Kur artışı için ne zaman ki “Önemi yok” deniliyor, işte o zaman korkun!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Türk parasındaki değer kaybı hızlandığında "Bu ekonomimize zarar vermez, bunun bir önemi yok, korkmayın" deniliyorsa, işte o zaman korkmaya, endişelenmeye başlamak gerek.

Birincisi, bu değer kaybı demek ki korkulacak, endişe duyulacak boyutta ki bu tür açıklamalara gerek duyuluyor demektir.

İkincisi, değer kaybı aslında hiç korku doğuracak, endişe yaratacak boyutta olmasa bile kamuoyunda bu kaygılar var ki, açıklama yapmak zorunlu hale gelmiştir.

Bu iki gerçek tüm çıplaklığıyla her zaman karşımıza çıkıyor. Ama şu da bir gerçek ki, istenildiği kadar "Sakin olun" çağrısı yapılsın, istenildiği kadar "Sorun yok" denilsin, kulaklara kar suyu kaçmışsa bir kere, daha da ötesi kur eğer yükseliyorsa günden güne, "Bir sorun varmış demek ki" diyenler haklı çıkmıştır. Hem geçmiş deneyimler de, yetkili ağızların yaptığı "sakinleştirici" açıklamalardan sonra genellikle ters yönde gelişmeler yaşandığını göstermiştir.

Türk parası değer yitirebilir. Bu ilk kez olmuyor, geçmişte çok daha sert hareketler gözledik, unutmadık olan biteni. Ama o dönemlerde kur rejimimiz tümüyle farklıydı, paramızın değeri birden ve yüksek oranda düşürülürdü. Dolayısıyla şimdi öyle bir gelişme yaşanması olasılığı yok. Bu yüzden de kimilerinin "Acaba olur mu" diye kaygılandığı, bir sabah uyandığımızda doları örneğin 4 lirada görme durumumuz yok.

Tuhaf gerekçeler yaratıyoruz

Kur artışının gerçek nedenlerine eğilemeyince bu kez "gerekçe yaratma" kaygısıyla hareket etmeye başlıyoruz.

Örneğin Merkez Bankası 2017 yılı enflasyon tahminini yüzde 6'dan yüzde 6.5'e çekmiş de kur artışı o yüzden hızlanmış. İnsaf ki ne insaf!

Hükümetin birkaç hafta önce açıkladığı orta vadeli programda 2017 enflasyonu ne öngörülüyordu, yüzde 6.5 değil mi... Ne yani, hükümet enflasyonu yüzde 6.5 öngörürken, Merkez Bankası'ndan sert bir "Hayır" sesinin yükselmesi ve "Biz enflasyonu yüzde 6.5 değil, yüzde 6 bekliyoruz" itirazının gelmesi mi bekleniyordu... Sanki böyle olsa kur artmayacaktı. Sanki en büyük gerekçeyi bulduk, Merkez Bankası enflasyon tahminini yukarı çekti ya, tamam işte!

TL dolara karşı değer kaybediyorsa olan biteni etrafından dolanarak değil, biraz objektif değerlendirme yaparak anlamaya çalışmak gerek.

Yani bizim paramız niye diğer paralardan ayrışıyor, niye daha çok değer yitiriyor, bunun üstünde durmayalım mı...

Olsa olsa dil sürçmesidir!

Kur artışı gibi bir durum yaşandı mı yetkililerden ilk olarak girişte de belirttiğimiz gibi bunun ekonomiye zarar vermeyeceğini ya da bu artışın spekülasyondan ibaret olduğunu duyuyoruz.

Kur artışının ekonomiye zarar vermeyeceğini söylemekle "Enflasyon iyidir, fakirlikten zarar gelmez, keşke özel sektör daha da zora girse, işsizlik artsa, vatandaşın alım gücü düşse" demek arasında fark yoktur. O yüzden biz bu görüşün hep bir dil sürçmesi sonucu "yanlışlıkla" ifade edildiğini düşünüyoruz.

Kim bu spekülatörler?

Dolar artışının altında spekülasyon yattığı söylenir genellikle. İyi de bu nasıl olabilir ki...

Bir kere Türkiye'de varlık sahibi olup da yurtdışına çıkmak isteyenler, doların artmasından fena halde korkar, rahatsız olurlar. Bu yabancılar, Türk varlıklarını sattıklarında ellerine geçecek parayı dövize çevirirken doların örneğin 3 lira olmasını mı isterler, 3.1 lira mı... Tabii ki kur ne kadar düşük olursa, ele geçecek döviz o kadar çok olacağı için TL'nin güçlü olması istenir.

Dolayısıyla, Türkiye'den çıkmayı düşünen yabancılar Türk parasının değer yitirmesini kesinlikle ama kesinlikle tercih etmezler.

Yok eğer birileri Türkiye'ye gelmeyi düşünüyor ve döviz getirdiklerinde ellerine daha çok Türk Lirası geçsin istiyorlarsa, onlar TL'nin olabildiğince zayıf düşmesini isterler kuşkusuz. Onların gönlünden doların değil 3.1 değil, belki 3.5 olması geçiyordur.

İyi de şu dönemde Türkiye'ye para getirmeyi düşünen ve bu amaçla spekülasyon yaparak Türk parasının değer yitirmesi için uğraşan var mıdır?

Diyelim vardır, kimlerin spekülasyon yaptığını ve TL'nin değerinin düşmesini sağlamaya çalıştığını nereden biliyoruz?

Yine diyelim TL ile oynayan birileri var. Peki ne yaparak bunu sağlayabileceklerini düşünüyorlar ve ne yapıyorlar?

Ve daha kötüsü, böyle üç beş kişi ya da fon varsa TL ile oynayan, demek başarılı oluyorlar ki Türk parası değer yitirmeye devam ediyor.

Ya yabancı başka gözlükle bakıyorsa...

Bizim aslında pekala gördüğümüz, ama görmezden gelmeyi tercih ettiğimiz gerçekler var.

15 Temmuz'dan sonraki süreçte olan biten bizim açımızdan hızla normalleşme sağlandığına işaret ediyor gibiyse de, en azından yabancı algısı yönüyle durum pek öyle değil.

Gerçi yeri gelmişken belirtelim. Bizim için de her şey normale dönmüş değil ya. Çok çarpıcı bir örnek. 29 Ekim kutlamaları çerçevesinde Anıtkabir'e gelen generaller, üstleri astsubaylar tarafından aranarak tören alanına girdiler. Bunlar dikkat çekmiyor mu sanıyoruz?

Bir ekonomi cephesi var bu algının, bir siyasi. Ekonomiye bakıyoruz; Merkez Bankası'nın bağımsızlığı artık tartışılmıyor bile. Son Para Politikası Kurulu toplantısından önce ne karar verileceği Cumhurbaşkanı danışmanlarınca neredeyse ilan edilmedi mi... Sahi her toplantı sonrasında "Faiz az düşürüldü" diyen bakanların sesi niye çıkmadı... Ya da bazı işadamlarının...

Bir başka konu, kayyum meselesi. İsterse tümünde yüzde 100 haklılık payı olsun, şirketlere kayyum atanıyor olması rahatsızlık yaratıyor.

Ekonomi üçüncü çeyrekte çok fena tökezledi. Büyüme belki negatif gelecek. Bu kur artışıyla son çeyrekte de işlerin umulan ölçüde iyileşmeyeceği, enflasyon da yeniden bir yükselme görülmeyeceği garanti değil.

Siyasette ise Anayasa değişikliği, başkanlık tartışması; gelişmelere göre belki iki kez sandığa gidilecek olması gibi bir durum var.

Yurtdışındaki askeri harekat sıradanlaştı ve kanıksandı sanki; ama bunu normal gören ya da görmeyen sanki biziz.

Elçilikler, Türkiye'deki görevlilerini, hatta vatandaşlarını sık sık terör tehdidine karşı uyarma gereği duyuyor. Gerçek bir tehdit söz konusu ve bundan dolayı uyarı yapılıyorsa durum kötü. Ama bu uyarılar ortada hiçbir tehdit olmadığı halde Türkiye'yi kötü göstermek, tehlikeli bir ülke gibi göstermek için yapılıyorsa durum daha da kötü.

Grafiğin söylediği

Yılın ilk dokuz ayının dolar kuru ortalaması 2.93. Temmuz, ağustos ve eylül aylarının ortalaması yatay bir duruma işaret ediyor, bu aylardaki dolar kuru 2.96 ortalamaya oturmuş. Sonra ekime geliyoruz, kur ay ortalaması bazında birden 3.07'ye fırlıyor.

Yani dolarda bir ayda tam 3.7 oranında artış oluyor.
Yani 1.000 dolara ithal edip eylülde 2.960 lira ödediğimiz herhangi bir ürüne, ekimde 3.007 lira ödemek durumunda kalmışız. Hele hele o ürünün 1.000 dolar olan fiyatı da biraz artmışsa, vay halimize...

Bu, yüzeysel bir yaklaşımla enflasyona gelecek etki. Ya özel sektörün durumu... Ya ödenecek dış borçlar için daha fazla Tür parasına ihtiyaç duyulması zorunluluğu... 1 milyon dolarlık bir borç, eylüldeki kur üstüden 2 milyon 960 bin lirayla kapatılabilecekken, artık bu borcu kapatmak için 3 milyon 7 bin liraya gerek var.

Ve korku şu; ya kasım ayı ortalamasında 3 milyon 7 bin lirayı da ararsak...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar