Kur stresi için erken mi?
Katar’da yarı final oynanan günlerin birinde akşam saatlerinde Mahfi Eğilmez ‘Teke Tek’ programına katıldı. Bir saatten fazla süre ekranda kalarak deneyimlerini ve bildiklerini anlattı. ‘Kendime Yazılar’ı da izleyen biri olarak bu programı izledim. ‘İşin uzmanı’ olarak neleri eleştirecek, neleri destekleyecek, ayrıca bir ‘öğretmen’ olarak neleri öğretecekti?
***
Öncelikle dolar kurundaki artışı nasıl bildiği soruldu. Bir tarihte dolar kurunun bir vade içinde 10 liraya kadar çıkabileceğine ilişkin bir tahminde bulunmuş, yakın vadede gerçekleşmeyince tukaka edilmiş. Dolar bu rakama ulaşınca da bu kez ‘öngörüsü başarısının’ gerekçeleri merak edilmiş.. Bu soru sorulunca Türkiye’nin 2003-2013 yılları arasında devraldığı programın da etkisiyle doğru işler yaptığını anlattı. Ancak bu süreç içerisinde yaklaşık 10 yıl kadar doların 1.5 TL bandında tutulmasının doğru olmadığını, daha doğrusu yanlış olduğunu anlattı. Kendisi ‘program’ ve ‘doğru işler’in yanı sıra AB ile müzakerelerin başlamasından kaynaklanan ‘hikaye’ye de değindi. Bu hikaye sayesinde Türkiye’ye 2006’da 22 milyar dolarlık yabancı sermaye gelmiş, bu rakam 4 yılda 72 milyar dolara ulaşmış. “Aslında dolar kuru’nu 1,5 TL seviyesinde biz tutmadık, bu kadar para girişi tuttu” mealinde değerlendirmeler de yaptı.
***
Bu kadar para girişinin kamu otoritesine, her zaman Türkiye ekonomisinin gündeminde olan ‘döviz sorunu’nu yönetme konusunda büyük şans tanıdığının altını çizmiş oldu. Bu para ‘beton’ yerine daha üretken alanlara yatırılabilir miydi? Daha kötü günler için bir şekilde saklanabilir miydi? Bir de her zaman gündeme gelebilecek ‘döviz sorunu’nun kurlarda ani sıçramalar olmadan ‘zamana yayılacak çözümlerle’ şoklara yol açmaması sağlanabilir miydi? ‘Teke Tek’teki samimi ve yararlı sohbetin satır aralarından bunları anlamaya çalıştım.
***
Eğer bir döviz kuru örneğin 10 yıl kadar yerinde sayıyorsa, enflasyonda üç-beş yükselmeye devam ediyorsa, demek ki kurlar stres biriktirebiliyor. Bu 10 yıl için cebimizde, akarımızda döviz olsa bile ikinci 10 yılda olacağı garanti değilse, üstelik biraz da hoyratça harcıyorsak!.. Şu anda yaşadığımız tam da bu değil mi? Üstelik bu sorun sadece o günlerin sorunu mu? Bugün ihracatçılardan gelen bazı yakınmalar benzer bir sorunun gündemde olduğu anlamına gelebilir mi?
***
Döviz kurlarının kapanış rakamlarına baktığımızda aralık aylarının son günleri itibariyle 2002 ve 2009 arasındaki 9 yıl dolar kuru 1,5 TL’nin altında seyretmiş. 2011’de 1,5 TL’yi aştıktan sonra 2014’e kadar 2 TL’nin altında kalmış. Bu süre zarfında Türkiye ekonomisi bir tek 2009’da küçülmüş, 2008’de yüzde 1,1 olmak kaydıyla geri kalan yılların tamamında yüzde 5,5 ile yüzde 9,5 arasında büyümüş. İlginç bir şekilde bu süreçte ihracatını 36 milyar dolardan 135 milyar dolara (2011) kadar çıkarmış. İhracattaki bu sıçrama sırasında üfe bazlı reel kur endeksi 94’ten 115’e kadar çıkıp, 2011’de 98’e kadar gerilemiş. Yani ihracatçıya öyle ‘rekabetçi’ bir kur desteği de gelmemiş. Dış ticaret açığı açısından baktığımızda da ilginç bir tablo var. Bu dönemin başında 15,4 milyar olan açık, adeta her yıl 10 milyar dolar artarak, (Yüzde 4.7’lik küçülmenin yaşandığı 2009’da 70 milyar dolardan 38 milyar dolara düşmüş) dönemin sonu olan 2011’de 106 milyar dolara kadar çıkmış. O günlerin enflasyonuna bakacak olursak: Kurlar yerinde saydığına göre enflasyonda da büyük hareketlerin olmaması gerekir ya! Üretici fiyatları 2005’te 30’lardan, 10’lardan yüzde 3’ün altına kadar gelmiş. O büyük paranın geldiği 2006’da her nedense TL değer kaybetmiş ve enflasyon yüzde 11’in üstüne çıkmış. TL’nin tekrar değer kazandığı izleyen 4 yılda enflasyon yüzde 6-9 arasında seyretmiş. Dönem sonu olan 2011’de hani şu dış ticaret açığının 106 milyar dolara çıktığı yılda, üfe bazlı reel kur endeksi 14 puan kadar düşmüş ve TL yine değer kaybetmiş. Sonuç; büyüme yüzde 8,5, sıçrayan enflasyon yüzde 13,3 olmuş.
***
Mahfi Eğilmez’in anlattıklarından yola çıkarak buraya kadar geldik. Şimdi 2002’nin sonuna baktığımızda acaba kurlar tekrar stres biriktiriyor mu? Ekonominin yüzde 5 civarında büyüyeceği tahmin ediliyor. 2022 dış ticaret rakamları bize dış açığın son 20 yıldır ikinci kez 100 milyar doların üstüne çıktığını gösteriyor. Önceki örneklerde olduğu gibi hatırı sayılır bir enflasyon (üfe) var. Üstelik reel kur endeksi 23 puandan biraz daha fazla yükselmiş, yani TL değerlenmiş. “Peki ne olacak?” derseniz, tahminleri mutlaka ‘işin uzmanları’ yapacaktır, diyebilirim.