Kültür mirası da ilgi bekliyor
Kayseri, belediye başkanlarından yana şanslı bir kent. 1950'lerin 'efsane başkanı' Osman Kavuncu'dan bugüne, başarılı hizmetleriyle kente damgasını vuran bir Mehmet Çalık'ı, bir Hüsamettin Çetinbulut'u ve tabii Mehmet Özhaseki'yi unutmak ne mümkün...
Başkanlık koltuğunda şimdi Mustafa Çelik var. Çelik, planlı yapılanma ile kenti geleceğe taşımaktan söz ediyor ve de, “ Önceliğimiz bu şehirde yaşayan insanların mutlu olması... Halkın yaşam standardına kaliite getirecek projelere yoğunlaştık. Sosyal içerikli Bu projeler gerek merkez, gerekse il kırsalında birbiri ardına hayata geçiriliyor. Bunları halkın katılımıyla olgunlaşan projeler izleyecek.” diyor.
Çelik, Kayseri için yeni bir soluk... Kültürel mirasa o da duyarlı. Hizmette 'katılımcı yönetimi' benimsemiş başkan profili çiziyor. Halk temsilcileri ile görüşerek projeler geliştiriyor. Kent insanını yönetimin içine çekerek, hem halka 'şehirli olma' bilincini aşılamaya, hem de idealindeki hedefi yakalamaya çalışıyor.
Kayseri dünü bugünle buluşturan bir uygarlıklar kenti. Sanmıyorum ki; Roma, Selçuklu ve de Osmanlı uygarlıklarını günümüz mimarisi ile kaynaştıran, böylesine anlamlı bir kent daha bulunsun. Ne yazık ki bu denli özgün tarihsel dokunun, 'müze kent'e dönüştürdüğü Kayseri, zaman zaman hoyratlığın hışmına uğramaktan kurtulamıyor.
Örnekleri ortada... Kent kalesinin, ayakta kalabilen tek “sitedal” kale olmasıyla öğündük hep; ama gene de o görkemli yapıyı kuzey surlarında devasa bir delik açıp, çarpık yapılaşmanın kucağına atmakta bir sakınca görmedik. Keza, 'taç kapısı' Selçuklu taş yapı sanatının şaheser örneklerinden biri olan Sahabiye Medresesi'nin tepesine beton kubbe kondurmaktan, kentin ilk belediye hizmet binası Mollaoğlu Mustafa Ağa Konağı'nı yıkıp (1870-1881) yok etmekten, adeta zevk aldık!..
Denir ki; 'Kalıcı eserler, yaşanabilir güzel beldeler, nitelikli şehirler, bilgi donanımlı insanların ürünü. O değerlerin gözardı edilmemesi gerekir.' Pekii; temellerini atıp damgasını vurduğu bu kentte, merhum Osman Kavuncu'nun neden bir büst, ya da heykeli yok?
Kültepe kazılarını başlatıp (1948) Kaniş'te Karum'da gün ışığına çıkardığı dört bin yıllık ticari belgelerle, Kayseri'yi bilim dünyasının arkeoloji kürsülerine taşıyan Prof. Dr.Tahsin Özgüç'ün niye hiç esamisi okunmaz bu kentte? Neden adı bir caddesinde meydanında, ya da müzesinde yaşatılarak, kentin merhuma olan vefa borcunu ödemesine fırsat tanınmaz? Öngörü, anıt yapılar için de geçerli. 2 kapılı orijinal dokusu ile çelişen o delik, tarihi kalenin içinde başlatılan dükkan inşaatlarına, malzeme naklini kolaylaştırmak için Kültür Varllıklarını Koruma Kurulu kararı ile şartlı, yani 'geçici' kaydıyla açılmıştı. kararın üzerinden 30 yıl geçti. Kale belediyenin tasarrufunda. O ucube delik neden hala kapatılmaz?
Kayseri salonu sahnesi, kulisi fuayesi ile mükemmel bir tiyatro binasına sahip. Girişinde 45 yıldır “Belediye Şehir Tiyatrosu” yazar o tarihi yapının... Oysa işlevi başkadır; amaç dışı işlerde kullanılır hep. Sahi... Neden hala yerleşik bir tiyatrosu, (Devlet Tiyatrosu) yok bu kentin diye sorsak ve de, el atılması arzu edilen birkaç masum dileği iletsek, acaba çok şey mi istemiş oluruz sayın Çelik'ten...