Küçük ve orta ölçekli şirketlerimizi nasıl koruyacağız?
Küçük ve orta ölçekli şirketler tüm dünya ülkelerinde ekonominin motoru olarak biliniyor. Özellikle istihdam açısından. OECD tarafından yapılan araştırmalar, KOBİ’lerin yeni istihdam oluşumuna katkısının oldukça büyük olduğunu gösteriyorlar. Bu rakam İspanya’da yüzde 85’den Amerika Birleşik Devletleri’nde yüzde 60’a kadar yayılıyor.
Ancak, yine OECD rakamlarına göre, istihdam kaybının da büyük kısmı KOBİ’lerden kaynaklanıyor. Yani, KOBİ’ler iyi desteklenirse istihdam kazancı artacağı gibi istihdam kaybı düşer ve net istihdam kazancı da yükselmiş olur.
Türkiye’de de (KOSGEB) diğer ülkelerde de KOBİ’leri desteklemek için çalışan kuruluşlar bulunuyor. Ancak bu tip kamu kuruluşlarının destekleri, KOBİ’lerin karşılaştığı problemlerin ortadan kaldırılması ya da hafifl etilmesi için yeterli değil.
KOBİ’ler en çok pazar güçleri (rakipler ve dağıtım kanalları) tarafından çıkartılan zorluklarla karşılaşıyorlar. KOBİ’ler ürünlerini tüketicinin önüne o veya bu sebeple getiremezse yeteri kadar üretim yapamaz ve istihdama da katkıda bulunamaz. KOBİ’lerin karşılaştıkları en önemli zorluk, pazara erişimdir. KOBİ’lerimiz malları dünya kalitesinde üretse dahi dükkan ve perakende zincilerin rafl arına giremiyorlar. Böyle olunca ömürleri kısa oluyor.
Kamu kesiminin bu konuda koruyucu düzenleme yapması gerekiyor. Doğru düzenlemelerle KOBİ’lerin karşılaştıkları piyasa aksaklıkları ortadan kaldırarak KOBİ’leri ve istihdamı desteklemiş oluruz.
KOBİ’lerin Türkiye’de karşılaştıkları pazara erişim problemleriyle ilgili iki canlı örnek durumu daha iyi anlatacaktır. Ülkemizde Gratis, Rossman, Watson, Sevil ve Tekin Acar gibi harcıalem veya markalı kozmetik ürünleri satan perakende zincirlerinde KOBİ’lerimize ait neredeyse tek bir ürün bulunamıyor.
Raflardaki tüm ürünler büyük ve uluslararası firmalardan ithal ediliyor. Raflara baktığınız zaman, “bu ülkede hiç kozmetik ürünü üretilmiyor mu?” demeniz işten değil (oysa ülkemizde kişisel bakım ürünleri üreten çok sayıda iyi firma var) Sanki görünmez bir duvar, KOBİ’lerin bu raflara girmesine engel oluyor.
Benzer durumları büyük perakende zincirlerinde de görüyorsunuz. Migros’tan Carrefour’a bu zincirlerde yerli şirketler tarafından üretilen alkolsüz içecekler (hele KOBİ ürünleri) çok zor raf yeri buluyor. Aynı şey bakkal dükkanları ve marketler için de geçerli. Hem perakende zincirlerinde hem dükkanlarda, neredeyse tamamen su, gazlı içecekler ve meyve sularında sadece dev uluslararası şirketlerin ürünleri satılıyor. Ya da, KOBİ’lerin ürünleri müşterinin gözüne çarpmayacak ancak sorarak bulabilecekleri izbe yerlerde tutuluyor. Market ve bakkal dükkanlarında içecek buzdolapları dev içecek firmalarının logolarını taşıyor. Bu buzdolapları dükkanlara ücretsiz sağlanıyor ve içine başka firmaların içeceklerin konulması engelleniyor.
Bunlar gibi başka ‘pazar aksaklıkları’ yerli ve küçük ölçekli firmaların büyümesini, serpilmesini ve istihdam oluşturmasını engelleniyor. Kamu kesimine düşen görev, KOSGEB’e bütçe ayırmak olduğu kadar KOBİ’lerin önüne çıkan bu tür engellerin de ortadan kaldırılmasıdır. Serbest piyasa ekonomilerinde pazar aksaklıklarının düzenlemelerle ortadan kaldırılması devletin düzenleyici rolünü gerektiriyor. KOBİ’lerin pazara erişiminin önündeki engelleri ortadan kaldıran uygun düzenlemeler kamunun KOSGEB destekleri için duyduğu bütçe ihtiyacını da düşürecektir.