Krizin çıkış nedenleri hala tartışılıyor

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

Küresel krizin başlangıcından 6 yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen, halen krizin sebepleri üzerinde bile net bir konsensüs oluşabilmiş değil. Halbuki, hem yeniden kalıcı bir büyüme ortamına geçebilmek, hem de ileride tekrar benzeri krizlere girilmesini önlemek için krizin sebeplerinin çok iyi anlaşılması şart. İktisat camiasının büyük çoğunluğu bu konuda kafa patlatmaya devam ederken, bazı iktisatçıların görüşleri daha ön plana çıkmış vaziyette. Bu görüşleri en sağdan en sola doğru sıralarsak:

Serbest piyasa okulları (Hayek-Friedman-Rasyonel Beklentiler) ve bunların uygulayıcıları (Martin Feldstein-Greg Mankiw-Jeffrey Sachs-Alan Greenspan vs. vs.):  Pazarın mutlak hakimiyetine inanan bu iktisatçılar krizi hiç öngöremedikleri gibi kriz sonrasındaki önerileriyle de (kemer sıkma ve kamu borçluluğunu düşürme) tamamen çuvallamış durumdalar.

Kenneth Rogoff: Aslında Rogoff ortada yer alan bir iktisatçı olmasına rağmen Carmen Reinhart ile yaptığı ve excel tablosu hatalarına dayandığı ispatlananan çalışma ile bizatihi yüksek kamu borçluluğunun krizlere sebep olduğunu ve bu borçluluğun düşürülmesinin esas olduğu gibi yanlış bir politikayı savunarak “kemer sıkma” yanlılarının ekmeğine yağ sürdü.

Orta akım (mainstream) iktisatçıları: Bunlar özellikle finans kesimini ilgilendiren regülasyonların fazlasıyla gevşetildiğini ve bu kesimin kontrolsüz bir şekilde büyümesi ile krizin oluştuğunu düşünüyorlar. Bir takım makro-ihtiyati tedbirlerle (bankaların sermayelendirilmesi, türev ürünlerin kayıt altına alınması, yatırım bankacılığı ile ticari bankacılığın sınırlarının tesbiti vs. vs.) ileride böyle bir krizin tekrarlamayacağı görüşündeler. Orta akım iktisatçılarının dikkat çektiği bir başka nokta da küresel dengesizliklerdeki (global imbalances) artış. Özellikle Çin ve 1998 krizi sonrasında diğer Uzak Doğu ekonomilerinin kurlarını sabit (veya yarı-sabit) tutarak cari fazla verme ve rezerv biriktirme politikalarına yönelmelerinin bu dengesizlikleri artırdığını ve bu ülkelerin artık ihracat değil, iç talep yoluyla büyümeleri gerektiğini savunuyorlar.

Paul Krugman: Keynezyen olan Krugman krizin sebebini yanlış para politikalarına ve likidite kapanına (liquidity trap) bağlamış vaziyette. Maliye ve para politikalarının mümkün olduğunca gevşetilmesini ve bunun sonucunda ne artan kamu borçuluğunun (piyasa güvenini sarsıp faizleri yükselterek) ne de şişen Fed bilançosunun (enflasyonu artırarak) bir problem olmayacağını savunuyor. Bugüne kadar da hep haklı çıktı. (Mamafih QE konusunda fazla iyimser ama bugün ABD’de yaşanan reel politiğin de farkında olduğu için diğer genişlemeci politikaların hiç bir uygulama şansı olmadığını da biliyor.)

Steve Keen: Krizi öngören nadir iktisatçılardan olan Keen Hyman Minsky’nin piyasa volatilitesi (=risk) özellikle para politikası yoluyla belirli bir süre kontrol altında tutulsa bile, aslında bu süreç boyunca için için risklerin artacağını ve varlık balonlarının oluşacağını ve sistemde bir düzeltme yapılması ne kadar geciktirilirse de sonuçta ortaya çıkan krizin o kadar daha derin olacağı fikrini benimsiyor. Nitekim, bugünlerde endişe verici bir şekilde konut fiyatlarından borsalara kadar varlık fiyatlarında tekrar bir balon oluşma eğilimi göze çarpmakta.

Joseph Stiglitz: Stiglitz problemin sermayedarlar ve orta sınıf arasındaki gelir bölüşümünde ortaya çıkan dengesizlikten kaynaklandığını savunuyor. Orta sınıfların azalan gelirleri karşısında efektif talebi ayakta tutmak için aşırı borçlanmaya itilmelerinin krizi başlattığını düşünüyor. Son 20 yılda gelişmiş ülkelerde gelir eşitsizliğinin hızlı bir şekilde artmış olması da bu görüşü desteklemekte. (ABD’de nüfusun en zengin %1’i toplam gelirin %20’sini elde etmekte. Üstelik bu oran krizden beri arttı!)

David Harvey: Neo-Marksist kanattaki Harvey finans kapitalin aşırı büyüdüğünü ve ortada dönen sermayenin kapitalizmin devamlılığı için gerekli olan kârlılığı sağlayamadığını vurguluyor. Kârlılık beklentilerinin top yekun bir şekilde düşürülmesi gerektiğini, gelişmiş ekonomiler için büyüme değil sürdürülebilirliğin (sustainability) esas olmasını ve fiyat oluşumlarında piyasa değeri (exchange value) ve kullanım değeri (use value) arasında büyük farklar oluşmasının (yani aşırı rant (balon) yaratılmasının) önüne geçilmesinin şart olduğunu düşünüyor.

Andrew Kliman: Kliman klasik bir Marksist olarak problemin aslında 1960’lı yılların ortasından itibaren sanayi şirketlerinin kârlılıklarının düşmeye başlamasından kaynaklandığını iddia ediyor. Marx da kapitalist sistemin temel kriz kaynağının zaman içinde sermayenin getirisinin düşmesi olduğu fikrinde idi. Böyle bir durumda nihai çözüm (Büyük Buhran sonrasında olduğu gibi) fazla sermayenin yok edilmesi. Bu ise ancak savaşlar, yüksek enflasyon ve borçların silinmesi ile sağlanabilir. İlk 2 yöntem zaten yaratacakları büyük tahribat nedeniyle tercih edilebilir yöntemler değil. Son yöntem olan borçların silinmesi (ve/veya çok uzun vadeye çevrilmesi) ise finansal sektörün her şeye rağmen devam eden hegemonyası nedeniyle uygulanamıyor. 

Öte yandan, krizin oluşumu konusunda çok farklı tezler tartışıla dursun, İMF gibi serbest piyasa yanlısı bir kuruluş bile bugünkü şartlar altında 2018 yılından önce Dünya ekonomisinin normalize olamayacağını kabul etmiş durumda!

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019