“Kur artışı ithal faturasını büyütecek”
TÜİK verilerine göre Türkiye’nin toplam ihracatı, iç piyasa ve ihracata yönelik üretimi için gerekli ara mallarının ithalatına ödediği faturanın ancak yüzde 85’ini karşılayabiliyor.
Seçimlerin ardından kurlarda başlayan ve Merkez Bankası’nın son faiz kararı ile aşırı ivmelenen yükselişle doların TL karşısındaki değeri yaklaşık yüzde 30 artarak ihracatçıların istediği 25 TL düzeyine gelirken, Türk sanayiinin üretimde yüksek orandaki “ithal girdi bağımlılığı” yüzünden kur artışlarının orta vadede ihracattan çok ithalatın faturasını ve dolayısıyla dış ticaret açığını büyütücü etki yapacağı öne sürülüyor.
Önceki benzer süreçler, kurlardaki yükselişin, kısa vadede başta tüketim malları olmak üzere toplam ithalatı kısmen baskılayarak ihracatı belli bir noktaya kadar artırdığını gösteriyor. Bu aşamada kur artışının ithalatı yavaşlatma etkisinin, ihracatı artırıcı etkisinden daha yüksek olduğu görülüyor. Daha sonrasında ise artmış olan kurların, tüketim malı ithalatını baskılamaya devam etse de yeni üretim ve ihracat için gerekli hammadde gereksinimi dolayısıyla ithalat faturasını daha fazla büyüttüğü, pahalanan girdiyle üretimin hem iç piyasaya yönelik arzı pahalandırarak enflasyonu yükselttiği hem de ihracatta birim fiyatları yükseltmesi nedeniyle dış pazarlarda rekabet gücünü azalttığı ve ihracatı baskıladığını gösteriyor.
Tüm ihracat ithal hammaddeye yetmiyor
Türkiye’nin tüm sektörlerce gerçekleştirilen toplam ihracatı, iç piyasa ve ihracata yönelik üretim için gerekli ara mallarının ithalatına ödediği faturayı karşılamıyor.
TÜİK’in açıkladığı verilere göre ocak-mayıs döneminde 158,5 milyar dolar olan toplam ithalatının yüzde 75,6 oranındaki 119,8 milyar dolarını hammaddeler (ara malları) oluşturdu. Aynı dönemde 102,5 milyar dolar olan toplam ülke ihracatı ile hammadde ithalatının ancak yüzde 85,6’sı, toplam ithalatın ise yüzde 64,7’si karşılanabildi. Bu nedenle beş ayda 56 milyar doların üzerinde rekor bir dış ticaret açığı verildi.
Büyük bölümü sanayinin ithalatı
Hammadde kategorisine bakıldığında; cari açığın başlıca kaynağı olarak gösterilen “gizli veri” kapsamındaki ham petrol, doğal gaz ve diğer enerji ürünlerinin beş aylık ithalatı geçen yılın eş dönemine göre yüzde 34 azalarak 19,3 milyar dolara gerilerken, bu dönemde en büyük faturanın 59,1 milyar dolarla “sanayi için işlem görmüş hammaddeler”e ödendiği görülüyor. Toplam ithalatta yüzde 8,8 artış yaşanan bu dönemde, söz konusu ürünlerin ithalatının yüzde 12,2 ile onun üzerinde arttığı dikkati çekiyor.
Beş ayda, sanayi için işlem görmemiş hammaddelerde de 6,9 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirildi. Otomotiv sektörünün üretimde kullandığı taşımacılık araçları aksam ve parçalarına 8,1 milyar, yatırım malları aksam ve parçalarına 7,8 milyar, gıda sanayiinde kullanılan esası yiyecek-içecek olan işlenmemiş hammaddelere 4,5 milyar, bunların işlenmiş olanlarına 2,1 milyar, işlem görmemiş yakıt ve yağlara 2,4 milyar, işlem görmüş diğer yakıt ve yağlara da toplam 9,5 milyar dolar ödendi.
İthal girdi ile üretimin çoğu iç piyasaya
Öte yandan Türkiye’nin kullandığı ithal ara mallarının küçük bir bölümünün nihai ürün olarak ihracata dönüşebildiği; yüksek düzeydeki hammadde ithalatının ancak üçte biri kadar tüketim malı ihraç edebildiği dikkati çekiyor.
TÜİK verilerine göre ocak-mayıs dönemindeki tüketim malı ihracatı 36,7 milyar dolarla, bu dönemdeki toplam hammadde ithalatının yüzde 35,8’i düzeyinde kaldı. Üretimin büyük bölümü ithal girdi kullanılarak yapılırken bu rasyo, üretilen nihai ürünlerin büyük bölümünün ihracata dönüşmekten çok iç piyasaya arz edildiğini gösterdi.
Beş aylık tüketim malı ihracatının 17 milyar dolarla yaklaşık yarısını dayanıklı ve yarı dayanıklı tüketim malları oluştururken, uluslararası markaların Türkiye’deki üretimlerinden gerçekleştirilen binek otomobil ihracatı 4,5 milyar dolarla bunu izledi.
Aynı dönemde Türkiye, yüksek boyutlardaki ara malı ithalatının yanında 20,7 milyar dolarlık yatırım ve 17,9 milyar dolarlık da tüketim malı ithal etti. Tüketim malı ithalatının 6,1 milyar dolarla en büyük bölümünü binek otomobiller oluşturdu. Binek otomobil ithalatında geçen yıla göre yüzde 138,2 ile rekor bir artış olduğu dikkati çekti.
Kur ve dış ticaret
Yabancı paralar ulusal paraya karşı değerlendiğinde teorik olarak sanayi ürünlerinin ihracatta rekabet gücünün artacağı bekleniyor ve bu durum genellikle gerçekleşiyor. Ancak bazı uzmanlara göre Türk ihracatçılar kur artışı dönemlerinde çoğunlukla döviz cinsinden fiyatlarını aşağı çekerek rekabet gücü elde etmeye çalışıyor. Ayrıca alıcılar böyle dönemlerde fiyat indirimleri talep ediyor. Bu nedenle döviz kurlarının arttığı dönemlerde, önce Türkiye'nin sanayi ürünlerinin ihraç miktarı artarken birim fiyatları geriliyor. Bu da toplam ihracat gelirindeki artışı sınırlıyor. Sonrasında ise eriyen stoklar nedeniyle üretim için gerekli yeni girdilerin ithalinin daha yüksek kurdan olması nedeniyle, bu durum tersine dönüyor. İthal girdiye bağımlı sektörlerde pahalı girdi ithali, üretim maliyetlerini, iç piyasa fiyatlarını ve ihracat birim fiyatlarını yükseltiyor ve dış ticaret tablosuna olumsuz etki yapıyor. Kur artışları, yerli girdi ağırlıklı üretim yapan belli sayıdaki sektörde ise lehte sonuç doğurabiliyor. Uzmanlar, döviz kuru artışlarının ihracatta tek başına etkili olmadığını, ihracatçılara sürekli artan döviz kurları yerine, “istikrarlı kur” ve Türk ürünlerine dış talebi artıracak diğer unsurların gerektiğini kaydediyor.