Krizin getirdiği fırsatlar
Sanırım bu bir Uzakdoğu bilgeliği. Çince yazıda "kriz" sözcüğü iki karakterden oluşuyormuş. Birisi tehlike, diğeri de fırsat anlamına gelen iki karakterden.
Demek ki kriz iki şeyi akla getiriyor: Tehlike ve fırsat. Aman aklınıza başka bir şey gelmesin. Kriz falan yok memleketimizde. Ama bulunsun diye bu hafta kriz konusuna değinmek istedim(!).
Kriz nedir?
Türk Dil Kurumu sözlüğü krizi "bunalım" olarak tanımlıyor. Başka bir karşılık olarak da çöküntü verilmiş. Ama biz olaya mikro açıdan bakalım. Bir işyeri için kriz nedir? Örneğin, ürettiğiniz malı satamazsınız, hizmetinizi satın alacak birisi çıkmaz. Ama öte yandan sabit giderleriniz vardır. Çalışanlarınızın ücreti ödenecektir. Kiracı iseniz, mal sahibi kirasını ister. Elektrik, doğalgaz ve su faturaları da ödenmeyi bekler. Belediyelere "Bize kömür vermeyin, ama şu faturaları ödemeyelim" deme şansınız da yoktur. Bankalar güneşli havada şemsiye satmak için size yalvarır, ama yağmur yağdığında şemsiyeleri geri toplarlar; kredileri geri çağırırlar. Onlardan da kredi alamazsınız. Çark dönmez, sıkışır kalırsınız. İşte size nur topu gibi bir kriz.
Tehlike
Kriz, canlar yakar. İnsanoğlu için bazen musalla taşındayken konuşurlar "Krizi atlatamadı." İşletmeler için de öyle. Krizi atlatamayarak hakkın rahmetine kavuşma tehlikesi hep vardır.
Krizden sağlam çıkmanın birinci koşulu, tehlikeyi görebilmektir. Yönetici gelen krizi görerek geminin dümenini ona göre kıvırmalıdır. Ama her şeyden önce krizin getireceği tehlikeyi görmelidir. Bunun için de sağlam bir öngörü gerekir. Sağlam öngörünün ön koşulu da bilgidir, sağlam bir altyapıdır. Cahiller tehlikeyi algılayamaz. Örneğin, "Biz hamsi yeriz, bize AIDS bir şey yapmaz" söylemi böyle bir cahilliğin ürünüdür.
Fırsatlar
Kriz, mevcut durumun değişimidir. Krizde piyasanın dengeleri bozulur, taşlar yerinden oynar. Her şey yeniden düzeldiğinde, yeni bir denge oluştuğunda, her işletmenin yeri değişmiş, bir kısmı da piyasadan silinmiş olacaktır. İşte kriz, bu yeni yapılanmadan daha sağlam çıkmak için bir fırsattır. Peki nedir fırsatlar?
1-Kurum gibi kurum olduğunu gösterme fırsatı
Kriz, fırsattır. Ama krizi fırsat bilip ucuz davranma fırsatı değildir. Çevremizde bu tip kriz fırsatçılarına rastlarız. Örneğin, bir bakarsınız, bir firma "kriz var" deyip, faturaları geç ödemeye başlamış. Ya da bir başkası, "kriz var" deyip, çalışanın parasından kesmiş.
Kriz, taahhütlerin ödün verilmeden yerine getirildiği bir dönem olmalıdır. Bir sürü ucuz fırsatçının olduğu bir dönemde kurum gibi davranma fırsatı kaçırılmamalıdır.
2-Kendine çekidüzen verme fırsatı
Bazı insanlar, bazı şirketler "ekmek elden, su gölden" mantığı ile davranabilirler. Şirketin kâr marjları öylesine yüksektir ki, bu tür hovardalıkları kaldırabilir. Ama kriz zamanları, bol akan çeşmeler kurur. İşte kriz, normal hayata dönme zamanıdır. Soğuğu gören ayak yorganın içine girer. Kriz, ayağını yorgana göre uzatma alışkanlığını öğrenme zamanıdır. Firmalar bu fırsattan yararlanarak zararlı alışkanlıklardan kurtulabilirler.
3-Herkesin rengini görme fırsatı
İyi günde iyi gün dostları hep dosttur. Esas dost, kötü günde belli olur. İşte kriz bir turnusol kağıdı gibi çalışır; kimin iyi gün, kimin kötü gün dostu olduğunu anlarsınız.
Yalnız bir uyarı yapmak zorundayım. İş, iştir. İş dünyasında karşılıklı çıkarlar söz konusudur. Sadece dostunuza güvenerek boğulmayacağınızı sanmayınız. Kimse sizinle batmak istemez.
4-Müşterinin değerini öğrenme fırsatı
Çarkı döndüren müşteridir. Müşteri yoksa, şirket de yoktur, çalışan da. Bir Amerikan atasözü "Kuyular kurumadıkça, suyun değeri bilinmez" der. İşte kriz, müşterinin değerini anlama, her müşterinin değerini bilme zamanıdır.
Sonuç
Eğer krizin getirdiği fırsatları kaçırmazsanız kriz faydalı bir şeydir. Kriz öğrenme ve kendini bulma zamanıdır. Bu fırsatı iyi değerlendirenler krizden daha sağlam olarak çıkarlar.