Kur stratejisinde esnek dönem amaç yeni programa destek
Türk insanının gözünün bir ucu her zaman kurdadır. Sıradan vatandaşın da ihracatçının da bir anlamda ekonomik barometresidir. Son yıllarda yönetilen bir kur rejimi içerisindeyiz. 2023 ortalarına kadarki politika, faizlerin düşük tutulmasına odaklanarak, kurdaki dalgalanmayı ve değer kaybını azaltmaya yönelikti. Geçtiğimiz yıl başlayan ekonomik istikrar programı ile politika değişti, ancak kur konusunda esnekliğin arttığını söylemek zor. Ayrıca, bu dönemde homojen bir politikadan da bahsedemiyoruz.
Dönemin şartlarına ve ihtiyaçlarına göre şekillenen, esnek bir politika çerçevesi söz konusu. Bu nedenle, 2000 yılındaki programda uygulanan sürünen kur (crawling peg) rejimi gibi resmi bir çerçeve de çizilmiyor. Görünen o ki rezervlerin sağlıklı bir seviyede tutulması, kurdaki dalgalanmaların azaltılması ve kurun değer kazanarak enflasyona destek vermesi arasında bir denge sağlanmaya çalışılıyor. Bunların hangisi daha öncelikli olarak değerlendiriliyorsa, politikalar da ona göre şekilleniyor.
Nominal kur endeksi yükselişte
Doların kendi değerindeki değişimler nedeniyle yalnızca dolar kuruna odaklanmak yanıltıcı olabiliyor. Bu nedenle, Türkiye’nin ticaret ağırlıklı nominal kur endeksine ihtiyaç duyuluyor. TCMB’nin reel kur endeksindeki ticaret ağırlıkları kullanılarak nominal kur endeksi oluşturdum. Endeksin düşmesi, TL’nin diğer para birimlerine göre değer kaybettiğini gösterirken, artması da değer kazancına işaret etmektedir.
Bu yıl iki önemli değer kaybı dönemi yaşadık: birincisi, Mart ayında yerel seçim öncesinde; ikincisi ise Japonya Merkez Bankası’nın faiz artışı sonrası Ağustos ayında, küresel portföy çıkışlarının yoğunlaştığı dönemde gerçekleşti. Bunun dışında, aylık enflasyonun çok yüksek olduğu senenin ilk aylarında TCMB’nin kademeli değer kaybına izin verdiği, Mart-Temmuz döneminde ise nominal kuru yatay tuttuğu görülüyor.
Ekim ayında ise nominal kurlarda ilk kez artışa izin verilmiştir. Bu da, geçen hafta da belirttiğim gibi, Eylül ayında beklentilerin üzerinde gerçekleşen enflasyon sonrasında kur politikasında önemli bir değişikliğe işaret etmektedir.
Esnek döviz rezerv politikası
Nominal kurlardaki dalgalanmaların bu ölçüde azaltılması, rezervdeki dalga boyunu artırmaktadır. Bu yüzden de kurlara yönelik bu politikanın sürdürülebilir olup olmadığı döviz rezervlerinin görünümüne bağlıdır.
Bu doğrultuda, TCMB’nin döviz alım-satım işlemlerinin seyrini takip etmek gerekmektedir. TCMB’nin günlük olarak açıkladığı analitik bilanço verilerinin yanı sıra, swap tutarları da kullanılarak günlük döviz alış tutarları tahmin edilebilmektedir. Günlük açıklanan dış varlıklardaki değişimin bir bölümü, bankalarla yapılan swap işlemlerindeki, altın fiyatlarındaki, kamu mevduatındaki ve bankaların zorunlu karşılıklardaki değişikliklerle açıklanabilirken, açıklanamayan kısım TCMB’nin döviz alım-satımlarına işaret etmektedir.
Grafikte de görüldüğü üzere, Mart ayındaki yerel seçimlere kadar TCMB piyasaya ağırlıklı olarak satış yönünde müdahalede bulunmak zorunda kalmıştır. Ancak Mart sonunda TCMB’nin 5 puanlık sürpriz faiz artışıyla politika faizini %50’ye çıkarması ve seçimler sonrası beklenen kur artışının gerçekleşmemesiyle işler olumluya dönmüştür. Başlangıçta daha hızlı bir döviz alımı yapılmış, ancak yavaşlasa da TCMB Ağustos ayına kadar döviz alımlarını sürdürmüştür.
Ağustos döneminde olumlu olarak gördüğüm durum, döviz satış tutarının 10-15 milyar dolar ile Mart ayına göre daha sınırlı tutulması ve buna rağmen nominal kurdaki değer kaybının yine Mart ayındakinden daha sınırlı kalmasıdır. Bu durum, kırılganlık devam etse de hem kurlardaki hem de rezervlerdeki dalga boyunun azaldığını göstermektedir.
Ekim ayına gelindiğinde nominal kurda değer artışı yönünde bir hedef belirlenmesiyle rezerv alım hızı yavaşlamış gözükmektedir. Grafikte de görüldüğü üzere, aylık döviz alım tutarı Eylül ayındaki 11 milyar dolardan son dönemde 6-7 milyar dolar seviyesine gerilemiştir.
Ekonomi yönetiminin kur-rezerv politikasını bu şekilde sürdürmeyi hedeflediğini düşünmüyorum. Bu geçiş sürecinde enflasyon düşerse, kurdaki dalgalanma da, döviz müdahale ihtiyacı da azalacaktır. Ancak, geçen hafta detaylı olarak incelediğim gibi, ekonomideki dengelenme yavaş bir hızda ilerlediğinden, enflasyondaki olumlu eğilim de kademeli olarak gerçekleşmektedir. Bu da esnek kur-rezerv politikasının uzunca bir süre devam ettirilmek zorunda kalınabileceğini düşündürmektedir.