Kur ve döviz cinsi borçlanma: Nerede duruyoruz?

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ [email protected]

Manzara belli oldu. Güney Kore önlem paketi açıkladı ve en önemli kalem olarak bankaların dış borçlarını devlet garantisi altına aldı. ABD ekonomisinin üç çeyrek dönem resesyon yaşayacağı ve ancak 2010'un ikinci yarısında hafifçe toparlanabileceği konsensüs haline geldi. Kur ve dış borçlanma yakından ilişkili konular olarak gündeme yerleşecek. Peki bizde durum ne? Türkiye'nin toplam dış borç stoku içinde  finansal olmayan özel sektör şirketlerinin payı 2000'li yılların başında yüzde 26 iken 2008 yılı 1. çeyrek itibariyle yüzde 43'e yükseldi. Finansal olmayan özel sektör şirketlerinin dış borçlarında 2005 yılından beri dolar bazında yüzde 120 artış oldu. Finans dışı kurumların borç stoku 111.9 milyar dolar, mali kurumlarının ise 60 milyar dolar seviyesinde. Bankacılık sisteminden yapılan borçlanma ve dış borçlanma ile birlikte reel kesimin toplam borç stoku 2008 1. çeyrek itibariyle 260 milyar dolar. Reel kesimin borçlanmasında dolar bazında -2007'de yüzde 45 artış sonrasında- 2008 1. çeyrekde  yüzde 6 artış gerçekleşti. 2008 1. çeyrek itibariyle toplam borç stokunun yüzde 43'ü dış borç iken, yurtiçi bankacılık sisteminden yapılan yabancı para cinsiden borçlanma ile birlikte toplam yabancı para cinsinden borcun payı ise yüzde 66. TCMB'nin verilerine göre ise finansal kesim dışındaki firmaların net döviz pozisyon açığı 2008 yılı ilk çeyreğinde 60.9 milyar USD'den 73.7 milyar USD'ye yükselmiş bulunuyor. 12 Eylül 2008 BDDK verileri ile reel kesimin yurtiçi bankacılık sisteminden  borçlanması 2008 yılında dolar bazında yüzde19 artmıştır. Burada en önemli yakın tehlike olabilecek kısa vadeli net döviz pozisyonu (açığı) sadece 1.4 milyar dolar(birinci çeyrek sonunda) ve bu rahatlatıcı sayılmalı. Fakat uzayan resesyon ortamında şu anda kısa vadeli olmayan borçların da zamanla kısa vadeli hale gelebileceği unutulmamalı.

Mali kesim ne durumda? Bankacılık sektörünün toplam sendikasyon ve seküritizasyon borcu 2008 Temmuz itibari ile 25 milyar USD seviyesinde. Sektörde bankalara borçlar 67.7 milyar USD iken, sendikasyon ve seküritizasyon kredilerinin payı toplam borçlar içinde yüzde 37, sektör bilanço büyüklüğü içinde yüzde 4.5 oranında. Sendikasyon kredileri toplam sendikasyon ve seküritizasyon kredilerinin yüzde 52'si kadar. Halka açık 7 banka, sendikasyon ve seküritizasyon borç stokunun yaklaşık yüzde 75'ini taşıyor. Eylül ayı itibariyle 2008 yılına ait 8.3 milyar USD'lik geri ödemenin yaklaşık 4.6 milyar USD'lik kısmı gerçekleşmiş, karşılığında yaklaşık 5.8 milyar USD borçlanılmış. Bu örnekleme bakınca 2008 yılı içinde geri ödenecek kalan sendikasyon kredisi tutarının 3.3 milyar USD, seküritizasyon kredileri ile birlikte toplam 3.6 milyar USD olduğu görülüyor. Rusya'nın 45 milyar dolarlık sendikasyon borcuna kıyasla küçük bir rakam. 

Peki ne olabilir? Ani kur hareketlerinin ve kalıcı şokların etkileri güçlü oluyor. Mevduatın yüzde 37'sinin döviz cinsi olması -ki bankacılık fonlamasının yüzde 90'ına yakını mevduata dayalı- ve TCMB'nim güçlü rezervleri kurda bilançoları aşırı ölçüde tahrip edecek bir yükseliş olasılığını sınırlıyor. Ancak, kademeli bir yükseliş olasılığını yok etmiyor. Öte yandan, artan riskler ve fonlama maliyetinin marjda çok artması kredi tayınlaması (credit rationing) olayını bir denge olgusu haline getirebilir. Geriye doğru bükülen bir kredi arz fonksiyonu zaten yavaşlayan büyümeyi iyice daraltacaktır. Bunun gerçekleşmemesi gerekiyor. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019