Kriz ne kadar sürer?
Gittiğimiz her yerde karşılaştığımız iş insanları soruyor: "Kriz ne kadar sürer?"
Soruya verilecek yanıtın kolay olmadığını herkes biliyor; ama birinden "iyimser" bir söz duymak isteniyor.
Sorunun yanıtı şu: Her şeyin çok hızlı değiştiği, iş çevresindeki faktör koşulları, talep koşulları, karşılıklı-bağımlılık ilişkileri ve rakip stratejilerinin yeniden yapılandığı, yeni bir dünyanın kurulduğu bugünkü ortamda, krizin ne kadar süreceğini kimse bilemez.
"Öyleyse elimizi kolumuzu bağlayıp, oturup bekleyecek miyiz? Bizim yapacak hiç mi bir şeyimiz yok?" sorusunu akıllarına gelenlerin haklılığına karşı ne demeliyiz?
Ünlü uzay bilgini Carl Sagan, "Yaşadığımız evrende hiçbir şey değişmese, her şey kendini yineleseydi 'bilim' olmazdı. Her şey hiç anlaşılmayacak kadar karmaşık olsaydı; tam bir kaos ortamında yaşasaydık yine 'bilim' olmazdı" diyor. Bilim, hâlâ bugün en önemli rehber olduğuna göre "belirsizlik alanı" genişlese de, yeterince çaba gösterirsek, gelecekle ilgi "öngörüde" bulunabilir; öngörülerimize göre 'önlemler" alabiliriz.
Bilginin hızı
Moğol Hanı Kubilay zamanında yazılan "Tarımın ve İpek Böcekçiliğinin İlkeleri" adlı kitap geride bıraktığımız yüzyılın ilk çeyreğine kadar insanlığa rehberlik etmişti. Söz konusu kitabın 14'üncü yüzyılda 10 bin adet kopya edildiğini tarihçiler kaydediyor. Kitap 600 yıl kadar insanların ihtiyacını karşıladığına göre; tarımda ve ipek böceği yetiştiriciliğindeki bilgide çok fazla değişme olmamış.
Su gücü, rüzgar gücü, insan ve hayvan gücü gibi organik enerjinin kullanıldığı "Tarım Çağı"ndan, organik enerjinin kullanıldığı "Endüstri Çağı"na geçildiğinde; insanoğlunun bilgi dağarcığı da hızla büyüdü. Doğa kaynaklarına ulaşabilirlik ve erişebilirlik sınırları genişledi. Özellikle mobil iletişim olanakları, bilgiye erişebilirlik olanaklarını alabildiğine artırmaya başladı. Endüstri çağında insanoğlu değişik krizler yaşadı. Bu krizler üzerinde kafa yoranlar, konut vb. bazı alt sektörler dışında krizlerin yaklaşık 18 ay sürdüğünü saptıyor.
Şimdi bilgi çağındayız. İnsanlığın ürettiği tüm bilgiler yaklaşık bir yıllık zamanda yeniden üretiliyor. Örneğin, 1965 yılında bir RNA'nın dizilişini belirlemenin harf başına maliyeti bin İngiliz sterlini idi. On yıl sonra 1975'de DNA dizilişinin belirlenmesinde harf başına maliyet 10 İngiliz sterlini düzeyine indi. Otuz yıl sonra 1995'de DNA diziliminin harf başına maliyeti sadece bir sterlin düzeyine düşmüştü. Bugünlerde ise aynı dizilişin harf başına maliyeti 0,1 sterline yapılabiliyor.
Değişmelerin hızlanması nedeniyle krizlerin "dalga boyları" kısalıyor. Bu açıdan bakıldığında, üretim ulaşım ve iletişim teknolojilerinin iç bütünlüğünün yarattığı sosyo-ekonomik kurumlar kısa zaman aralıklarında "radikal değişmelerle" yüzleşiyor.
Kriz koşullarının sıklaşması ve dalga boylarının kısalması, kriz sürelerini kısaltacaktır; tarihsel gelişmeye bakıldığında yaşanmakta olan krizin de 18 aydan fazla sürmemesi gerekir.
Deneyim etkin araçtır
Toplumsal örgütlenmelerin üretim, deneyim ve iktidar üzerine kurulduğunu biliyoruz. O nedenle, Manuel Castells'ın tanımıyla, "Deneyim, insan öznelerin kendileri üzerindeki, biyolojik ve kültürel kimliklerinin etkileriyle, toplumsal ve doğal ortamlarıyla kurdukları ilişkilerle belirlenen etkinlikleridir. İnsanı gereksinimlerin, arzuların giderilmesine yönelik sonsuz bir arayışın etrafında inşa edilir."
İnsanoğlunun uzak ve yakın tarihlerde yaşadığı krizlerde hangi "alternatif tepki stratejileri" geliştireceklerine ilişkin önemli deneyimleri vardır. Bıçağın kemiğe dayandığı kriz koşullarında söz konusu deneyimler daha koordineli ve yoğun biçimde kullanılacaktır.
The New York Times'da yazan Thomas L. Fridman, "Obama, lütfen radikal ol!" başlıklı yazısında şu görüşün altını çiziyor: "...geleceğimizin şu andan radikal bir kopuşu gerektirdiğini söylemek de o kadar abartılı olmaz. Bizzat Obama'nın söylediği gibi, Tutumunda diretme, dar çıkarları koruma ve hoşa gitmeyen kararları erteleme devri kesinlikle geride kaldı."
Radikal önlemlerin alınmasının gerektiği konusunda "ortak değerler" oluştu; zihinlerimizde bir "meşrulaştırma zemini" var. Bu nedenle "ortak irade" oluşması ve "harekete geçme" konusunda liderler çok fazla zorlanmayacak.
Krizin ne zaman biteceğine ilişkin başka "gerekçeler"de ileri sürebiliriz. Sadece bu iki gerekçe penceresinden bakarak bir değerlendirme yapıldığında, krizin yarısını geride bıraktığımızı söyleyebiliriz.