Krizden çıkış ne zaman başlayacak?

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

IMF ve Dünya Bankası yıllık toplantısı öncesinde yapılan hazırlık çalışmaları ile seminerlerde gündeme gelen söylemler geleceğe yönelik belirsizliği azaltamıyor. Her bir konuşmacının değerlendirmesi kendi içinde tutarlı gibi görünse bile birbirleri arasındaki çelişki oldukça büyük; gerek sorunların teşhisinde gerekse tedavisinde bir netlik yok. Örneğin İsrail Merkez Bankası Başkanı krizden çıkışta bazı ülkelerde vergilerin artırılması ve harcamaların kısılması gerekeceğini söylüyor; ancak krizden ne zaman çıkılacağı belli değil ve bazı ekonomilerdeki tasarrufu artırma gereğinin küresel ekonomiye yapacağı etki hesaba katılmıyor. Diğer taraftan Dünya Bankası Başkanı gelecek yılda bazı belirsizliklerin devam edeceğini belirtiyor ve krizin az gelişmiş veya gelişmekte olan ekonomiler üzerindeki yıkıcı etkisine dikkat çekiyor: Sağlık, gıda ve eğitim gibi konularda daha çok harcama yapılması gerektiğini ifade ediyor. Yine krizden ne zaman çıkılacağı ve önerilen harcamaların nasıl finanse edileceği belirsiz!..

Krizden çıkış ve sonrasını konuşmak kolaydır fakat bugün için herhangi bir değeri yoktur. Zira, işe yaramamaktadır. Önemli olan krizin sebebi durumundaki sorun ve dengesizliklerin nasıl ve ne kadar sürede ortadan kaldırılacağı ve maliyetinin hangi boyuta ulaşacağı konusudur ve genelde dikkate alınmamakta sadece etrafında dolanılmaktadır. Temeldeki sorunlar bir yıl öncesine göre daha ağırdır, ekonomik daralma pahasına dengesizlikler kısmen azalmıştır; güven bunalımını hafifletmek ve piyasaları manipüle edebilmek alanında bir miktar mesafe kat edebilmiştir. Daha açmak gerekir ise bir yıl öncesine göre rekabet koşulları daha olumsuzdur; talep daralmış ancak bazı bölgelerdeki üretim kapasitesi artmaya devam etmiş, bu konudaki dengesizlik büyümüş, faaliyet gelirlerindeki erozyon hızlanmış, sorunlu kredilerdeki tırmanış gizlenmiştir. Yine bir yıl öncesine göre gelir dağılımı daha bozuktur ve küresel talebe ilişkin gerçek beklentiler olumsuzlaşmakta, istikrarsızlık potansiyeli büyümektedir. Yine bir yıl öncesine göre işsizlik daha yüksektir ve kriz ekonomi cephesinde dibi aramaya devam etmektedir. Bu saydığımız olumsuzlukları düzeltmek için yapılanlar yetersiz kalmıştır ve öyle olmaya mahkum kalmaya devam edecek gibi görünmektedir.

Harcanan çabalar büyük oranda kırılan saadet zincirini onarmaya çalışma ve bir süre daha durumu idare etmeyi sürdürme isteği ile ilgilidir. Başka bir deyişle krizden çıkış orta vadede gündeme gelmeyecektir. Bu bakış açısından yaklaştığımızda İsrail Merkez Bankası Başkanı'nın söyledikleri doğrudur, fakat krizden çıkış söz konusu olmayacağı için uygulanma fırsatı çıkmayacaktır. Para ve Maliye politikaları gevşek düzeyini koruyacak, özel sektör yatırımları önce azalacak sonra duracak, kamu açıkları ise yeni rekorlar kırmaya devam edecek ve enflasyonist baskılar hızlanacaktır. Bu süreçte temel sorunlar ağırlaşacak ve öncelikler farklılaşacak çaresizlik büyüdükçe korumacı anlayış güçlenecektir. Dünya Bankası Başkanı da haklıdır öncelikler değişmeli; sağlık, eğitim ve gıda gibi harcama yardımları daha fazla ihmal edilmemeli, gelişmelerin tümüyle kontrolden çıkmasına izin verilmemelidir...

Finansal piyasalar ise ekonomideki bu gerçekleri görmezden gelmiş, bu yılın son çeyrek döneminde krizden çıkış başlayacakmış gibi fiyatlama yapmaya yönlendirilmiş ve küresel gerçeklerden kopmuştur. Son on yılda mali sektör kredilerinin kontrolsüz bir şekilde büyümesi ve çok büyük ölçüde teminat karşılığı hale gelmesi akımlar ve beslediği sorunların ihmal edilmesine ve stokların değerlerinin şişirilmesine neden olmuştur. Aynı hatalar bugün de sürmekte, akımlar ve beslediği sorunlar ihmal edilirken stok değerlerindeki kayıpları geri alma çabası ön plandadır: Merkez bankaları, hazineler, mali sektör ve uluslararası kurumlar kalıcı çözümde değil, kırılan saadet zincirini onararak günü kurtarmaya çalışmakta seferber olmuşlardır. Bu genel anlayış sürdürülebilir değildir; kalıcı çözümü getirmesi de mümkün olmayacaktır. Zira akımlara ilişkin sorunlar ağırlaştıkça başka bir deyişle faaliyet gelirleri eriyip dağılımı bozuldukça stok değerlerinde yıpranmayı önlemek ve devamında yaşanacak yıkımı engellemek imkansızdır. Küreselleşme anlayışı iflas etmiştir, fakat bu durumu tescil etmek etkili ve yetkili çevrelerin çıkarına uygun düşmemektedir. Mevcut yapı ve yaklaşımlarla faaliyet gelirlerindeki erimeyi ve devamında yaşanacak zincirleme olumsuzlukları engellemek, mümkün değildir.

İşsizliğin kalıcı olarak azalmaya başlaması, faaliyet gelirlerinin yeniden artması, gelir dağılımı ve rekabet koşullarındaki olumsuzlukların düzelmesi her şeyin değiştiği yeni bir düzeni gerektiriyor; bu olasılık ise ufukta görünmüyor, küresel siyaset kalıcı çözüm lehine inisiyatif kullanamıyor ve basiretsizliğini gizlemek adına masal üretmeye çalışıyor, spekülatif yönlendirmenin ömrünü uzatarak günü kurtarmak her geçen gün daha bir zorlaşıyor. Ne ekerlerse onu biçmek zorunda kalıyorlar. Krizden çıkış tahmini hep daha ileri bir tarihe ötelenmek zorunda kalınacak, gerek akımlara bağlı olarak ağırlaşan sorunlar, gerekse kurtarma ve destek paketleri kamu ve mali sektörü yıpratmaya devam edecek. Olumsuzlukların konuşulmuyor olması sonucu değiştiremeyecek...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar