Kur ve yıldız savaşları
Murat Berk / Yapı Kredi Yatırım
Emtia fiyatlarındaki artışa ve bunun ekonomi ile piyasalar açısından oluşturduğu risklere uzun zamandır dikkat çekiyoruz. Emtia endeksi olan CRB'nin alt dizinine göre gıda fiyatlarının son dört ay içinde yüzde 20'den fazla arttığını görüyoruz. Vadeli pamuk fiyatları gibi bazı emtialardaki artışın yüzde 50'den fazla olduğunu da eklemek gerekiyor. Emtialardaki bu ciddi artış, maliyet yönlü enflasyon baskısını arttırırken tüketici için bir nevi vergi olarak karşımıza çıkıyor.
Küresel ekonominin dengelenmesi açısından gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin değer kazanacağı düşülüyor. Bu durumun ise ilgili ülkelerde yakında baş göstermeye başlaması beklenen enflasyon açısından da etkili olabileceği öngörülüyor.
Fakat gelişmekte olan ülkelerin çoğunda, ihracatın olumsuz etkileneceği düşüncesiyle para birimlerinin değer kazanmasına karşı bir direnç görülüyor. Direnç, döviz müdahalesine yol açabiliyor ki bu da piyasalardaki likiditeyi arttırıyor. Tabii ki bazı ülkelerin konuya yaklaşımında farklılıklar var. Brezilya, Şili, Güney Kore gibi ülkeler daha aktif direnç gösterirken Meksika, Polonya ve Türkiye nispeten çok daha toleranslı davrandıklarını örnek gösterebiliriz.
G20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları 22-23 Ekim tarihinde Kore'de buluşuyor. Kasım'da yapılacak ülke liderlerinin toplantısının ise bir çeşit uzlaşı ile sonuçlanması piyasalar ve ekonomiler açısından çok önemli bir adım olacak. Bu bağlamda Brezilya'nın G20 Maliye Bakanları toplantısına katılmaması ile sıcak para girişini önlemeye yönelik yeni sermaye kontrol tedbirlerini açıklayacak olması bizce uzlaşı yolunda olumlu bir işaret değil. Öte yandan ABD'nin Çin ile ilgili raporunu ertelemesi ve Çin'in Yuan'daki değer artışına son zamanlarda biraz daha izin vermiş olmasını olumlu olarak görüyoruz.
Çin'in 2.45 trilyon dolarlık çoğu ABD hazine bonosu olan menkul kiymetini elinde tutuyor. Amerika'nın dünya ekonomisi ve Çin ihracatının önemini düşündüğümüzde tarafların uzlaşı için yeterli motivasyona sahip olduğunu düşünebiliriz.
Daha geniş bir çerçeveden baktığımızda ise ABD'nin "Büyük Buhran" dönemini ve genel olarak bilanço resesyonlarını göz önünde bulundurarak sadece para değil maliye politikasının da destek olması gerektiği görüşlerini söyleyebiliriz. Özel sektörün net borç geri ödeyecisi olduğu bir dönemde, yine moda olan sıkı maliye politikasının eşlik etmesi durumunda, durgunluk (ve ileride özel sektör darboğazları) ile karşılaşmamak için geriye sadece cari denge (büyük ölçüde dış ticaret) kalıyor. Bu ileri veya sofistike bir iktisat teorisi değil basit bir denklemin sonucu. Tüm dünyanın da aynı anda dış ticaret fazlası veremeyeceğine göre ülkelerarası koordinasyon ve uzlaşının önemi artıyor.
Geçen haftaki yorumlarımızı tekrarlamak istiyoruz. "Daha uzun vadede, şu an uygulanan politikalar amaçlarına aykırı ve zararlı yan sonuçlara sebep olabilir. Gelişmiş ülke kağıt paralarından (fiat currency) kaçışın etkilerinden birinin aralarında emtiaların da bulunduğu bazı alanlara tekrar girişe neden olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum sonrasında artan emtia fiyatlarının ekonomilerin durgunluğa girmesinde etkili olduğunu ve durgunluk ile birlikte tekrar reflasyon çabalarının yaşandığı sarmalı yaratabilir mi diye düşünmek gerekiyor. Ekonomik ve finansal tarih eğer bir kılavuz ise uluslararası alanda ülkelerin anlaşma ve dayanışma göstermemeleri durumunda, kur savaşları sonrasındaki aşamanın ticaret savaşları olmasını olası görüyoruz."
Ticaret savaşlarının bir sonraki aşaması ise yıldız savaşları mı olur bilinmez. Ama işlerin o aşamaya gelmemesi için bizce yeterince sebep var.