Krizin ocak sonu hasar raporu
17 Aralık yolsuzluk soruşturması ile başlayan krizin ekonomik ve finansal alanda yarattığı hasarın 27 Aralık itibariyle hasar raporunu daha önce yazmıştık. Krizin 10 günlük hasarı bile korkutucu boyuttaydı. Aradan bir ay geçtikten sonra şimdi ocak sonu itibariyle yeni bir hasar raporu çıkarmakta yarar var.
İlk hasar raporundan sonraki bir ay içinde kur artışı ve borsadaki kayıplar sürdü. Asıl önemlisi siyasi belirsizlik ve piyasalardaki aşırı dalgalanmalar, ekonomik karar vericilerin önünün iyice kararmasına, endişelerinin artmasına yol açtı. Bu durum büyüme ve işsizlik alanında görünümü daha da kötüleştirecek ciddi bir faktör.
Aynı durum yabancıların Türkiye’ye bakışında da yaşandı. Yabancıların Türkiye’ye ilişkin yaptıkları değerlendirmeler, hem politik hem de ekonomik alanda hızlı bozuldu. Türkiye yükselen piyasalar içinde en fazla tedirginlik yaratanlardan birisi haline geldi. Gelecekte ortalık sakinleştiği dönemde bile artık sıcak para Türkiye’ye eskisi gibi bakmayacaktır. Bu da Türkiye’nin uzun vadeli olarak maliyetlerini artırır. Krizin yatırım ve tüketim eğilimlerinde yarattığı orta ve uzun vadeli etkilerin yanısıra kur ve faiz artışının kısa vadeli olarak yarattığı hasarlar da ocak ayında iyice arttı. Ocak sonu itibarıyla kriz öncesine göre dolar kuru yüzde 11.6 arttı. Borsa endeksi yüzde 17.35 düştü. Bono ve tahvil piyasası endeksine göre bu piyasadaki kayıplar yüzde yüzde 4.22’yi buldu.
Bu arada kurlardaki hızlı artış karşısında çaresiz kalan Merkez Bankası da faizleri artırdı. Bu değişikliklerle Merkez Bankası’nın piyasayı fonlama oranı en az 2.25 puan artacak. Bu artış, kredi ve mevduat faizlerine değişik ölçülerde yansıyacak. Kur artışının etkisi iki kanaldan ortaya çıkacak. Birincisi döviz borcu olan kurumların maliyetini artıracak. İkincisi açık pozisyonu olan şirketlerin bilançosunu bozarak gelir kaybına yol acacak.
Kasım verilerine göre Türkiye’nin 417 milyar dolar olan dış pozisyon açığının TL maliyeti, kur artışı nedeniyle 98.5 milyar TL arttı. Dış pozisyon açığı hesabında kur etkisini hesaplarken, sabit yatırımları hariç tutup likit varlıklar üzerinden hesap yapmak daha doğru bir yaklaşım olur. Bu durumda pozisyon açığı 280.7 milyar dolar, kur artışının hasarı ise 66.35 milyar lira oluyor. 173.5 milyar dolar dış pozisyon açığı olan reel kesimin bilançosunda kur artışının yaratacağı hasar 41 milyar TL olacak. 112.9 milyar dolar dış pozisyon açığı olan bankaların bilançosundaki hasar ise 26.7 milyar liraya yaklaşıyor.
2014 yılında finans kesimi 89 milyar dolarlık dış borç ödemesi yapacak. Bu ödemenin maliyeti, ocak sonuna kadar olan kur artışıyla 21 milyar TL kadar artacak. 2014’te 52 milyar dolar dış borç ödeyecek olan reel kesimin faturasındaki artış ise 12 milyar lirayı aşıyor. Bunun dışında yurt içinde bankalardan kullanılan 3.2 milyar dolarlık döviz kredisinin borçlulara olan maliyeti de kur artışı yüzünden 756 milyon lira artacak.
Yüzde 11.6’lık kur artışının milli gelirin dolar karşılığında yaratacağı düşüş de 85 milyar doları bulacak. Kişi başına gelirin dolar karşılığındaki düşüş ise bin 100 doları aşacak. Milli gelirin dolar karşılığının azalması, cari açığın milli gelire oranında da 0.84 puanı bulan bir artışa neden olacak.
Faizlerdeki artışın resmi henüz atm olarak ortaya çıkmadı. Ancak faizlerdeki her 1 puanlık artışın maliyetinin ne olacağını hesaplamak mümkün. 25 Ocak itibarıyla yaklaşık 741.5 milyar TL olan yurtiçi kredilerin bir yıllık faiz ödemesindeki artış 7.4 milyar lirayı aşacak. Her bir puanlık faiz artışının tüketici kredilere getireceği yıllık yük artışı 2 milyar lira, kredi kartı borçlarına getireceği ek yük ise 900 milyon lira olacak.
Öte yandan kur ve faiz artışı mevduat sahiplerinin faiz ve kur kazancını artıracak. Her bir puanlık faiz artışından vadeli mevduat sahiplerinin kazancı yıllık 4.2 milyar lirayı bulacak. Aynı şekilde kur artışının döviz mevduatı sahiplerine geterdiği kazanç da 20.9 milyar lirayı geçiyor.