Krize karşı topyekun savunma
Yazının başlığını Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci'nin şu sözlerine borçluyum: "Bu kriz dünya kaynaklı, 100 yılda bir gelen bir kriz. Krize karşı ülke savunmasının topyekûn olması gerekiyor. İçerideki kavgalarla, dışarıdan gelen bu badireyi atlatmak güçtür. Onun için politikacılar Türkiye'nin geleceğini bu bilinçle düşünerek hareket etmeliler; özellikle ekonomik tedbirlerin alınmasıyla ilgili yasalarda sağlıklı bir birliktelik içinde olmalılar."
Keçeci, "yıldızı" 1980-90'lı yıllarda parlamaya başlayan Denizli sanayiinin örgüt ve kanaat önderi. Hepsi bu kadar değil; aynı zamanda elleri taşın altındaÖ Kökeni ve sebepleri ne olursa olsun dünyanın bir yerinde başgösteren "kriz hapşırıklarının" tedbirsiz, savunmasız, derin algı zafiyeti içindeki ülke ekonomilerini "nezle" değil "zatürre" edip yataklara düşüreceğini çok iyi bilir.
Anadolu'da "kendi mucizesini" yaratabilmiş illerden biri olan Denizli'nin Sanayi Odası Başkanı ve kanaat önderi olarak Keçeci,
ABD kökenli küresel malî krizin Türkiye ekonomisinin "zayıf mevzilerini" tehdit altına aldığı bir zaman diliminde "topyekûn ülke savunmasından" söz ediyor; özellikle siyaset kurumunu bu yolda "bilinçli bir işbirliğine" çağırıyorsa, muhataplarınca çok ciddiye alınmalı ve önemsenmeli.
Çözüm, algılamayla başlar
"Mikro Politika" sayfamızda okuyacaksınız: CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici'nin çok isabetli teşhisiyle AKP hükümeti ve ekonomi yönetimi krizin mahiyetini algılayamıyor. Üstelik, aynı algı zafiyeti Türkiye ekonomisinin iş, fikir ve kanaat önde gidenlerine de hâkim.
Bu durum, Türkiye'ye henüz sirayet etmiyor görünen; ancak, "vurduğu" takdirde mali sistemi ve üretim ekonomisini "devirebilir" güçteki küresel tehdidi daha tehlikeli hale getiriyor. Çünkü, tehdidi doğru algılayamayan, tüm unsurlarıyla doğru tanımlayıp kavramlaştıramayan siyasi, idari ve ekonomik yapıların tehdide karşı "önleyici tedbirler" geliştirmesi mümkün değil.
Krize karşı "topyekûn ülke savunması" kavramı yeni bir algılama modeline "yataklık" edebilir. Yanı sıra, Adana Sanayi Odası Başkanı Ümit Özgümüş, Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İsmail Demirkol, Samsun Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Adnan Sakoğlu, Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Savaş Özaydemir'in ekonomide "savunma mevzilerini" sağlamlaştıracak; aynı zamanda uzun erimli, uygulanabilir bir "gelişme stratejisine" yönelik program istemleri yeni algılama modeline somut anlam kazandırabilir.
Meclis ilgilenir mi?
Yeni ekonomi programı, sadece saydığımız isimlerin değil, genel olarak iş dünyasının ortak istemi. Küresel krizin yakınlaşan tehditleri bu istemi kuvvetlendiriyor. Ne var ki, hükümetin ve ekonomi yönetiminin gündeminde böyle bir madde yok. Peki, ne olacak? Sorumluların algılayamadığı bu meseleye kim sahip çıkacak da ilgilileri, yetkilileri uyaracak?
Mikro Politika'ya konuşan iş dünyası önderleri AKP hükümeti kadar, iktidarı ve muhalefetiyle siyaset kurumunu; tek tek siyasetçiyi de işaret ediyor. "Ülkenin temel ekonomik meselelerine eğilin" çağrısı, bu nedenle iktidarı uyarmak ve gerekirse önüne yeni ufuklar açmakla yükümlü Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne de yöneliktir.
Yeni yasama yılına başlayan Meclis'te iktidar ve muhalefet bu konuda "ortak sağduyu" ve "ortak sorumluluk" köprüsünde buluşabilmeli. Uyarıcı ve yol gösterici bir tartışma zemini oluşturabilmeli. Gerek CHP'den İlhan Kesici gerekse MHP'den Halûk Emin Ayhan'ın değerlendirmeleri, muhalefet kanadının böyle bir katkıya hazır olduğu izlenimini veriyor. Ama, AKP iktidarı hükümet ve Meclis grubu düzeyinde hiçbir komplekse kapılmadan böyle bir katkıya ihtiyaç duyar mı? İşte bütün mesele bu!