Kriz sonrasına hazırlanmak
İnsanı diğer canlılardan ayıran temel özellik, "geleceğe yatırım yapma bilinci"dir.
Yaşadığımız "ağır kriz" kısa ya da uzun bir zaman aralığında sonlanacak, işler yine olağan gelişme seyrinde ilerleyecektir.
Entelektüel korkaklığın tuzağına yakalanmadan, geçiciliği ya da hesaplanma yöntemleri tartışmalı olan rakamlara sığınmadan, yaşadığımız krizin nasıl açıklandığını izlemeye çalışıyorum. Krizle ilgili okuduğum her yazıda, dinlediğim her söylemde aktarılan 'dinamiği' kaydetmeye çabalıyorum. Krizi tanımlayan "varsayımların", kriz sonrası çözümlerin zihni modelini oluşturacağı bilincindeyim.
Krizi yaratan etkenler
Krizi yaratan "etkenler" nelerdi?
Öncelikle bir noktanın altı özenle çiziliyor: "Krizler doğal olgular değildir; insanlığın icat ettiği yapay örgütlerin yanlış yönetilmesinden doğar." Bu özelliğinden ötürü, krizi yaratan yönetim eksikliklerini algılamadan; krizi doğru okumamız ve doğru algılamamız mümkün değildir.
Bir başka gerekçe, yaşadığımız krizin,"açgözlülük ve sorumsuzluktan" çıktığı üzerindeki yaygın görüş birliğidir. Bazı insanlar, yaratacağı "olumsuz sonuçları" bilerek sistemleri zorlamakta, kendi "kısa dönemli çıkarını"; dirlik, düzen ve gelecek güveni arayan "toplumun çıkarları" önüne koymaktadır.
Alabildiğine büyük bir özenle düşünülmesi gereken gerekçelerden bir başkası da "Aklı; bir ideolojiye, bir inanca ya da başka bir şeye emanet etme" alışkanlığıdır. Piyasa sisteminin her şeyi çözeceğine olan ideolojik yaklaşım, krizin önemli etkenlerinden bir diğeri olarak gösteriliyor.
Özellikle Batı toplumlarının, yaşadığımız dünyanın kaynakları ile hiç de uyumlu olmayan bir "tüketim kalıbını" durmadan pompalaması, "eşitsizlik" duygusunu yaygınlaştırıyor ve "bölünme" yaratarak istikrarı bozuyor.
İnsan ve sermaye kaynaklarının üretim sürecinde etkin kullanımının aracı olduğunu herkes çok iyi bildiği halde, "kurumların işleyişindeki bozulmayı; yapı, işlev ve kültürün çürümesine göz yumma" da krizi yaratan etkenler arasında altı özenle ve önemle çizilen bir başka noktayı oluşturuyor.
Krizin nedenleri üzerinde düşünenlerin birleştikleri, hemen hepsinin altını çizdiği bir başka insani kusur, "gözetim ve denetim eksikliği"dir. İnsanın kendi icadı olan kurumları işletirken, gözetim ve denetim yapılmazsa, "istisnalar kural haline gelmekte" ve fırsatçılara gün doğmaktadır. İnsanlığın çok zengin deneyimine karşın, gözetim ve denetim eksikliği, bireylerin çıkarı ile toplumun çıkarını dengeleme olan "iyi yönetim" olgusunun unutturarak, "kötü yönetim" tuzağı hazırlamaktadır.
Güçlü devletlerin, başta ABD'nin "kibir ve üstünlük inancı" da, çok taraflı ilişki yerine, tek başına "buyurma" olgusunu öne çıkarmış; bu algılama krizin başlıca nedenleri arasında yerini almıştır.
"Nereye gideceğini bilmeyen kaptana hiçbir rüzgar yardımcı olmaz" diyen atasözünü doğrulayan tutumlar da krizin yaratılmasında etkili olmuştur. "Ciddi bir fikre sahip olmayanlar" yukarıda sayılan kusurları işlemiştir. Kirlilikten ayıklanmış "bilgiye", akılla beslenmiş "sezgiye" ve "farkında olmaya" dayanan "anlama" yeterince önemsenmemiştir.
Ve "sloganlar ciddi fikirlerin yerini almıştır."
Kriz sonrasının varsayımları
Kriz sonrasında kendimizi hazırlamamız gereken "karşılıklı-bağımlılık ilişkileri", krizi yaratan etkenlerin içinde saklı.
Kriz sonrasında "çok taraflı işbirliği ve ciddi küresel koordinasyon" ön plana çıkacak. Biz bu eğilimin fırsat ve tehlikeleri için şimdiden hazır olursak, gelişmelerin "nesnesi" olmaktan kurtulur; "öznesi" durumuna geçebiliriz.
Kriz sonrasında "gücü, hataları düzeltme yetisinde arayan" bir anlayışın egemen olması bekleniyor. İş yönetme kültürümüzü "hataları itiraf etme" özgüvenine taşırsak, kriz sonrasını etkin yönetebiliriz.
"Gücünün sınırlarını bilen, kullanma zamanını iyi hesaplayan ve kullandıktan sonra olası etkilerini iyi hesaplayanlar" kriz sonrasının başarılı insanları ve örgütleri olacak.
Kriz sonrasında "ortak değerler, ortak irade, ortak yararlar, ortak projelerle ortak kurumlar" yaratanlar gelişmeleri yönlendirecek.
Kriz sonrasında "makro ve mikro kurallar yeniden yazılacak". Entelektüel hazırlığı olan ve bu yazılımda etkin aktörler arasında yer alanlar hiyerarşinin üst basamaklarına çıkacak.
Kriz sonrasının varsayımları ve zihni modeli üzerinde araştırmalarımızı sürdürmeli, yeni zihni modeli tanımlamaya çalışmalıyız ki, geleceğin fırsatlarından gerektiği gibi yararlanalım.