Kur, faiz, ekonomi... Vat ken ay du samtayms...

Açıl SEZEN
Açıl SEZEN Dünyanın Parası [email protected]

Alman ZDF Televizyonu, önceki gece Vodafone Park’ta ses ölçümü yapmış. Beşiktaş taraftarı 100 desibelin üzerinde ses üretmiş.

Bayern Münih Teknik Direktörü Jupp Heynckess, ‘Dünyada bu atmosfere sahip çok az stat var, taraftar muhteşemdi’ demiş.

Bunlar, bir Beşiktaşlı olarak beni gururlandırıyor. Ancak ünlü bir Türk büyüğünün dediği gibi:
‘Just look at the tabela.’

Orada iki maçta da yenildiğimiz, toplamda 8 gol yiyip 1 gol bulduğumuz yazıyor.

Dolayısıyla demek ki ne kadar bağırdığımızın, ne kadar ses çıkardığımızın değil, ne ürettiğimizin kıymeti varmış.

Aynı hikayeyi alıp ekonomiye de uyarlayabiliriz.

Sürekli hücum oynuyor, defansı boş bırakıyoruz.

Güçlü sayılabilecek kaslara steroidleri basıp, hormonlarla oynayarak büyüme tarafında 7 şiddetinde bir şutla golü bulabiliyoruz.

Açıklardan yediğimiz gollere bakmamızda fayda var

Ama o golü atarken verdiğimiz açıklardan yediğimiz gollere de bakmamızda fayda var.
Çünkü o golü atarken, tam saha pres yapıyoruz.

Öyle ki adam adama basıyoruz, kimseye boş alan bırakmıyoruz.

Prese katılmayanı afaroz edip anında oyundan alıyoruz. Takımın bunca presten dili dışarı düşse de aynı hızla hücuma zorluyoruz.

‘Hocam iyi de, bu kadar presi maç boyu sürdüremezsin, maç 90 dakika, biraz zamana yaysak’ diyeni ise tribünlere yuhalatıyoruz.

Tabii sürekli tam saha pres yapınca, arada yorulup arkaya adam kaçırıyoruz.

Mesela cari açık 51 milyarlık golü ağlarımıza bırakıveriyor.

Ardından %10’un üzerinde bir süratle bindirme yapan enflasyon geliyor, ikinci golü atıveriyor.

Hakem Moody’s geliyor, ofsayt kokan bir pozisyonda üçüncü golü veriyor.

Desibelle, yuhalamayla hakemi baskı altına almaya çalışıyoruz. Zaten biz onun geçmiş maçlardaki hatalarını da biliyoruz.

Biz desibel rekorunun ve ilk golün gururunu yaşarken, doları geliyor 4’ü, eurosu geliyor 5’i atıyor. İngiltere’den transfer Sterlini, 6’yı zorluyor.

Üstelik bunları bizim kalecinin kurduğu 12.75’lik buzdan baraja rağmen atıyorlar.

Kaleci, şaşırarak baraja bakıyor, bu top nereden geçti diye. Bir de görüyor ki, o barajı yükseltirken bizim eski deneyimli defans Maliye’nin açtığı hortum barajı eritmiş, sağından solundan her vurulan top kaleyi buluyor.

Kaleci önceki gün PPK tutanaklarında soruyor:

‘Abi sen senelerce takiplere geçit vermedin, tüm rakip atakları kestin. Şimdi ne işin var ilerde?’

Eski defans Maliye cevaplıyor:
‘E hücuma destek vermek lazım.’
Kaleci çaresiz:
“Sen de mi abi??”

TL, 5 yılda yüzde 53 değer kaybetti

Burada anolojiyi kesip gerçeklere bakalım mı?

Türkiye diğer gelişen ülkelerden 2013 Mayıs’ından bu yana negatif ayrışıyor.

TL’nin o günden bugüne değer kaybı %53.

JP Morgan Gelişen ülke kur sepetinin değer kaybı %25.

Aradaki fark, Türkiye riskidir.

TL 2013 yılından bu yana düzenli olarak değer kaybediyor. Yıllık ortalama değer kaybı %14.

Reel efektif kurumuz son 7 yılın sadece 2’sinde değer kazanabildi, kalanında değer kaybetti.

Aynı dönemde ortalama yıllık yüzde 9.18 enflasyon gördük.

Ciddi faiz artırımları yapmak zorunda kaldık.

Bu kadar değer kaybeden TL, bu sene artık daha fazla zor negatif ayrışır diyorduk. Çünkü reel efektif kur tarihin en değersiz düzeyine gelmiş, gelişen ülkelere para yağıyordu.

Bu ortamda bile negatif ayrışıyoruz.

Yılbaşından bu yana EM FX Endeksi %2 değer kazanırken, TL %3 değer kaybetti. Üstelik bunu dolar dünyada ciddi şekilde zayıflarken, içerde Merkez Bankası faizi %12.75, tahvil faizi %13.75, mevduat faizi %14.75 iken başardık.

Kur yarın geri gelebilir, TL değer kaybını sıfırlayabilir.

Ama bu, taktikte revizyon ihtiyacı olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Bu kadar sınırda dolaşınca, en ufak oynaklık artışı bizi ciddi şekilde zedeliyor.

Kur %3-4 değer kaybedince rekor. Faiz 1 puan yükselince sıkıntı. Enflasyon, az dengeyi şaşıp artınca, kalıcı çift hane.
Cari açık az cezbelenince %6 ile panik.

Bizim olduğumuz ligde Brezilyalılar, G.Afrikalılar, Ruslar var

Bu kadar pres yapmak yerine kontrollü oynayarak da maçın içinde kalabiliriz.

Amacımız 15-20 dakikalık tam saha preslerle, oyunculara ‘aslansın-kaplansın’ motivasyonlarıyla, hatalı olabileceğimizi söyleyenleri yuhalatmalarla gitmek olmamalı. Eksiği yüksek desibelle bağırarak kapatmak yerine, ne yaptığını bilen, eksiklerini kapatmak için takım halinde çalışan, kontrollü oyunla sonuca gitmeyi hedefleyen bir taktikle kapatmak gerek. Yeri geldiğinde hücum, yeri geldiğinde defans. Çünkü maç 90 dakika. Ve lig uzun. Ve çünkü takımda doğru yerde oynatıldığında, enerjisini boşa harcatmadığımızda gol atabilecek birçok yetenekli oyuncumuz var.

Bizim akranların olduğu lig, annemizin ligi. Orada Brezilyalılar, G.Afrikalılar, Ruslar var. Hepsi yetenekli, ama taktik eksikleri var.

Diğerleri ise Şampiyonlar Ligi takımı. Onlar ile mücadele edeceksek, oraya çıkmayı hedefleyeceksek, gücümüzü ekonomik kullanmalıyız. Sadece hücumla olmuyor. Birlikte hareket etmeliyiz.

Mahalle maçlarında herkes gol atmak için ilerde beleşte bekler. Takımın kalecisi habire gol yiye yiye delirip bağırmaya başlar:
Allahını seven defansa gelsin.

Maçın bitişine az zaman kaldı.

Golleri atanlar orada yazıyor. Enflasyon, dolar, euro, cari açık, sterlin, Moody’s.
Just look at the tabela.

Bakmazsak.. Önlem almazsak...

Vat ken ay du samtayms...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Eli yatırıma gitmemek... 21 Ağustos 2019
Acılara tutunmak... 03 Temmuz 2019