Krizin önceki krizlerle karşılaştırması

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

IMF eski Baş Ekonomisti Kenneth Rogoff ve özellikle gelişmekte olan ülkelerle ilgili çalışmalarıyla tanınan iktisatçı Carmen Reinhart, bir süredir yaşamakta olduğumuz ABD kaynaklı finansal krizi tarihsel ve karşılaştırmalı bir perspektiften değerlendiriyorlar. Yazarlara göre yaşanan kriz temelde daha önce pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede yaşanmış krizlerden farklı değil. Evet, kriz kapitalizmin kalesinde gerçekleşti, işin içinde ekzotik ürünler var, problemler daha girift, meblağlar daha büyük, ama nihayetinde bu da diğerleri gibi finansal bir kriz. Ancak, olayları daha serinkanlı değerlendiren Nouriel Roubini gibi birkaç analist dışında hemen hemen herkes belki de böyle âdiden sayılabilecek bir krizi ABD'ye yakıştıramadığı için zarar tahminlerinde ve alınması gereken tedbirler konusunda bugüne kadar hep gelişmelerin bir adım gerisinde kaldılar. Buna başta Lehman Bros.'ın batmasına seyirci kalan Hazine eski Başkanı Paulson olmak üzere pek çok ABD'li kamu idarecisi de dahil.

Reinhart ve Rogoff'un iddiası ise krizin tam da daha önce örnekleri görülen krizler paralelinde seyretmekte olduğu. İyi haber daha önce yaşanan finansal krizlerde ekonomilerin daralma periyodunun ortalamada 2 yıl sürmesi. Yazarlara göre, eğer daralmanın başlama tarihi olarak ABD'nin resmi iktisadi gelişmeleri izleme kuruluşu olan NBER'ın görüşü doğrultusunda 2007'nin son çeyreği kabul edilirse, ekonomik daralmanın bu sene sona ermesi bile beklenebilir.

Ancak açıkçası, diğer konulardaki mukayeseler hiç de iç açıcı değil. Ev fiyatları ortalama olarak 5-6 sene boyunca yüzde 36 geriliyor. Bu bugünkü seviyelere göre 2 sene daha ve yüzde 10'a yakın ilave bir düşüş demek. Ancak ABD'nin bu konuda diğer kriz yaşayan ülkelere göre oldukça farklı bir durumu var. Konut kredisi miktarı çok daha fazla ve kredi kullananların evlerini hiç bir şahsi yükümlülük altına girmeden bankalara geri verme opsiyonu gibi bir lüksleri var. Bu da ev fiyatları üzerindeki baskıyı artıran bir durum.

Hisse fiyatları ise daha hızlı düşüp, daha hızlı toparlanıyorlar. Öyle ki S&P endeksi şimdiden ortalama düşüş olan yüzde 55'i görmüş vaziyette. Ancak, fiyat düşüşlerinin 3.5 sene sürdüğü dikkate alınırsa borsaların 2 sene daha ciddi bir toparlanma sürecine girmesini beklememek gerekiyor.

Önceki krizlerde işsizlik 5 sene boyunca ve ortalamada yüzde 7 oranında artmış. Bu da ABD'de daha en az 2 sene boyunca işsizliğin artarak yüzde 11 seviyelerine ulaşması demek. Tabii, işsizliğin artacak olması, Obama yönetimi üzerinde ciddi baskı yapıp, ekonomideki korumacı önlemlerin artırılmasına sebep olabilir. (Şimdiden bunun sinyalleri alınmakta.)

Kamu borcundaki ortalama reel artış ise yüzde 85. Ancak, artış zannedildiği gibi kurtarma paketlerinin maliyetinden kaynaklanmıyor. Ekonomilerin daralması ile birlikte Hazine gelirlerinin azalması sonucunda bütçelerin açık vermesinden kaynaklanıyor. (Ben de kaç zamandır Türkiye'de de böyle bir riskin olasılığından bahsediyorum. Ek tedbir alınmaz ise bu sene bütçe yüzde 4 civarında açık verecek. Bu kamu harcamalarının artırılması gereken bir sene için belki çok da vahim bir gelişme değil. Ama mutlaka dikkatle takip edilmesi gereken bir gelişme.)

Reinhart-Rogoff'un atladığı (ya da fazla deşerek ziyadesiyle kara bir tablo çizmekten kaçındıkları) nokta ABD'nin kamu borcunun yüzde 85 artmasının aslında Dünya ekonomisinin abzorbe edemeyeceği büyüklükte bir rakam olması. 8-9 trilyon dolar gibi dudak uçuklatıcı bir miktar olan bu artış dünyadaki bütün ülkelerin toplam kamu borçlarının yüzde 25'ine tekabül ediyor. Bu artışı fonlamaya ne Çin'in, ne petrol ihracatçı ülkelerin, ne de bir başkasının rezervleri yeter. Kaldı ki, Çin ve diğer ülkelerin rezerv artırması için ihracat gelirlerini artırmaları gerekiyor ki, bugünkü konjonktürde (hatta herhangi bir konjonktürde) bu imkansız. (Açıkçası böyle bir rakam piyasalarda telaffuz edilmeye başlarsa, doların çok ciddi bir değer kaybıyla karşı karşıya kalırız.)

Neticede yaşanmakta olan kriz daha önceki krizlerden çok da farklı değil. Ancak, şu ana kadar krizi yönetmeye çalışanların geçmiş krizlerden yeteri kadar ders almadıkları ve "tarih tekerrürden ibarettir" sözünü doğrularcasına pek çok hatayı yineledikleri ve yineleyecekleri görülüyor. (Bu bağlamda, yeni Obama yönetiminin hayal kırıklığı yarattığını söyleyebiliriz. Özellikle Hazine Bakanı Geithner'ın ABD'deki reel sektör ve finans lobilerine yenik düştüğünü gösteren Çin'i suçlayıcı, korumacı politikalara ışık yakan ve banka hissedarlarını korumaya yönelik açıklamaları oldukça umut kırıcı.) Bu durum ve diğer krizlerden farklı olarak ABD'nin dünya ekonomisi içindeki yerinin çok daha büyük olması, bize bu krizin çok derinleşmese bile beklenenden daha uzun sürme ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu ortaya koyuyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019