Küfür ve zeka meselesi
Havuz ve Temel
Bizim Temel’i her zaman yüzdüğü yüzme havuzuna almamışlar. Temel doğal olarak “Neden?” diye itiraz etmiş. Havuz görevlisi “Beyefendi, havuza işiyorsunuz” demiş. Temel gayet masumca “Sadece ben mi??? Herkes işiyor.!!” diye itirafta bulunmuş. Havuz görevlisi çok sakin biçimde cevap vermiş: “Onu bilemiyeceğim. Ama kimse sizin gibi tramplene çıkıp yapmıyor”.
Geçen hafta bütçe görüşmeleri sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisindeki küfürlü manzaraları görünce bu Temel fıkrasını hatırladım. “Teşbihte hata olmaz” derler. Ama yine de belirtmekte yarar var. Havuza tramplenden de işenmez, tramblensiz de işenmez; havuza işenmemelidir. Bunu bir metafor olarak kullandım. Küfür de öyle. Küfür de edilemez, edilmemelidir; ne mecliste, ne meclis dışında.Ama bunu bir de kameraların önünde yapınca tam tramplenden işemeye benziyor. Üstelik iletişimin bu denli geliştiği bir dönemde edilen küfrü de cümle alem duyuyor. Bir de kayıt edildiği için, söylenen kötü sözler ve edilen küfürler ölümsüzleşiyor.
Küfür neden edilir?
Küfür, şiddet demektir. Şiddet, ruhsal bir bozukluk göstergesidir. Küfür, çoğu kez cinsellik de içerir. Eğer küfür cinsellik içeriyorsa, bu kez verilen mesajın daha değişik yönleri de olabilir. Örneğin kişi, ettiği küfür ile gizli cinsel tercihlerini yansıtmaktadır. Veya cinsel yaşamında sorun vardır; normal yaşamında yapamadıklarını, sözlü olarak küfür ile dile getirmektedir.
Fikri ile karşısındakini ikna edemeyen, sesini yükseltir.Öfkesini yenemeyen küfür eder. Bununla da öfkesini yenemezse, fiziksel şiddete başvurur.
Küfürbaz vekili bünyede tutmalı mı?
“Efendim, onlar da insan; kızınca işte, kendilerini tutamıyorlar, küfür de ediyorlar” diye olayı hoşgörenler olabilir. Bu pişkinlik, suç ortaklığına girer. Milletvekili, adı üstünde, milleti temsil eder. Milletimizin çoğunluğunun da küfürü kabul etmediğini biliyoruz. Küfür alışkanlığı olanları bünyesinde tutan partilerin, küfürü kabul ettiğini kabul edebiliriz. Ama milletimiz bunu kabul etmez. Hiçbir din, mezhep ve millet küfrü kabul etmez. Bakalım gelecek seçimlerde yine küfürbaz vekiller mecliste pervasızca at oynatacak mı?
İşyerinde küfür
Küfür yalnız TBMM’de değil, işyerlerinde de sorundur. Eğer işyerinde sıradan birisi küfür ederse bununla başetmek kolaydır. Kişiyi uyarırsınız, tekrarında gereğini yaparsınız. Ama küfrü eden yönetici ise, durum daha vahimdir. Gücüne güvenerek yapılan şiddet, en haysiyetsizce olanıdır. İşletme yönetimi buna izin vermemelidir. Küfür ve hakareti bir yönetim aracı olarak gören yöneticilerle çalışılmamalıdır. Çalışanlar, esir ya da kapıkulu değildir. Onlara kötü davrananarak çalışma huzurunu bozanlar affedilmemelidir. “Efendim. İyi yönetici ama, onun stili bu” demek, işlenen suçu onaylamak demektir.
Churchill ve Lady Astor
Parlementolar, dünyanın her yerinde elektrikli alanlardır. Hep aynı fikri taşıyan insanlar olmaz meclislerde. Karşı fikirde olanlar da olacaktır ve kıyasaya tartışacaklardır. Ama bu kavga ve tartışmaların belli bir nezaket ve zeka çerçevesi içinde yapılması gerekir. Churchill’in Lady Astor ile olan bir anekdotu buna güzel bir örnektir.
Winston Churchill’i bilirsiniz, büyük İngiliz devlet adamı. Lady Astor’u biraz tanıtayım.Lady Nancy Astor bir Amerikalı. Virginia’da doğmuş. Bostonlu bir tütün tüccarı olan Robert Gould Shaw II ile evlenmiş. Ancak daha sonra boşanmışlar. Nancy Astor İngiltere’yi ziyareti sırasında Waldorf Astor ile tanışmış ve birbirlerine aşık olmuşlar; evlenmişler. Wandorf Astor Avam Kamarası’na seçilmiş. Wandorf’un babası Lordlar Kamarasında üye imiş. Baba ölünce, Wandorf Astor Lordlar Kamarasına geçmiş. Lady Astor da seçimlere girerek kocasının yerine Avam Kamarası’na seçilmiş.
Lady Astor Churchill gibi bir muhafazakarmış. Ancak Churchill ile özellikle dış politika konularında büyük fikir ayrılıkları varmış. Yine bir büyük tartışma sonunda Lady Astor, Churchill’e şöyle demiş :“Winston, eğer benim kocan olsaydın, kahvene zehir koyardım.” Churchill de büyük bir soğukkanlılık ve nezaketle karşılık vermiş. “Madam, eğer siz benim karım olsaydınız, o zehiri içerdim”
Sonuç
Saygı ve nezaket her zaman, her yerdeki tartışmalara rehber olmalıdır. Tabi bunu yapmak için de belli bir alt-yapı ve zeka gerekir.