Kriz ve lojistik…

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Nerden çıktı şimdi bu, tam krizi geride bırakmış, aklımıza bile getirmek istemiyoruz, derin bir oh çekmişiz şunun şurasında” dediğinizi duyar gibiyim. Ne çabuk da unuttuk karalar bağlayanları, harcamalarını azaltanları ve fırsat bu fırsattır değerlendirmek lazım deyip, çalışanlarını işten çıkartanları. Nedense krizler bana, Mehmet Akif Ersoy’un “Çanakkale” şiirindeki dizeleri çağrıştırır hep : Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, Boşanır sırtlara vadilere sağanak sağanak...

Krizler depreme benzer; ama aslında sanıldığı gibi tek türde deprem yoktur. Dünyada iki türlü deprem vardır; bir tanesi önceden bilinmesi henüz mümkün olmayan doğanın yarattığı kaynağı yerin altı olan deprem, diğeri ise, insanların elbirliği ile yarattığı ve yerüstünde meydana gelen türde depremler. Bizler yakın zaman önce ikincisini yaşadık, belki de hala yaşıyoruz, ama farkında değiliz. Kimine göre, sadece artçı olarak hissediyorken, kimine göre bizzat depremin içerisinde yer alıyoruz. Amerika’daki finans sektörünün tohumlarını attığı ve yaratılan finansal daralma ile başta bankaların sıkıntıya düşmesi ile oluşan durağanlık, hızlı bir şekilde bu etki ile reel sektöre yansıması ve daha da önemlisi, yarattığı psikolojik etki ile kriz, olması gerekenden bile daha hızlı yayıldı ve uzunca süre etkisini sürdürdü. Talep daraldı, üretim düştü, stoklar şişti ve özetle tüm Dünya’nın dengesi sarsıldı. Böyle bir durumla bırakın karşılaşmayı, akıllarından dahi geçirmemiş, ne yapacağını bilmeyen, afallayan bir insan topluluğu kriz ile tanıştı. Biz de Türk insanları olarak onlara aramıza hoş geldiniz dedik.

Peki bu durumdan lojistik nasıl etkilendi ve o günden bu güne ne değişti hayatımızda? Neredeyse sokaklarımızda yer alan bakkalın dahi talebin azalması ile hissedip etkilendiği bu krizden, ticaretin tam göbeğinde yer alan sektörümüzün etkilenmemesi elbette mümkün değildi. Krizin bu denli sert oluşu, başta otomotiv olmak üzere pek çok sektörün önemli bir sıkıntıya girmesi, az da olsa kur etkisinin ithalata yansıması, dış ticaret hacmini ve tabi en azından büyüme oranını aşağıya çekti.

Çin ve Uzakdoğu ülkelerinin bir nebze de olsa pahalanması, belki de ülkemizin özellikle Avrupa ülkeleri tarafından, hatta belki de gitgide kaybettiğimiz Amerika tarafından daha fazla tercih edilebilir hale gelmesine olanak sağlayabilir. Bu tarz, gerek ekonomik gerekse siyasal, krizlerin yönetiminde, devletlere de çok önemli görevler düştüğü muhakkaktır.

Dış ticaretteki her pozitif etkinin lojistik sektörüne de yansıması elbette çok yüksek oranda oldu. Ekonomik kriz döneminde olduğu gibi, bu siyasi krizde de sektörümüz, asla paniğe kapılmaksızın, bu süreci kendisine avantaj olarak değerlendirmeye çalıştı ve krizden güçlenerek çıktı. Şimdi içerisinde bulunduğumuz siyasal krizden de, lojistik sektörü yine güçlenerek çıkabilmeyi, doğacak yeni fırsatlara hazırlıklı olmayı ve oluşan yaraları da kısa sürede kapatmayı bilecek, yine gücüne güç katacaktır. Her kriz döneminin, kritik yeni bir dönemin başlangıcı ve fırsatların ortaya çıkabileceği sürecin ilk adımı olduğunu ne denli iyi özümsersek, bizi o oranda iyi günlerin beklediğini söyleyebiliriz.

Kriz deyince aklımıza hep ekonomik kriz gelmemeli. 2008’de başlayan bu kriz, 2009’da da sürdü; ancak pek çok ülke için çok parlak bir 2010 yılının da habercisi oldu. Ekonominin tekrar canlandığı, üretimin rekor düzeylere ulaştığı, arzın yine dengeye geldiği bir 2010. Ardından yine umut dolu, ekonomik beklentilerin yüksek olduğu bir 2011 yılı başladı. Ancak bu kez, siyasi krizlerin var olduğunu hatırladık; Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da başlayan siyasi karmaşa, bu kez farklı bir krizin habercisi oldu bizlere. Ve anladık ki, Dünya var olduğu sürece krizler de hep var olacak.

Ümitlerin hep yeşil kaldığı, Atalarımızdan aldığımız enerji ve cesaretin hiç tükenmediği mutlu ve başarılı bir gelecek en büyük dileğim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar