Krizi önlemede FED'in reçeteleri tükenmiyor

Fatma MELEK
Fatma MELEK PİYASA GÖZÜYLE [email protected]

PİYASA GÖZÜYLE / Fatma Melek

Yurtdışındaki finansal kurumlardaki zararlar 1 trilyon dolara ulaştı. Bankalar krizin başlamasından bu yana 900 milyar dolar tutarında yeni sermaye sağladılar. Zararın 670 milyar dolarla büyük kısmı ABD'den gelmekte olup yaklaşık 300 milyar doları da Avrupa'dan kaynaklanmakta, dolayısıyla ABD ekonomisindeki gelişmeler çok yakından izleniyor

Kriz öncesi dönemde azalan risk primleri ve hızlı kredi artışıyla birikmiş olan borcun önümüzdeki dönemde azaltılması süreci devam edecek. Bu da global ölçekte bir kredi yavaşlamasının kaçınılmaz olduğuna işaret ediyor. 2009 yılında da global bankaların bilançolarında yeni sermaye enjeksiyonlarını, kredilerin yavaşlamasını ve aktif satışlarını  görmeye devam edeceğiz

Yurtdışındaki kredilerin yavaşlaması/daralması da 2009 yılı için global bir düşük büyüme veya durgunluk anlamına geliyor. Bazı görüşlere göre hızlı kredi daralması ve bunun sürecek olması deflasyon endişesini de gündeme getirirken böyle bir durum  ekonomide beklenen yavaşlamayı daha da hızlandırabilecektir.

Enflasyon gibi deflasyon da parasal bir olgu olup para arzının yavaşladığı vaya daraldığı koşullarda görülür. Dolayısıyla kredi piyasasının normal fonksiyonlarına tekrar dönmesi deflasyonun engellenmesi için çok önemlidir. Kredi verilmesinin devam etmesi için de temel gereklilik bankaların yeterli özkaynağa sahip olmasıdır. Bu yüzden birçok ülke bankalara sermaye sağlıyor, borçlanmalarına garanti veriyor.

ABD krizin çıkış noktası olmakla birlikte krizle mücadelede alınan önlemlerin en yoğun ve çeşitli olduğu ülke olarak dikkat çekiyor. ABD'de halihazırda 1.9 trilyon dolar tutarında olmak üzere bankaların mevduatlarına ve bankalararası borçlanmalarına garanti verildi. Sermaye enjeksiyonu, swap işlemleri, şirketlerin çıkarmış olduğu bonoların satın alınması vb. gibi yöntemlerle verilen destek paketinin miktarı ise yaklaşık 4 trilyon dolara ulaştı.  

Başta ABD ve gelişmiş ülkeler olmak üzere hükümetler kredi krizini  büyük ölçekli ve hızlı politika tepkileri ile çözmeye çalışmaktalar. ABD ve Japonya resmi faiz oranlarını neredeyse sıfıra indirdi. Avrupa ve İngiltere  merkez bankalarının da faiz indirimlerine devam etmesi bekleniyor. İngiltere Merkez Bankası'nın da yüzde 2 olan faiz oranını yüzde 0'a kadar indirilebilecegi piyasalarda beklenmekte. Ancak finansal sistemin sıkıntıları sürmekte; geleneksel mekanizmalar ve bu bağlamda uygulanan faiz politikalarının etkisi de sınırlı kalmakta, dolayısıyla daha çeşitli ve farklı önlemlere gidilmekte.

Gelinen noktada likidite tuzağı koşullarının oluştuğu gündemdedir: Bankalar borç vermekte isteksiz olduğundan, faiz oranları sıfıra yaklaşırken para miktarındaki artış finansal sektör tarafından kredi tahsisine yönlendirilmemekte ve rezerv olarak tutulmakta.

ABD merkez bankası da geleneksel mekanizmaların dışında piyasalara destek olmaktadır. Bu bağlamda, farklı  borç verme programları, konuta dayalı menkul kıymetlerin alınması vb. desteklerle kendi bilançosunu ve dolayısıyla parasal tabanı büyütmektedir. Bu uygulamanın klasik yöntem olan resmi faiz oranlarının değiştirilmesinden farkı ilk etkinin kredinin fiyatından ziyade para ve kredi miktarı üzerinde olmasıdır.

Nitekim, Lehman Brothers'ın battığı eylül ortasında 900 milyar dolar olan FED'in bilançosu, borç verme programlarının uygulanmasıyla ikiye katlanarak 2.2 trilyon dolara yükselmiştir. Önümüzdeki dönemde FED ayrıca 800 milyar dolar tutarında konuta ve tüketici kredilerine dayalı menkulleri satın almayı planlamaktadır. Bu kredilerin FED tarafından satın alınıp finansal kurumların bilançolarından çıkartılarak nakit verilmesi ve bunun naktin bankalar tarafından krediye dönüştürülmesi amaçlanmaktadır. Uzun vadeli hazine bonolarının satın alınması da gündemdedir. Dolayısıyla  sadece kısa vadeli faiz oranlarının değil, menkul değer alımlarıyla uzun vadeli faiz oranlarının da düşürülmesi amaçlanmakta.

Gerek finansal gerekse mali desteklerle kamu otoriteleri kredi krizini tersine çevirip normal büyümeyi sağlayabilecekler mi?

Bazı görüşler, yurtdışındaki bankaların ve borç verenlerin risk primlerini bir süre daha yüksek tutacağını ve durgunluk ortamında finansal kurumların daha az kredi vermeyi isteyeceğini belirtmekte. Yurtdışındaki bankalar halihazırda iyi gunlerde verdikleri kredilerden  zarar yazmaktalar. Konut fiyatları düştüğü için konut kredilerinden zarar yazmaya devam etmeleri olası gözüküyor. Oluşmuş olan iki köpüğün (kredi ve konut köpükleri) söndüğü, yeni paketlerin de bu süreci tam anlamıyla tersine çevirmelerinin pek mümkün olmadığı öngörülmekte. Dolayısıyla kredi daralmasının tam anlamıyla düzelmesi beklenmemekte ancak içinde bulunulan negatif sarmalı yavaşlatması ve alınan önlemlerin 2009 yılı içinde sonuçlarını vermeye başlayacağı beklenmektedir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
2016 Beklentiler 07 Ocak 2016