Kur önce büyümemizi sağladı şimdi de küçülmemize yol açıyor

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Büyüme hızı kafa karışıklığının en çok yaşandığı veri. Üstelik bu bir ülke için en önemli veri.

Alıp satıyoruz, üretip tüketiyoruz, yatırım yapıyoruz; sonra tüm hesabı ortaya koyuyor ve bir büyüklük hesaplıyoruz. Bunu da bir önceki yılla kıyaslıyor ve farka bakarak “Şu kadar büyüdük ya da küçüldük” diyoruz.

İyi de bu farkı nasıl izah edersek en doğruyu bulmuş oluruz? Cari fiyatlarla yapsak, artışın içinde enflasyon da var, olmaz. Enflasyon kadar büyümüşsek bunun ne önemi olabilir ki?

O yüzden en iyisi enflasyondan arındırılmış sabit fiyatlara göre olan veriyi kullanmak. Zaten genellikle böyle yapılıyor. Doğrusu da bu. Bakıyoruz geçen yıla, yüzde 7.4’lük bir büyüme yakalamışız. Öngördüğümüzün de, daha sonra tahmin ettiğimizin de üstünde gayet iyi bir oran. Dünya ölçeğinde de yüksek bir oran üstelik.

Ama büyümeyi sabit fiyatlara göre ölçerek bir sonuca varmak yetmiyor. Bir de, çok hızlı büyümüş olsak bile nereye geldiğimiz, hangi düzeye ulaştığımız önemli.

Bu karşılaştırmayı yapabilmenin yolu da GSYH büyüklüğünü dolara çevirmekten geçiyor. Böyle yapınca tuhaf bir tabloyla karşılaşıyoruz. Biz geçen yıl büyümemişiz ki, küçülmüşüz. Hatta yalnızca 2016’ya göre küçülmekle kalmamışız, 2012’den bu yana olan dönemin en düşük GSYH’sini oluşturabilmişiz.

Ah dolar ah!

Büyümeyi TL ile ölçünce durumumuz iyi. Ama dedik ya uluslararası karşılaştırmalar için GSYH büyüklüğünü dolara çevirmemiz gerekiyor. İşte bu aşamada da Türk parasının dolara karşı değerinin nasıl seyretmekte olduğu önem kazanıyor.

2002-2017 dönemini ikiye ayırmak gerek. Doların çok ılımlı seyrettiği 2002-2013 dönemi ve doların agresif bir tırmanış sergilediği 2014-2017 dönemi.

2002 yılının ortalamasında 1.51 olan dolar kuru 2013’te 1.90’a çıktı. Yani dolar, on bir yılda her yıl yüzde 2’nin biraz üstünde, toplamda ise yüzde 26 kadar arttı. Türkiye daha çok GSYH oluştururken kurun çok düşük seyretmesi sayesinde 2002’de 236 milyar dolar olan GSYH, 2013’te 950 milyar dolara dayandı. Kişi başına gelir de 3 bin 581 dolardan 12 bin 480 dolara çıktı.

2014 ile birlikte gidişat tersine döndü. Dolar yıllık ortalama yüzde 18’e yakın olmak üzere son dört yıl toplamında yüzde 90’dan fazla arttı.

Bunun sonucunda toplam GSYH 950 milyardan 851 milyara, kişi başına gelir de 12 bin 480 dolardan 10 bin 597 dolara indi.

Son dört yıldaki hızlı kur artışı 100 milyar dolarlık bir GSYH kaybına yol açtı. Ama belki kurguyu başka türlü yapmak da mümkün.

Acaba 2013 yılına gelinceye kadarki kur mu doğruydu yoksa o tarihte aslında daha yüksek bir kur oluşması mı gerekirdi.

Yani belki de 2013 ve önceki yılların dolar kuru gerçekçi değildi ve o yüzden de 2013’ün zirve değerleri olması gerekenin çok ötesinde oluşmuştu.

TL’nin reel değerine bakmalı

Peki 2013’te TL reel değerinden ne kadar uzaktı? Bu sorunun yanıtı Merkez Bankası’nın reel efektif döviz kuru endeksinde. Bu endeksin 2013 yılı ortalaması 108 olmuştu, yani TL, reel kur endeksinin baz yılı olan 2003’e göre yüzde 8 değerliydi.

Reel kur 2017 ortalamasında ise 88 düzeyinde oluştu, buna göre de TL yüzde 12 değersiz durumdaydı.

Dolayısıyla 2013 yılındaki durum da gerçeği tam yansıtmıyor, 2017 yılındaki durum da...

Ne var ki TL’nin hangi nedenlerle olursa olsun gerçek değerinden uzaklaşması bizi yanlış sonuçlara götürüyor. Hele hele kur artışına dudak bükenlere 100 milyar dolarlık GSYH kaybını hatırlatmak gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar