Krizdeki Avrupa perakende sektörünün riski alınmadan Türk tekstil ve haz

UZMAN GÖRÜŞÜ
UZMAN GÖRÜŞÜ dunyaweb@dunya.com

 

 

Gence KAYACIK / Kurumsal Finansman Uzmanı

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Haziran 2012 itibariyle ülke ihracatının 16.31%'ini gerçekleştiren tekstil ve hazır giyim sektörü KOBİ yoğunluklu yapısı ve net ihracatçı pozisyonu ile KOBİ ve ticari bankacılık alanlarında büyümeyi hedefleyen Türk bankalarının daha fazla önem verdiği bir sektör haline gelmiştir.
Bugün geldiğimiz noktada bankalar birbirleri ardına hammadde finansmanı, iş yeri kredisi, işletme sermayesi kredisi, ticari araç kredileri, ticaret finansmanı ürünleri, özellikli forward ve spot kur uygulamaları, yatırım danışmanlığı vb. ihracata yönelik finansman araçlarını kapsayan sektöre yönelik paketler açıklamaktalar.
Çoğunluğunu kuvvetsiz sermaye yapılarına sahip KOBİ statüsündeki şirketlerin oluşturduğu sektörün ihtiyacına tam olarak cevap vermeyen paketlerin sektör için hedeflenen faydaları doğurmayacağı gibi Türk finans sektörü için tahsili gecikmiş alacaklardaki artışın takipteki alacaklar artışı ile takip edileceği tablosunu ortaya çıkaracağı aşikârdır.
En son Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye, yılın ilk yarısında gerçekleştirdiği 74 milyar 372 milyon dolarlık ihracatının 42 milyar 533 milyon 847 bin dolarlık (57%) kısmını mal mukabili olarak yaparken, 12 milyar 318 milyon 104 bin dolarlık (16.5%) kısmını vesaik mukabili, 9 milyar 714 milyon 19 bin dolarını (13%) peşin, 7 milyar 611 milyon 213 bin dolarını (10.2%) akreditif ödeme sistemi ile yaptı. Tekstil ve hazır giyim sektörü ihracatları özelinde ise tablo daha da vahim; mal mukabili ödeme şeklindeki ihracatların oranı 85% düzeyindedir.

Kısacası; ana pazarı Avrupa olan Türk tekstil ve hazır giyim sektörü kısıtlı sermaye yapısına rağmen vade süreleri her geçen gün artan mal mukabili satış bazında krizdeki Avrupa perakende sektörüne ihracat gerçekleştirmekte ve doğal olarak ihracat meblağı ile vade sürelerine orantılı şekilde ortaya çıkan çok büyük bir ticaret finansmanı ihtiyacı ile karşı karşıya kalmaktadır.
Bugüne kadar sektörün bu en büyük finansman ihtiyacına Türk finans sektörü genelde faktoring şirketleri aracılığıyla cevap vermeye çalışmıştır. Ancak, Faktoring Derneği'nin yılın ilk çeyreği için açıkladığı toplam 776 milyon 658 bin TL'lik yurtdışı faktoring alacakları meblağını TİM tarafından aynı dönem için açıklanan 10 milyar 745 milyon 254 bin TL'lik tekstil ve hazır giyim ihracatı ile ortalama vade sürelerini dikkate alarak karşılaştırdığımızda Türk tekstil ve hazır giyim sektörünün ticaret finansmanı ihtiyacının çok azının karşılandığı gerçeği ile karşılaşıyoruz.
Bu çerçevede Türk bankaları yeni açıkladıkları paketler kapsamında firmaların teminat sorunlarını hafifletmek için geçmiş kredi kullanma ve ödeme performanslarını baz alacaklarını, kredi uygulamalarında ihracat sigortası poliçelerini teminat olarak kabul edeceklerini açıklamaktalar.

Bu gelişme böylesine büyük bir finansman ihtiyacı sorununun halli yolunda olumlu bir adım olarak görülse de mevzubahis sigorta poliçelerinde " (a) Alıcının sigortalı borcunun tümünü veya herhangi bir kısmını ödememesi hakkının bulunduğunu iddia ettiği, tedarikçi ve alıcı arasındaki bir ihtilaf ve, (b) Sigortalananın veya tedarikçinin vekillerinden herhangi birinin, tedarikçinin alıcı ile olan satış sözleşmesinin şartları ve koşullarından herhangi birinin icrasındaki aczi kaynaklı herhangi bir kaybı için sigorta şirketinin sorumluluğu yoktur." metninde bir madde olması halinde ilişkinin tüm tarafları için elde edilmesi gereken sonuçların hiçbiri elde edilemez.

Şöyle ki; zaten sektör ihtiyacının sadece sigortalanabilen kısmına finansman sağlayabilen Türk bankalarının daha ilk işlemlerinde çeşitli "reklamasyon" sebeplerini her zaman ileri sürmeye alışık Avrupalı perakendeciler için sigorta şirketlerinin yukarıda bahsedilen olası poliçe maddesine dayanarak "poliçe şartlarının yerine gelmemesi" sebebiyle tazminat ödememeleri ile karşılaşması sonrasında sundukları paketlerin sadece bu ayakları değil diğer ayakları da tek tek zora girecektir.

Sonuç olarak, BDDK tarafından yayınlanan Haziran 2012 itibariyle "Türk Bankacılık Sektörü'nün genel görünümüne göre sektörün pasiflerinin %56'sının mevduat, %32'sinin mevduat dışı kaynaklar ve %12'sinin özkaynaklardan oluştuğu şartlar altında Türk bankalarının küresel gelişmeler ışığında risklerini doğru yönetmesi, Türk mudisinin mevduatlarını en temelinde krizdeki Avrupa perakende sektörünün riskini satın almada kullanmaması gerekir. Türk bankalarının hem kendi aktif kalitelerini bozmaması hem de ülkemizin net ihracatçı tek sektörü olan tekstil ve hazır giyim sektörünün en büyük finansman ihtiyacı olan ticaret finansmanı ihtiyacına yanıt verebilmesi için en sağlıklı yol; bankaların, yurtdışı borçlanmaları kapsamında sadece sendikasyon kredileri - DPR sekürütizasyonları - menkul kıymet ihraçları yapılandırmakla yetinmemeleri Avrupalı perakendecilerin performans riskini onları en iyi şekilde yakinen takip eden kendi bankalarına "gayrikabili rücu" olarak satma yolunu açacak ticaret finansmanı kredilerini yapılandırmasıdır. Türk tekstil ve ihracat sektörünün satış yaptığı belli başlı alıcıların isimleri belliyken ve Türkiye pratiğinin aksine Avrupalı şirketlerin 1-2 bankadan bankacılık hizmetleri aldığı bilinirken, Türk bankalarının Avrupalı perakendecilerin riskini en iyi bilen kendi bankaları ile temasa geçip ikili anlaşmalar yapması çok zor değildir. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Euro nereye koşuyor? 03 Ağustos 2017