Küçük ihracatçının büyümesi
Türk ticaret ve sanayi dünyasının, işletme sayısı olarak %99.90’dan fazlasını oluşturan mikro ve KOBİ ölçeğindeki işletmelerin, ihracattaki payının %60 olmadığı artık herkes tarafından kabul gördü. Bu paya erişmeleri de kısa sürede olanak dışı. Hatta Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin istatistik rakamlarına bakarsak ve oralardaki KOBİ’lerin ihracatlarındaki paylarına bakarsak, bu payın gerçekçi olamayacağını görürüz. Buradan hareketle ihracatın, Anadolu sanayicisi ve tüccarına ne kadar yayıldığına bakmanın daha doğru bir yaklaşım olacağını düşünebiliriz. Büyük işletmeler her zaman, kendi pozisyonlarını koruyacaktır ki diğer büyük ekonomilere baktığımızda da bunu görmekteyiz.
Büyükler, kendi göbeklerini kendileri kesebildiğine göre, küçüklerin elinden tutma ve onlara yol gösterme vazifesi devlete olduğu kadar, iş insanlarının sivil toplum örgütlerine de düşmektedir. Zira bu örgütler, kendi dertlerinin ne olduğunu devletten daha iyi bilirler. Düşen Nasreddin Hoca’nın doktor istemeyip, kendisinden önce düşenin çağrılmasını istemesi gibi bir şey bu. Kendi göbeklerini nasıl kesilmesi gerektiğini hem öğrenmek hem de öğretmek zorundalar.
Hiçbir şey yapılmıyor mu?
Böyle bir şey söylemek mümkün değil. Amma ciddi sorunlar olduğu da bir gerçek. Bu kuruluşlar eğitim programı düzenliyorlar gelgelelim katılımcı sayısı üyelerine oranlandığında “Devede Kulak” misali. Nedeni sorduğumuz zaman da “Bu tür etkinliklere hep aynı kişiler gelir” diye cevap alıyoruz. Ya da etkinlik yapacak sayıda kişiyi toplayamadıkları için, hiçbir şey yapmayanlar da var. Katılmayanlara soruyoruz “O etkinliklerden bir iş çıkmaz” cevabı geliyor. İyi de eğitim veya bilgilendirme toplantılarında kimsenin sizlere müşteri getirecek hali yok ki. Amma o etkinlikler sonucunda sizler yapmak istediğiniz ihracatta pazar araştırması nasıl yapılır, müşteri nasıl bulunur, mal nasıl gönderilir, para nasıl tahsil edilmelidir ve riskler nasıl yönetilir gibi konulara hâkim olmaya çalışacaksınız. Sonra da ver elini ihracat.
Bilgisizlik ve sabırsızlık küçük işletmelerin önünün kesiyor. Bir örnek vermek isterim. KOBİ ölçeğindeki bir işletme, ihracat pazar araştırması yapmak ve daha sonra da dış piyasalara girmek için bir eleman almıştı. Bu kişi yoğun bir çalışma yaparak, birçok yurt dışı firma ile iletişim kurmuş. Ancak aradan geçen altı ay içerisinde somut bir satış olmamış. Firma sahipleri de bu kişiyi başarısız görerek işten çıkartmışlar. Bir sohbet arasında bunu öğrendiğimde “Yanlış yapmışsınız, çok erken pes etmişsiniz, amma karar sizin” diye yorum yapmıştım. Bir süre sonra işten çıkartılan kişi ile konuştuğumda, kurmuş olduğu ilişkiler sonucu potansiyel müşterilerin kendisine eriştiğini ve makul seviyede satış bağlantılarını başka bir üretici üzerinden kendi başına yaptığını söyledi.
Onu işten çıkartan işletme, daha fazla çalıştırmayı risk olarak görmüştü. Risk yoksa kazanç da yoktur amma yönetilebilen riski almak gerekir. Elemanının nitelikli olması için yatırım yapmayan işletme büyüyemez. Büyüklerin büyük olabilmelerinin en önde gelen nedenlerinden birisi, elemanlarına nitelik kazandırmak için ve elde tutmak gösterdikleri çabalardır.