Krizden çıkış için dört senaryo
Ekonomik krizden çıkışın nasıl olacağına yönelik çok sayıda senaryo üretiliyor. Bu senaryolardan biri de küresel ekonominin hızla toparlanması. Fakat ekonomistler bunu hayal bile etmenin mümkün olmadığını ifade ediyorlar. "V" adı verilen bu pembe senaryo, 2009 yılı ortasından itibaren ekonominin yoluna girmeye başlayacağını öngörüyor. Bu senaryonun gerçek olabilmesi için kredi musluklarının açılması gerekiyor. Bu da şu an için mümkün görünmüyor.
Ekonomistlerin, şirket patronlarının, bankacıların ve hükümet yöneticilerinin büyük bir çoğunluğu dört senaryo üzerinde birleşiyor. Bu senaryolar ise şöyle sıralanıyor:
"U" senaryosu: Bu senaryo, uzun süren bir durgunluk döneminin ardından, 2010 yılında ekonomik faaliyetlerin yüzde 0.5 gibi son derece sınırlı bir düzelme gerçekleştireceğini öngörüyor. Uzmanlara göre "U" senaryosunun gerçekleşme ihtimali yüzde 20 ila 50 arasında. Senaryonun gerçekleşmesi için önümüzdeki aylarda tüketimde düşüş yaşanmaması gerekiyor.
"W" senaryosu: Küresel ekonominin 2009 sonunda gerçekleştireceği küçük bir toparlanmanın ardından, 2010 yılında yeniden düşüşe geçeceğini öngören "W" senaryosu ekonomistlerin en fazla olasılık verdiği senaryo. 2010'daki düşüşün ekonomik kurtarma paketlerinin sürdürülebilir olmamasından kaynaklanacağını öngören senaryoda, ekonomide gerçek toparlanmanın 2011'den önce olmayacağı ifade ediliyor.
"L" senaryosu: Ekonomistlere göre üç ay öncesine kadar düşünülemez olan bu deflasyon senaryosunun gerçekleşme şansı üçte bir ihtimal. Ekonomik faaliyetlerin sert bir şekilde düşmesinin ardından, büyüme oranlarının beş ila on yıl boyunca çok düşük seviyelerde kalacağını öngören bu senaryo, 1990'larda Japonya'nın yaşadığı duruma benziyor büyük ölçüde.
"I" senaryosu: Son senaryo ise kimsenin gerçekleşmesini istemediği "I" senaryosu. Yani 1929'da yaşanan krize benzer şekilde, sürekli bir düşüş. Emtia fiyatlarının düşmesinin sonucunda Rusya'nın iflas edebileceği ihtimalini içeren bu senaryo, bunun küresel finans üzerinde tsunami etkisi yaratacağını öngörüyor. Deflasyonist bir döngüye girecek dünya ekonomilerinin, sonu gelmeyen bir depresyona girebileceklerini gündeme getiren bu senaryoya inanan uzmanların sayısı neyse ki çok fazla değil.
Karamsar bir senaryo ihtimali yüksek
Ekonomistlere göre karamsar bir senaryo ihtimali oldukça yüksek. Bunun nedenlerinden birisi finans krizinin sona ermekten henüz çok uzak olması. Her ne kadar ABD'li ve Avrupalı hükümetler sisteme yüz milyarlarca Euro akıtmış olsalar da, küresel finans sistemi hâlâ çok kırılgan.
IMF de bu konudaki endişelerini gizlemiyor. Fona göre bankaların batık kredileri tahmin edilenin neredeyse iki kat üzerinde. Bu şartlarda da kredi musluklarının yeniden açılması beklenemez. Konut kredileri bir sene içinde yüzde 20 oranında azaldı. Öte yandan KOBİ'ler krediye ulaşımda büyük zorluklar yaşıyorlar.
Ekonomistler, finans krizi daha da ciddileştiği ve ekonomiye para girmeye başlamadığı takdirde, resesyonun 2010'da da devam edebileceğini ileri sürüyorlar.
Doğu Avrupa ve Rusya tehdidi
Bu tabloda daha da endişe verici unsurlardan biri de, uluslararası finans sisteminin Doğu Avrupa ve Rusya'daki finans sistemlerinin tehdidi altında olması. Paraları büyük ölçüde değer kaybeden Doğu Avrupa ülkeleri, batı bankalarına olan yaklaşık 2 trilyon Euro borçlarını ödeyemez haldeler. Geçtiğimiz ay uluslararası finans kurumları tarafından verilen 25 milyar Euro ise bu borcu karşılamakta komik kalıyor.
Öte yandan, petrol başta olmak üzere hammadde fiyatlarında yaşanan düşüş Rusya'yı da oldukça zor bir duruma soktu. Rusya'nın döviz rezervleri geçtiğimiz ağustos ayından bu yana yarı yarıya eridi. Eğer rezervler mevcut hızda erimeye devam ederse, Rusya önümüzdeki yaz, ödemelerini yapamaz hale gelebilir. Uzmanlara göre, Rusya'nın iflası küresel finans için ikinci bir tsunami yaratabilir.
Koordinasyon vazgeçilmez önem taşıyor
Tabii ki tek sorun finans sektöründe değil. Ekonomistler, ekonomik faaliyetlerin artması için küresel tüketimin artması ve küresel ticaretin hareketlenmesi gerektiğini ifade ediyorlar. Fakat dünya geneline bakıldığında, tüm piyasalarda kayıplar yaşandığı ortada. Sadece Almanya, İspanya ve İngiltere gibi Avrupa ülkeleri değil, Asya da krizin etkilerini oldukça şiddetli bir şekilde yaşıyor. Analistler, Çin'in 2008 yılında yüzde 9 olan büyüme hızının, 2009'da yüzde 3 civarında olacağını tahmin ediyorlar.
Çin'in 450 milyar dolarlık ekonomiyi toparlama paketi veya Barack Obama'nın ekonomiye enjekte etmeyi planladığı trilyon dolarlık plan, küresel krizden çıkışa yönelik olumlu düşüncelere yol açsa da, küresel ekonominin tek bir ülkenin paketi ile kurtulamayacağı gerçek.
Bu noktada önemli olan, küresel boyutta bir koordinasyon gerçekleştirerek doğru yolu bulmak.