Krizsiz bir dünya mı? Yok öyle bir şey!
The Institute for Crisis Management (Kriz YönetimiEnstitüsü), her yıl kurum ve markaların yaşadıkları krizlere ilişkin basında çıkan haber ve hikayeleri takip ederek yaşanan krizleri analiz ediyor ve elde ettiği sonuçları yıllık kriz raporu olarak yayınlıyor.
Rapor, o yıl içerisinde en çok hangi konularla ilgili krizler yaşandığını gösteren bir kategorilendirmeyi ve o kategorideki krizlerin yıllar içindeki artış ve azalış oranlarını da içeriyor. Yani bir kurum ya da markanın başına hangi konularda dertler açılabileceği ile ilgili fikir edinmesi ve o konularla ilgili sorunları ya da eksiklikleri varsa düzeltmesi için de bir fırsat sağlıyor.
Enstitünün 2022 yılına ilişkin analiz sonuçları geçtiğimiz günlerde yayınlandı ve rapora göre toplam 2.150.826 kriz haberi kaydedilmiş. Bu rakam bile krizsiz bir iş-ekosisteminin mümkün olamadığının bir göstergesi. Bir başka çok önemli nokta ise, yaşanan krizlerin yüzde 56,74'nün birden bire aniden ortaya çıkmadığı, süreç içinde ve sinyal göndererek meydana geldiğinin tespit edilmesi. Çünkü bu sonuç bizlere krizleri öngörme ve önleme sistemlerimizi doğru kurarsak başımıza bir olay gelme ihtimalini ortadan kaldırabileceğimiz bir fırsat penceresi olduğunu gösteriyor.
2022 kriz raporunun dikkat çeken kategorileri
Geçtiğimiz yıl, şaşırtıcı bir sonuçla kriz haberleri arasında zirveye çıkan kriz türü “ihbarcılık/ muhbir kaynaklı” krizler olmuş ve takip edilen haberlerin yüzde 28,96'sıyla rekor kırmış. ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC), 2022 mali yılında şirketlerin yasa ve etik dışı uygulamalarını ihbar edenlere toplam 229 milyon dolar ödül ödemesi yapmış. Şirketlerin özellikle kasıtlı olarak yarattıkları ve örtbas etmeye çalıştıkları sorunlar bu ödül sistemlerinin de teşvikiyle artık asla saklanamıyor. Vegas’ta olanın bile Vegas’ta kalmadığı yeni dünya düzeninde şeffaflık ve hesap verebilirlik bu yüzden anahtar kavramlar haline gelmek zorunda zaten.
Yaşanan krizler de “felaketler” kategorisi de önemli sorunlar çıkarmış (Yüzde 20.81). Doğal afetler, seller, fırtınalar dünyayı ve insanları etkilediği gibi şirketleri de etkilemiş ve hem ekonomik kayıplara hem insan odaklı krizlere neden olmuş. Bu sonuç, her bir kurumun ve markanın doğal felaketler konusunu kriz yönetimlerinin odağına alması gerektiğini açıkça gösteriyor.
Bir başka uyarı sinyali ise 2019’dan beri sürekli olarak yükseliş gösteren tüketici aktivizmi kaynaklı krizler. 2019’da izlenen toplam kriz haberlerinin yüzde 1.82’ini oluşturan tüketici aktivizmi kaynaklı krizlerin oranı geçen yıl yüzde 8.76’ya ulaşmış. Çevresel ve sosyal konulardan paydaşların beklentilerini anlayamayan ve bunlara uygun politika ve davranışlar geliştirmeyen kurumları gelecekte bu alanda daha sıkıntılı günler bekliyor olacak; benden uyarması olsun.
Yanlış ve kötü yönetim kategorisindeki kriz haberlerinin sayısında da artış bulunuyor. Geçtiğimiz yıla göre bu kategorideki krizler neredeyse iki katına çıkarak toplam kriz hikayelerinin yüzde 7.18’ine ulaşmış durumda. Bu da “bize bir şey olmaz, ben çok iyi yöneticiyim hata yapmam” söylemlerinin yerine riskleri ve sorunları doğru yönetebilmek için çok daha dikkatli davranılması gerektiğini açıkça ifade ediyor.
Bu yüksek oranlı kategoriler dışında ürün hataları ve ürün geri çağırmaları, çevresel hasar, toplu kurumsal davalar, yönetici ihraçları, ayrımcılık, siber güvenlik, iş yerinde şiddet gibi konular da önemli kriz kategorileri olarak tespit edilmiş.
Ve son olarak kriz kategorileri içinde çok üzüldüğüm bir konuda artış yaşanmış. Pandemi döneminde evden çalışma oranındaki artış ile birlikte yüzde 2 oranına kadar düşen cinsel taciz kökenli krizler işyerine dönüş süreciyle birlikte yükselerek yüzde 6.35’e yükselmiş durumda. Ve bu hikayelerin çoğu mağduru da kadınlar… Şirketlerin bu meseleyi önlemeye yönelik çok daha sert yaptırımları uygulamaya koyması bir kriz değil bir insan hakları meselesi diye düşünüyorum.
Sözün özü krizsiz bir dünya yok, olmayacak da… Ama hatalardan ders almak ve bu kriz kategorilerdeki önemleri arttırmak çok daha azıyla karşılaşmamızın tek yolu… Yarın çok geç olmadan adım atmaya bugünden başlamak gerekiyor.