücel “Dış Ticarette Navlun Hesaplaşması" başlığı ile güzel bir haber yapmış.
“Dış ticarette ihracat artıyor, ithalat azalıyor ancak bir sorun var. Türkiye’den dolu giden TIR’lar boş dönüyor. Taşıma maliyetleri arttığı için navluna zam gündemde" denilen haberde, boş dönen TIR’lar nedeniyle, ihracat navlunlarına %40’a varabilecek oranlarda zam yapılması düşünüldüğü bildiriliyor.
Doğrudur, boş dönen araçların masraflarını Kızılay’ın karşılamayacağını düşünürsek, taşımacının zam yapması ve bunu da ihracatçının ödemesi kaçınılmazdır.
TİM Lojistik Konseyi Başkanı Bülent Aymen de, “Lojistikçilerin ihracat navlununa zam yapmasını anlayışla karşılayabiliriz, ancak bu oran makul seviyede olmalıdır" demiş. Ayrıca “….ihracat navlununa yapılacak bir zammı anlayışla karşılayabiliriz ancak bunun makul seviyelerde olması gerekiyor. Şu anda navlunun toplam maliyetlerimizdeki oranı yüzde 7 ila yüzde 20 arasında. Eğer bu yüzde 20’yi aşarsa rekabet gücümüzü azaltır” diye eklemiş.
Öte yandan, Türkiye pazarındaki ekonomik durumları yakından izleyen yabancı alıcıların ihracatçılarımıza “Döviz kurları yükseldi, sizin TL maliyetleriniz de azaldı. Bize indirim yapın, yoksa…" diyerek, aba altından sopa gösterdiklerini de Mısır’daki sağır sultan bile duydu.
Peki şimdi ne olacak?
Hiç kimse, bir diğerini sırtına alıp taşımak zorunda değildir.
Başka bir deyişle, maliyetlerimizdeki artışları, fiyatlarımıza yansıtmamız kaçınılmazdır. Amma bunu “Yağmur yağdı, böyle oldu" der gibisinden, döviz kurlarındaki oynamaları fırsata dönüştürüp, muhataplarımızı sömürmek yoluna gidersek, bindiğimiz dalı keseriz. İhracatçı, ithalatçı, gümrükçü, taşımacı v.b. birçok sektör, birbirine göbekten bağlıdır. Bir tanesinin yapacağı bencil hareketlerin, diğer tarafları mağdur edeceği de Rahmetli Demirel’in dediği gibi “İzahtan varestedir/Açıklama gerektirmez.”
Bir tarafın yaratacağı sıkıntı, er veya geç diğer taraflara da kaçınılmaz bir biçimde yansıyacaktır. Dış ticaret sektörü olarak, hepimizin kendisini kollamak hakkı olduğu gibi, karşılıklı olarak iş yaptığımız muhataplarımızın haklarına da saygılı olmak sorumluluğumuz vardır.
Kimse kimseye zam yapmayın demiyor…
Yapın da bunu makul seviyelerde tutun diyor.
“Önümüzdeki günlerde kurlar ne olacak bilemiyoruz" diyebilirsiniz. Yapacağınız fiyat artışlarını, makul sayılabilecek süreler içerisinde ve makul düzeylerde tekrar edebilirsiniz. Kur artışlarının getirdiği maliyet farkları ne ise o kadar fiyat arttırmanız yeterli olmaz mı?
Atasözünü unutmayalım “Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.”
Karşılıklı menfaatlerimizi kollamazsak, ticaretimiz sürdürülebilir olmayacaktır.