Kriz yönetimi (1)

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ [email protected]

Meraklanmayın geldi, gelecek, geldi de gitmedi şeklinde her gün okuduğunuz ekonomik kriz tahminleri yapmayacağım. Bu sütunu okuduğunuza göre bu konulara ilgi duyuyorsunuz. Bu konuya ilgi duyuyorsanız zaten ne olduğunu, neler olabileceğini, olabilecek şeylerin olma olasılıklarını da biliyorsunuzdur. Evir çevir aynı şeyleri yazmanın bir alemi yok. Pazara çıkan vatandaş enflasyon var mı yok mu biliyor. Üretim yapan iş insanları piyasa daraldı mı daralmadı mı biliyor. Fazla lafa gerek yok bence dışardan daha fazla borç para bulmak gibi palyatif (bir çözüm olmayan, geçici olarak işe yarayan, geçiştirici) önlemlerle önlenemeyecek hatta bu tür tedbirlerle daha kötüye gidecek bir tatsız noktadayız. Gerisini ekonomiyi düzeltmek için meydanlara koşan iktidar heveslileri düşünecek.

Geçen hafta dediğim gibi ülkeler açıklarıyla uğraşmaya ulusal ekonomilerinde yapacakları politika değişiklikleriyle başlamalıdırlar. Açıkların temel nedeni ülkelerin gelirlerinin üstünde harcamalarıdır. Naçizane görüşüm ekonomiyi rayına oturtmak için her gerekeni cesaretle yapacak bir siyasi parti veya koalisyon bu seçimlerle iktidara gelirse bu kazandığı son seçim olabilir. Çocuklara acı ilacın veya kolunda bir delik açıp içine yakıcı sıvılar zerk etmenin yararlarını anlatması ne kadar zorsa, gelirinin çok üstünde tüketen bir topluma da “Böyle tüketmeye devam edemezsin gelirin kadar tüketeceksin” deyip de bir daha seçim kazanması o kadar zordur.

Sizin işletmenizde kriz falan yoktur elbette. Hani olursa diyorum. Sizde olursa diyerek düşünmüş ve kriz senaryoları konusunda çalışma yapmışsınızdır. Bu ‘senaryo’ çalışmaları her işletmenin arada sırada da olsa yapması gereken çalışmalardır. İyi yönetilen işletmelerde İngilizce ‘What if’ yani ‘Ya şöyle olursa’ denilen senaryo çalışmaları yapılır. Hatta bu tür çalışmaları planlama dönemlerinin başında yaparlar ki daha esnek ve çok yönlü düşünceler üretebilsinler. Diyelim ki kurmaylarınızı veya aklına güvendiğiniz arkadaşlarınızı inandırdınız ve kriz yönetimi için bir senaryo çalışması yapmaya karar verdiniz. Adet olduğu üzere bir motel ayarladınız toplandınız. Nereden başlayacaksınız? Elbette en baştan.

Bu tür, hatta her tür çalışmanın başarısız olma nedenlerinin başında katılımcıların kavram tanımlarında anlaşamamaları veya anlaşmaya yanaşmayıp havanda su döğmeleridir. Söz gelimi kriz ne demek? Bir düşünürseniz hiç bir şey demek değil. Mesela bizim evde kriz demek hanımın meçhul bir nedenle belli olmayan bir şeyden memnun olmaması demektir. Takdir edersiniz ki böyle bir konusunda tartışma yapmak da olanaklı değildir. Zaten o yüzden bizim evde kriz çıkınca bunun nasıl çözümleneceği hiç tartışılmaz. Katılımcılar da işletmede kriz ne demek önce o konuda anlaşmalıdırlar. Neyse ki fazla tartışmaları gerekmeyecek. Bu yazının bir amacı da sizlere işletmede kriz ne demek onu anlatmak.

Bunu daha önce de yazmıştım. Bir kere işletme sorunları diye bir şey yoktur. İşletme edilgen bir kavramdır. Bir otomobil gibi. Yönetim etkendir, sürücü gibi. Sürücü yani yönetici otomobilin direksiyonuna geçip, yani işletmenin başına geçip, onu gitmesi gereken yere götürmekle mükellef insandır. Otomobil gitmesi gereken yere gitmiyorsa sorun arabada değil sürücüdedir. Arabaya soru soramazsınız, açıklama isteyemezsiniz, ceza veya ödül veremezsiniz, vs., ama bunların hepsi sürücü için geçerlidir. Peki ne vardır? Kötü yönetimin yarattığı istenmeyen sonuçlar vardır.Peki nedir bu istenmeyen sonuçlar? Bu konuyu da defalarca işledim. İşletme üretim ve pazarlamadan oluşan iki işlevli bir nesne olduğu için istenmeyen sonuçlar deyince bundan pazarlama ve üretim işlevlerinde istenmeyen sonuçlar anlatılmak istenilir. Pazarlama ve üretim işlevlerinin istenmeyen sonuçları ise şöyle sıralanır:

Pazarlama işlevinin istenmeyen sonuçları:

1. İşletme müşterilerinin giderek daha az miktarlarda ve daha seyrek alım yapmaları;
2. İşletme müşterilerinin rakip işletme sunularına kaymaları;
3. Pazara yeni alıcıların girmemesi ve/veya pazara yeni girenlerin rakiplerin sunularını tercih etmeleri;

Üretim işlevinin istenmeyen sonuçları:

1. Ürün/hizmetlerin istenilen miktar ve özelliklerde üretilememesi;
2. Ürün /hizmetlerin istenilen kalitede üretilememesi;
3. Ürün/hizmetlerin istenilen maliyette üretilememesi;
4. Ürün/hizmetlerin istenilen zamanında üretilememesi.
Yukarıda sıralanan sorunların biri veya bir kaçının gözlenmesi bir işletmenizde bir krizin varlığına veya “geliyorum” dediğine işarettir. Eğer önerdiğim şekilde bir senaryo çalışması yapacaksanız, temel kavramların tanımında anlaştıktan sonra, yukarıdaki istenmeyen sonuçlarının hangisiyle (hangileriyle) uğraştığınızı da saptamanız gerekir. Yoksa, tekrar söylüyorum, havanda su döversiniz.

Hangi istenmeyen sonucun önemli hangisinin acil olduğunun kararlaştırılması bundan sonraki adımdır. Her önemli olan acil, her acil olan önemli değildir. Adı üstünde önemli fakat acil olmayan bir şey hak ettiği detayda irdelenmeli, kararlar aceleye getirilmemelidir. Acil fakat önemli olmayan şey ise yine adı üstünde acele ele alınmalıdır.

Peki bu istenmeyen sonuçları doğuran nedir? El cevap: Yönetim sorunları. Yönetim sorunları ise kaynakların planlanması, tedarik ve dağıtımı ile kullanımlarının izlenmesine ilişkin hatalı kararlar demektir. Yani istenmeyen sonuçları doğuracak beş çeşit sorun ve bunların etkileşimleri vardır. Bunlar: İşletmenin üretim ve pazarlama işlevlerinin amaçlarına ulaşabilmeleri için gereken

1. Mali kaynakların;
2. İnsan gücünün;
3. Fiziki tesis ve alt yapının;
4. Enformasyon ve know-how’ın;
5. Stratejik işbirlikleri ve ağların,
miktar, nitelik ve maliyet açılarından yanlış hesaplanması, tedarik edilememesi ve/veya zamanında gerek duyulan yerlere tahsisi edilememesi, kaynakların kullanımının denetlenememesi olarak sıralanırlar. İstenmeyen sonuçların aksine bu beş sorun birbirlerinden bağımsız değil tam tersine hemen her zaman etkileşim halindedirler. Başka bir deyişle, istisnai haller dışında bu sorunlardan sadece biriyle karşılaşmazsınız. Biri bir diğerini doğurur. Yani yönetim sorunları bir yumak halindedir. Bu nedenle sorun yumağını tanımlamak için detaylı bir çalışma yapmanız gerekir.

Senaryo çalışmanızın amacı basittir. Hangi istenmeyen işletme sonucunun (sonuçlarının) hangi yönetim sorunu yumağından kaynaklandığını bulup yönetim yumağını çözmeye uğraşacaksınız. Zamanlama elbette önemli. Söz gelimi diyelim ki bir çalışma yaptınız ve şu sonucu çıkardınız: “Yükselen faizler ve değer kaybeden Türk Lirası nedenleriyle (yani mali kaynakların maliyetlerinin yükselmesi nedeniyle) pazarlara sunduğumuz ürün ve hizmetlerin planlana maliyette üretilmesi mümkün olmamaktadır. Bu nedenle işletmemizin müşterileri daha az sıklıkta ve daha düşük seviyelerde alım yapmaktadırlar.” Bir çok işletmeci böyle diyor.

İyi güzel de eğer bir iki sene önce bir senaryo çalışması yapmış olsaydınız belki de o zamandan önlem almaya başlamıştınız. Bu durumun böyle olacağını ta o zamandan bu yana ben yazdım, hatta bir dedikoduya göre Tibet dağlarında inzivaya çekilmiş keşişler de yazmış. Yani perşembenin gelişi çarşambadan değil salıdan belliymiş. Pazartesi günü senaryo çalışması yapsaydınız perşembe günü “Bre aman ne oluyor?” diye bağırıp çağırmazdınız deniliyor. Devam edeceğiz.

Sağlıcakla kalın

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019