Kur niçin düşmüyor?
Merkez Bankası beklentinin üzerinde bir faiz artırımı da yapsa, büyüme rakamı tahminlerin üzerinde de gelse, döviz kurları düşmüyor. Merkez Bankası Çetinkaya’nın 15 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı program dışı görüşme sırasında USD/TL paritesi 4.45 dolayındaydı. O görüşmeden sonra bir faiz artırımı açıklanmasa da, sonraki haftalarda faiz 425 baz puan (yüzde 4.25) yükseltildi. Dolar kuru buna rağmen dün 4.50-4.55 bandındaydı.
Psikolojik bagajımız gerçekten doldu. Kurlar kalıcı olarak düşmeden bu sarsılmış haletiruhiyenin düzelmesi zor gözüküyor. Merkez Bankası deyim yerindeyse prangaya vurulmuştu. Zincirlerinden kurtuldu. Geçen haftaki faiz artışından sonra sohbet etme fırsatı bulduğum yabancı fon yöneticilerinde, TCMB’nin bağımsızlığı ile ilgili soru işaretlerinin oldukça azaldığını hissettim. Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimi kazansa bile, emir komuta zinciriyle bundan sonra faizlerin indirilemeyeceğini düşünüyorum. Politika yapıcılar finansal sistemin daha fazla baskıyı kaldıramayacağını bizler gibi görüyorlar. Enflasyon oranında önümüzdeki aylarda belirgin bir düşüş olursa piyasa faizleri kendiliğinden düşer.
Merkez Bankası Başkanı Çetinkaya göreve başladığı günlerde, ‘‘Kurumun iletişim politikasında eksiklik görüyorum. Bunu düzelteceğim’’ vurgusunu yapmıştı. TCMB ekonomistlerinin hazırladığı sunumların kapsamlı ve bilgilendirici olduğu kanısındayım. Bu tarafta bir sıkıntı yok. Ancak aradan iki yıl geçmesine rağmen başkanın uzun uzadıya değerlendirme yaptığı bir televizyon yayınını hatırlamıyorum. Bazı gazeteciler Merkez Bankasına giderek mülakat yaptılar. Tabii bu tarz görüşmeler kurumun basın müşavirliği tarafından ayarlanır. Sorular da aşağı yukarı bellidir. Bir televizyon yayınında spontane sorulara verilen yanıtlar daha önemlidir. Maliye Bakanı Ağbal sürekli bir yayına katılıyor. Normali de budur. Maliye ve para politikasını yöneten insanların belli ölçüde yönlendirici olması gerekir. Merkez’in üzerindeki baskı azalmışken, Başkan Çetinkaya bir yayına çıksa çok iyi olur. Londra’da yabancı fon yöneticileriyle yapılan görüşmede bir söz verilip verilmediğini, bundan sonra nasıl bir politika izleneceğini açıklaması elzemdir.
Seçimin hangi turda biteceği, parlamentoda nasıl bir yapının oluşacağı muammadır. Kim seçilirse seçilsin ekonominin açık biçimde desteğe ihtiyacı vardır. Hükümetin ‘‘Seçim sonrası kemerleri sıkacağız’’; muhalefetin ‘‘Harcamaları düşüreceğiz’’ açıklamalarının bir rasyonalitesi yoktur. Para politikası bu sıkılıktayken, genişletici maliye politikasından aniden vazgeçilmesi ekonomik aktiviteyi daha da zayıflatır.