Kur-faiz-enflasyon ve sakal-bıyık durumu!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

 

 

Merkez Bankası, Başkan Erdem Başçı'nın açıklamasıyla tavrını net olarak ortaya koydu:

"Not artırımıyla çok fazla döviz gelir ve bu da Türk parasının daha da değerlenmesine yol açma eğilimi gösterirse, buna karşı önlemlerimizi alırız, yani TL'nin değerlenmesine izin vermeyiz."

Çok yadırganacak bir açıklama değil aslında. Her ne kadar Merkez Bankası'nın temel görevi fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmekse de, döviz kurundaki hızlı iniş-çıkışlar bu istikrara zarar vereceği için dövize karşı pozisyon alınmasında çok şaşılacak bir yön yok.

Ama ya atılacak adımlar kendi içinde çelişki yaratırsa ne olacak?

***

Önce şu basit soruya yanıt arayalım; bir ülkeye yabancı fonlar niye gelir?
Doğrudan yatırım için mi; Türkiye örneğinde hayır, çünkü doğrudan yatırım konusu çok başka bir alan.

Geriye portföy yatırımları kalıyor. Türkiye'ye de bu amaçla gelinir doğrusu. "Cumhuriyet tarihinin en düşük düzeyine indi" dediğimiz faiz halen yüzde 6'nın üstünde. Almanya ile Japonya ile ABD ile kıyaslanamaz bile... Bu faize gelinir.
Faiz not artırımından önce daha yüksekti, şimdi düştü, neden o zaman gelmediler de şimdi gelsinler, diye düşünülebilir. Bir kez daha belirtelim, bazı fonların bir ülkeye yatırım yapabilmesi için o ülkenin notunun yatırım yapılabilir düzeyde olması gerekiyor. O yüzden de örneğin birkaç ay önce Türkiye'yi hiç düşünmeyen fonlar, şimdi akın edebilir.

Bu gelişme, yalnızca Fitch'in not artırımıyla gerçekleşebilir. Fitch'i diğer rating şirketleri de izlerse seyreyleyin döviz bolluğunu! Belli ki Merkez Bankası da bundan kaygı duyuyor ve gardını aldığını şimdiden ilan ediyor, "Ben güçlüyüm" diyor.
Yine başa dönelim ve soralım; ya atılacak adımlar kendi içinde çelişki yaratırsa, en azından çelişki sayılabilecek gelişmelere yol açarsa ne olacak?

Merkez Bankası faizi düşürebileceğini söylüyor. O durumda bankaların elinde krediye dönüştürmek için daha çok para kalmayacak mı, kalacak.
Faizin düşürülebileceği dile getirilirken, bir yandan da kredi artışında sınırın daha da aşağı çekilebileceği ifade ediliyor. Bu sınırlamanın aracı da herhalde zorunlu karşılık oranlarının yükseltilmesi olacak.

Bu politikaların sonucu olarak daha az üretim, daha az büyüme sarmalıyla karşı karşıya kalacağız. Peki, bu durumda 2013, nasıl olacak da 2012'den daha iyi geçecek?

Ya bu önlemler dövizdeki giriş karşısında yeterli etkiyi yapmaz ve Türk Lirası giderek değer kazanırsa... Ekim ayında 117 2003=100) düzeyinde bulunan reel efektif döviz kuru endeksi, Merkez Bankası'nın tehlikeli sınır başlangıcı olarak gördüğü 120'yi bulur ve hızla yükselme eğilimine girerse.

TL hızla değer yitirdiğinde ihracat sekteye uğrayacak, ithalat artacaktır. Cari açığı düşürme konusundaki mücadele de bir başka bahara kalacak demektir.
Merkez Bankası herhalde o zaman da piyasadaki dövizi bir şekilde emecek önlemlere başvuracaktır. Bu ister dövize müdahale biçiminde olsun, ister ihaleler biçiminde. Her ne kadar doğrudan döviz alımı bugünlerde hemen hiç dile getirilmiyorsa da, reel kur endeksinin 130'un üstüne çıkması gibi bir durumda diğer önlemler de işe yaramamışsa döviz almaktan başka çare kalmayacak gibi görünmektedir.

Ama bu, sorunu çözmek için çare olacak mı, hayır. Alınan döviz karşılığında piyasaya sürülecek TL de dönüp dolaşıp enflasyona yol açacaktır. Peki, nerede kalacak enflasyonla mücadele?

Hani neredeyse not artışı başımıza bela oldu! Tam bir sakal-bıyık durumu yaşama noktasına geldik.

***

Eski Hazine Müsteşar Yardımcısı Hakan Özyıldız, dün katıldığı BloombergHT'deki programda içinde bulunulan durumu anlattıktan sonra, sorunun çözümünün tümüyle Merkez Bankası'ndan beklenmemesi gerektiğini söyledi. Merkez Bankası'nın tek başına sorunun üstesinden gelmesinin mümkün olmadığına dikkat çeken Özyıldız'a, program sonrasında başka ne gibi önlemler alınması ve bu önlemleri hangi kurumların alması gerektiğini sorduk.

Özyıldız, çok özet olarak "Para girişine önlem alınması" gerektiğini söyledi. Türkiye'ye giren paraya, çıkış için vade şartı getirilmesinin zorunlu olduğuna dikkat çeken Özyıldız, bunu sağlamanın çok kolay olmadığına da işaret etmekten geri durmadı. Özyıldız, kayıtdışı hareketler önlenemediği sürece dövizin girişine ilişkin sağlıklı veri elde etmenin mümkün olamayacağına da dikkat çekti.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar