Krizi çıkartanlara iyi para kazandıran Fed ne yapacak?
ABD’de merkez bankası görevini yapan ve kısaca “Fed” olarak anılan Federal Rezerv Bankası’nın küresel krizin etkisini azaltmak amacıyla başlattığı parasal genişleme ve faiz oranlarını sıfıra doğru çekme operasyonu beşinci yılını doldururken gözler bir kez daha Fed’e çevrilmiş durumda. Fed’in dün (bu yazı yazıldıktan sonra) başlayan toplantısında, faizlerin sıfıra yakın düzeyde kalmasını sağlayan aylık tahvil alımlarının miktarını azaltma kararının çıkıp çıkmayacağı konusunda farklı tahminler yapılıyor. Böyle bir kararın çıkma olasılığının %50 dolayında bulunduğunu iddia edenler olduğu gibi kararın Ocak 2014’de ya da Mart 2014’de alınabileceğini ileri sürenler de var.
Fed’in kararının bu kadar büyük önem taşımasının nedeni, uluslararası borsalarda ve finans piyasalarında işlem gören yatırım araçlarının fiyatlarının Fed’in davranışına endekslenmiş bulunması. Bernanke’nin Mayıs ayında yaptığı açıklamada, aylık tahvil alımlarının bir süre sonra azaltılması olasılığından söz etmesi bile ortalığın karışmasına yetmişti, özellikle Yükselen Pazar ülkelerinden ciddi boyutlarda sermaye çıkışı yaşanmıştı.
Gene risk alanlar kazandı
Beş yıllık uygulamanın sonuçları, Fed’in parasal genişlemeyi ve faizlerin düşüklüğünü güvenceye alan QE(Parasal Gevşeme) uygulamasının, yatırım araçları fiyatlarının hızlı yükselişine çok elverişli bir ortam yarattığını gösteriyor. 14 Aralık tarihli Financial Times gazetesinde yayınlanan verilere göre küresel krizin yarattığı çöküş ortamında en yüksek riski alma cesaretini gösterenler beş yıl sonra en yüksek getiriyi elde edenler oldu.
Son beş yılda en yüksek kazancı, dolar bazında %150 getiren Avrupa şirketlerinin yüksek riskli “junk” tahvilleri sağlamış. ABD’nin geniş bazlı S&P 500 endeksi %120, MSCI Yükselen Pazar hisseleri endeksi % 101, Almanya’nın DAX endeksi % 87, Hong Kong’un Hang Seng endeksi % 81, Japonya’nın Nikkei endeksi %70, Almanya’nın hazine tahvilleri % 22, ABD hazine tahvilleri % 12 getirmiş son beş yılda.
Reel ekonomi yaya kaldı
Yüksek likiditeyi ve düşük faizi garanti ederek, finans piyasalarında yüksek risk almasını sevenlere iyi para kazandıran Fed’in reel ekonomiyi canlandırma ve işsizliği azaltma konusundaki başarısı ise çok sınırlı kalmış. ABD ekonomisinin 2008 – 2013 dönemindeki yıllık ortalama büyüme hızı %1’in altında kalırken Almanya dışındaki Avrupa ülkelerinin birçoğunda 2008 yılındaki GSYH düzeyine bile hala erişilemedi.
Ayrıca krizden çıkış sürecinde, 2009 – 12 döneminde ABD’de sağlanan gelir artışının %95’ini gelir piramidinin en tepesindeki %1’lik kesim elde etti ve bu kesimin geliri % 31.4 artarken geri kalan %99’un geliri yalnızca % 0.4 arttı, yani yerinde saydı.
Bu veriler finans dünyasına hükmeden ve hesapsız riskler alarak küresel krizin doğmasına yol açan küçük azınlığın, krizden çıkış ortamında da risk almaya devam ederek krizin kayıplarını fazlasıyla telafi ettiğini, kriz nedeniyle işini kaybeden ve mevcut gelirini bile koruyamayan geniş çoğunluğun ise ciddi kayıplara uğradığını gösteriyor.
Bu tablo, toplumsal eşitsizliği ve siyasal gerilimi artırmanın ötesinde ekonomik büyümenin geleceğini de tehdit ediyor. Bu konuyu başka bir yazıda ele alacağım.