Kriz yıllarından hallice!
Önümüzde son on yılın verileri. Yurtdışında yerleşikler bu on yılın ocak-nisan döneminde Türkiye’ne ne miktarda döviz getirmişler ya da götürmüşler, baktık. Gördüğümüz şu: İlk dört aylık dönemler itibarıyla kriz yıllarında Türkiye’den net döviz çıkışı olmuş, diğer yıllarda ise giriş var.
Diyebilirsiniz ki, “Bundan doğal ne olabilir, kriz yıllarında döviz gitmesi, diğer yıllarda ise gelmesi normaldir”. İtirazımız olamaz, zaten doğalı da bu.
Ama bizim dikkat çekmek istediğimiz bu yıl “görünürde” bir kriz yaşanmıyor olmakla birlikte net döviz girişinin “kriz yaşanmayan yılların” en düşük düzeyinde kalmış olması.
2009, küresel krizin hala devam ettiği bir yıldı ve bu yılın ilk dört ayında tümü devlet iç borçlanma senedinden kaynaklanmak üzere 2.6 milyar dolar çıktı.
2014 ve 2015 Rusya krizinin hüküm sürdüğü yıllardı. Bu yılların ilk dört ayında da sırasıyla 1.8 milyar ve 1.5 milyar dolarlık çıkış yaşandı.
2009’dan bu yana olan (bu yıl hariç) diğer altı yılda ise ilk dört ay itibarıyla net giriş var.
Bu yılın ilk dört ayında da (20 Nisan’a kadar olan dönem) net giriş var ama sözünü ettiğimiz altı yılın çok çok altında kalan bir giriş...
Bu yıl 20 Nisan’a kadar olan dönemde net giriş 515 milyon dolar oldu. Bu dönemde hisse senedinde 614 milyon dolarlık net çıkış, devlet iç borçlanma senedinde ise 1 milyar 128 milyon dolarlık net giriş gerçekleşti.
Oysa bakıyoruz son on yılın net giriş yaşanan diğer yıllarına, en düşük tutar 1.4 milyar dolarla 2012’de oluşmuş. Bu yılın net girişi, en düşük giriş gerçekleşen yıldaki tutarın neredeyse üçte biri düzeyinde kalmış.
“Gel gel” diyoruz ama...
Yabancı yatırımcıya yüzde 13-14 gibi çok yüksek sayılabilecek bir faiz veriyoruz. Ama yetmiyor!
Peki yetmeyen faizin düzeyi mi, yoksa yabancı yatırımcı başka şeyler mi arıyor, buna yanıt vermemiz gerek.
ABD’de faizler yüzde 3’ü aştı, tüm dünyadan bu ülkeye bir para akışı yaşanması, bizim gibi riskli görülen ülkelere daha az para gelmesi normal ama yine de kabul etmek gerekir ki bizim verdiğimiz faiz de hiç yabana atılacak gibi değil.
Şu durumda yurtdışı yerleşiklerin ya da kısaca yabancıların Türkiye’ye gelirken ince eleyip sık dokuyor olmalarını nasıl izah edeceğiz?
Üstelik böylesine görece yüksek kur düzeyinden gelmek çok karlıyken...
Dolar 3 lirayken 1 milyon dolar getirip 3 milyon TL elde etmek varken şimdi yine 1 milyon dolar getirip 4 milyon TL elde etmek söz konusu. Aynı tutarda dövizin karşılığı çok daha fazla Türk Lirası.
Ama olmuyor; yine de gelmiyorlar, yine de gelmiyorlar. Bunun nedenleri üstünde biraz düşünmemiz gerekmez mi?
Şimdi Merkez Bankası faizi 0.75 puan artırdı diye yabancı yatırımcıların Türk menkul kıymetlere hücum edeceklerini mi sanıyoruz? Eğer böyle olacağını bekliyorsak, ne yani yabancılar 0.75 puana mı tav olacaklar? Tek engel Merkez Bankası faizinin yüzde 13.50 değil de yüzde 12.75 olması mıydı?
Faizi daha da artırsak ne olur ki, eğer güven veremiyorsak, yabancıyı Türkiye’ye çekmekte zorlanırız. Kurda müthiş oynaklık olabileceği kaygısı yaşanıyorsa, hukuk cephesine ilişkin kaygılar bir türlü giderilemiyorsa faizi nereye çekersek çekelim yabancı yatırımcıyı Türkiye’ye getiremeyiz; en azından istediğimiz boyutta getiremeyiz.
İşte bu yıl bu sıkıntıyı yaşıyoruz. Yaklaşık dört ayda yarım milyar doların biraz üstünde para gelmiş olması yetmez. Çarkın dişlilerini yağlamak için bile yetmez bu para. Ama çözümün faizi daha da yukarı çekmek olmadığını da görmeliyiz.