Kur artışı enflasyonu nasıl mı tetikliyor; işte Merkez Bankası'nın analizi...
Artık klasikler arasında yerini almış bir fıkradır. Lokantanın vitrininde "İstediğiniz kadar yiyin, hesabınızı torununuz ödesin" şeklinde bir ilan gören genç, masaya oturmadan önce yine de emin olmak için sorar:
"Sahi benim yediklerimin parasını yıllar sonra torunum mu ödeyecek?"
"Evet" diye yanıtlar lokanta sahibi. Bunun üzerine genç tıka basa yer, tam kalkıp gidecekken yüklü bir hesap uzatılır önüne.
"Hani benim yediklerimin ödemesini torunum yapacaktı?"
Lokanta sahibi "Doğru" der, "Bu zaten sizin yediklerinizin değil, dedenizin yediklerinin parası"...
★★★
Ekonomide bugün yapılan yanlışların faturası torunlarımıza çıkmayacaktır. Bugün karşılaştığımız yanlışların sorumlusu da dedelerimiz değildir zaten. Ekonomide vade çok daha kısadır çünkü.
Kimi yanlışların bedelini günler içinde ödemeye başlarız; kimilerinin bedelini birkaç ay içinde. Ama öyle anlaşılıyor ki bazı hatalı adımların bedeli sandığımızdan da uzun bir zamana yayılarak çıkıyor.
Bu köşede dün yer alan yazımızda son dönemde yaşanan hızlı kur artışının enflasyon tahmininin değiştirilmesini nasıl zorunlu kıldığı üstünde durmuştuk. Hatırlanacaktır, Merkez Bankası 2017 yılına ilişkin tahminini yüzde 6.5'ten yüzde 8'e, 2018'e ilişkin tahminini de yüzde 5'ten yüzde 6'ya revize etmişti.
Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya'nın önceki gün açıkladığı yılın ilk enflasyon raporunda "döviz kuru ve ithalat fiyatlarının TÜFE ve alt gruplardaki geçişkenliği" ile ilgili bir bölüme yer verildi.
Hakan Kara, Fethi Öğünç, Mustafa Utku Özmen, Çağrı Sarıkaya ve Meltem Topaloğlu'nun çalışmalarından yararlanılarak oluşturulan söz konusu bölümün girişinde şöyle deniliyor:
"İthalat fiyatları ve döviz kuru gelişmeleri enflasyonun önemli belirleyicileri arasındadır. Özellikle küresel belirsizliklere bağlı olarak oynaklığın artığı dönemlerde, döviz kuru ve ithalat fiyatlarının tüketici fiyatları üzerindeki etkisi hem enflasyon analizinde, hem de enflasyon öngörülerinin oluşturulmasında daha büyük önem kazanmaktadır. İthalat fiyatları ve döviz kurundaki gelişmeler hem ithal girdi kullanımına bağlı olarak üretici fiyatları üzerinden, hem de ithal tüketim malları fiyatları kanalıyla doğrudan yurt içi tüketici fiyatlarına yansıyabilmektedir. Dolayısıyla, söz konusu değişkenlerin enflasyona etkisi öncelikle maliyet kanalı üzerinden olmaktadır..."
Dövizden yüzde 17'lik etki geliyor
Meltem Topaloğlu ve Mustafa Utku Özmen, kur artışının ve ithal fiyatlardaki değişimin TÜFE ve alt kalemlere iki yıl sonunda olan birikimli etkisini hesaplamışlar. Buna göre, kur artışının TÜFE'ye iki yıl sonundaki birikimli etkisi yüzde 17.4 düzeyinde. Yani döviz kurunda, sepet bazında yüzde 10 artış olduğunda, bu artış TÜFE'ye iki yıl içinde birikimli olarak 1.7 puanlık bir etki yapıyor.
Bu, genel bir oran. TÜFE'nin ayrıştırılmış haline, temel malları ya da hizmetlere göre çok daha farklı yansıma oranları hesaplanıyor. Ama yüzde 17 bile hiç de küçümsenecek bir düzey değil.
Ne var ki burada asıl dikkati çeken, yansımanın birikimli olarak iki yıl sonra bu düzeye çıkıyor olduğu gerçeği. Dolayısıyla biz özellikle son dönemde yaşadığımız kur artışının etkisini demek ki pek görmedik.
"Dedemizin" hesabını ödemekle mi meşgulüz yani. Döviz sepeti bazında 2014 ve 2015 yıllarında yaşanan yüzde 15 ve yüzde 12'lik artışların bedelimi mi ödüyoruz henüz. Eğer döviz kuru ve ithalat fiyatlarındaki artışın TÜFE'ye yansıması böylesine gecikmeli oluyorsa, daha geride yüzde 11'lik artışla 2016 var; bu yıl ocak ayında geçen yıl ortalamasına göre ortaya çıkan yüzde 21'lik artış var.
"Etki çok belirgin"
Merkez Bankası'nın enflasyon raporunda yer alan değerlendirmede kur artışının fiyatlar üstündeki etkisiyle ilgili olarak daha sonra şu görüşlere yer veriliyor:
"Öncelikle, temel mal fiyatları üzerinde hem ithalat fiyatları hem de döviz kurunun belirgin bir etkisi bulunmaktadır. Bu grupta; otomobil, televizyon, cep telefonu vb. gibi büyük ölçüde ithal edilen ürünler yer aldığından bu sonuç beklenen bir durumdur. Ayrıca, temel mallara döviz kuru şoklarının geçişi ithalat fiyatlarına kıyasla daha kısa sürede tamamlanmaktadır.
Enerji grubunda ise ithalat fiyat geçişkenliği döviz kuruna kıyasla daha yüksek olarak tahmin edilmiştir. Türkiye’nin enerji ithalatçısı olduğu düşünüldüğünde ithalat fiyatlarının yurt içi fiyatlara geçişinin yüksek olması beklenen bir durumdur.
Çalışmanın özgün bulguları daha çok hizmet ve gıda alt grupları üzerindedir. Öncelikle, çoğunlukla ticarete konu olmayan ve yurt içi maliyet unsurlarının baskın olduğu (örneğin ücretler) bir sektör olan hizmet grubunda düşük sayılmayacak bir oranda (yüzde 10’un üzerinde) döviz kuru geçişkenliği hesaplanmaktadır.
TÜFE’de yer alan hizmet kalemleri göz önünde bulundurulduğunda, döviz kuru etkisinin özellikle döviz kuru ile fiyatlanan bazı hizmetler (oteller, paket turlar, vb.) ile ithal girdi yoğun bazı hizmetlerde (bakım-onarım, dişçilik hizmetleri vb.) yoğunlaştığı gözlenmektedir.
Gıda grubunda ise hem işlenmiş, hem de işlenmemiş gıda fiyatlarında yüksek oranda bir ithalat fiyatı ve döviz kuru geçişkenliği olduğu görülmektedir. Gıdadaki geçişkenlik, ithal edilen ürünler (sıvı yağlar vb.); ithal girdi kullanımı (kahve, kakao vb.) ve dış ticarete konu olan mallar (kuru meyve, yumurta vb.) kanalıyla gözlenmektedir. Daha çok yurt içi arz koşullarına duyarlı olduğu düşünülen gıda grubunda belirgin bir kur geçişkenliğinin gözlenmesi ilk başta beklenmedik bir durumdur. Ancak, ithal girdi kullanımı ve belirli ürünlerin ihracat potansiyeli değerlendirildiğinde gıda fiyatlarındaki geçişkenlik anlamlı olmaktadır.
Toplulaştırılmış endekslere bakıldığında, TÜFE üzerinde iki yıl sonunda birikimli ithalat fiyat ve döviz kuru geçişkenliği sırasıyla yüzde 14 ve yüzde 17.4 olarak hesaplanmaktadır. Bu değerler önceki çalışmalarla genel olarak uyumludur. Bu durumda, alt gruplar için elde edilen sonuçların sağlıklı bilgi verdiği şeklinde değerlendirilebilir.
Özetle, bu çalışmanın en temel bulgusu, örneklem döneminde hesaplanan döviz kuru ve ithalat fiyatı geçişkenliğinin alt gruplar için belirgin ölçüde farklılaştığıdır. Buna ek olarak, geçişkenliğin beklendiği temel mal ve enerji kalemlerinin yanında, hizmetler ve gıda sektöründe de önemli bir oranda geçişkenlik olması, özellikle döviz kurunun enflasyonist etkisinin endeks geneline yayıldığına işaret etmektedir."