Kriz koşullarında işyerlerini "ayakta tutmanın" dokuz aracı

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

"Canlıların uzun ömürlü olanları; en güçlüleri olmadığı gibi, en akıllıları da değildir. Uyum yeteneği en yüksek olanlarıdır."

-Darwin-

Her kriz bir "denge bozulması"dır. Denge, güçler arasında yaratılan uzlaşmanın da meşruluğunu sağlayan "algılama" farklılaşması yaratır. Kriz koşullarında, olağan koşulların kavramlaştırma biçimi, düşünce mekanizmaları, proje-stokları, kurumların işleyişi "yeterliliğini yitirir"; düzeyi farklılaşan adlandırma, kavramlaştırma, düşünme, projelendirme ve kurumsal işleyiş öne çıkar.

Bu yazı kapsamındaki grafikte gösterildiği gibi, kriz sürecinde dört önemli "stratejik alanda" hareket edilir: Ayıklanma, mevcudu koruma, gelişme ve geleceği kurgulama.

Geçtiğimiz hafta bu sütunlardaki yazımızda (29 Kasım 2008 Cumartesi), "ayıklama sürecinin" nasıl işlediğini anlatmayı denedik. Bu yazımızda da "mevcudu koruma stratejisi" üstüne düşündüklerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Koruma stratejisinin bileşenleri

Kriz koşullarında işyerlerinde "mevcut durumu korumanın" dokuz temel aracı olduğunu söyleyebiliriz:

· Üretim alanlarını etkileyen başlıca "eğilimler", eğilimlerin yarattığı "fırsat ve tehlikeleri" öngörme.

·  Potansiyelleri, kendi "olanak" ve "kısıtlarımızı" net biçimde tanımlayan "dinamik envantere" sahip olma.

· Mevcut sistemdeki "çözülme ve yeniden örülme" sürecini kavrayarak; ortaya çıkan "boşluklar" hakkında gerekli bilgiyi edinme.

· Birey, topluluk ve toplumun "kültürel arka planını" dikkate alma ve "aklımızı başkasına emanet eden" algılamanın tuzağına yakalanmama.

· Kriz koşullarını değerlendirerek "en iyi", "normal" ve "en kötü" koşullarda "nasıl davranılacağını" gösteren "yol haritası" yapma.

· İşyeri yönetimleri, "bilginin" tek başına yeterli olmadığını bilerek, bilgiyi "anlamaya" dönüştürecek "metot" ve "teknikler" üzerinde düşürme, tartışma ve varsayımları iyi sorgulanmış bir "zihni model" inşa etme.

· İşyerleri "kendini yeniden üretme mekanizmasına" sahip olma; mekanizmaların işleyişini güven altına alma.

· Her şeyin çok hızlı değiştiği "küreselleşme sürecinde", "asimetrik karşılıklı-bağımlılık ilişkilerine" uygun yanıtı verebilecek olan " proje-odaklı iş yapma tarzını" benimseme.

· Hepimizin "bir avuç istikrar" aradığımızı akıldan çıkarmama.

I

Eğilimlerin yarattığı fırsat ve tehlikeleri öngörme

Zamanı durdurmamızın, biriktirmemizin ve ihtiyacımız olduğu zaman kullanmamızın olanağı yoktur. Tıpkı zaman gibi, "eğilimler" de bir dizi gelişmenin biriken etkisi tarafından yaratılır. Eğilimler bizim "dışımızda" oluşurlar; onların "yönünü" ve "hazını" kontrol edemez; değiştiremez ve yönlendiremeyiz. Bu nedenle, nasıl ki "zamanı iyi yönetmekten" başka çaremiz yoksa; eğilimleri de gözleme, yarattıkları "fırsat ve tehlikeleri anlama", gerekli önlemleri alarak, tehlikeleri en az maliyetle atlatma, fırsatları da en çoğa çıkarma ortak sorumluluğumuzdur.

Kriz koşullarında en azından işyerlerinde "mevcut durumu" korumak isteyen yönetimler, eğilimleri yakından izlemeyi bilmeli.

Eğilimleri izleyerek gelişmelerin yönü ve hızı hakkında gerekli bilgiye ve fikre erişebiliriz. Ancak o zaman "alternatif tepki biçimlerinin" neler olduğuna karar verebiliriz; işyerlerimizi koruyabilir ve geliştirebiliriz.

İşyerlerinin mevcut durumunu koruma; öncelikle "dünyadaki gelişmeleri doğru okuma" hayati önemdeki sorumuzdur.

İşyerlerini etkileyen "genel eğilimleri" bilmemiz önemli ama yeterli değil, bu sadece bir "gerek şart." İş kollarının kendine özgü eğilimlerinin bilinmesi ise "yeter şart." Her iki şartı birlikte yerine getirirsek bütünsel çözümler üretebiliriz.

II

Dinamik bir envantere sahip olma

Akılcılığı, "…dünya genelindeki eğilimlerin yarattığı fırsat ve tehlikeleri bilme; kendi olanak ve kısıtlarımız ile fırsat ve tehlikeler arasında denge kurma" diye tanımlıyoruz.

Bir işyerinin kriz koşullarında "mevcudu korumasının" ilk adımı "eğilimleri doğru algılama" ise ikinci adımı da "kendi olanak ve kısıtlarımızı" nesnel olarak bilmedir.

Kendi "olanak ve kısıtlarımızı" saptamamız, ulaşılabilir ve erişebilirler olanlarını bilmemiz, ne kadarını "yarar dönüştürebileceğimizi" öngörebilmemiz için "dinamik iş yeri envanterine" sahip olmamız gerekir.

Hiç kayıt tutmayan ya da kayıtlarını sadece vergi dairesinden gelecek denetimciler için tutan; kayıtlarını "işlerin gidişatını analiz etmek için" düzenlemeyen işyerleri "dinamik bir envanter" oluşturamaz.

Krizler değişim ve dönüşüm sürecini hızlandırır. Hızlanma "karşılıklı-bağımlılık ilişkilerinde" dengeleri bozar. Bozulan dengeler "belirsizlik alanını" genişletir; karar verme güçleşir.

Girişimcinin "risk alanını" belirlemesi ve "karar verebilmesi" için "belirsizliğin" azaltılması gerekir. Belirsizliklerin sınırlarını iyi saptayabilmemiz için, kendi olanak ve kısıtlarımızı nesnel bir biçimde izlemenin aracı olan "dinamik envanter" gerekli olmanın ötesinde, zorunlu bir araçtır.

Elimizin menzilinde gerçek bir "envanterimiz" yoksa, krizlerle baş edebilmede sınırları dar bir alanda kalabiliriz.

III

Boşlukları yakalama

Yaşadığımız evren sürekli genişleyen; kesintisiz değişen bir yapıda. Mal ve hizmet üretimi, doğadaki kaynakları derleyerek dönüştürme, üretilen mal ve hizmeti pazarda satarak değere çevirme, değerin bir bölümünü ihtiyaçlar için kullanma, artan bölümünü de önceden belirlenmiş amaçlar ı gerçekleştirebilmek için 'yatırımlara' yönlendirme işidir.

Krizler, değişim ve dönüşüm sürecinin sınırları aşan bir hıza erişmesi ve denge durumunun bozulmasıdır.

Dengeler bozulduğunda, denge durumundaki karşılıklı-bağımlılık ilişkileri çözülür. Ama doğa boşluğu sevmediği için kendini yeniden örer;yeni bir dengeye ulaşır. Hızı, derinliği ve yoğunluğu farklı olsa da, çözülme ve yeniden örülme süreci her zaman vardır; insanoğlunun yaşamını da derinden etkiler.

Sermaye, bilgi, teknoloji, örgütsel iletişim, görüntü, ses ve sembol, mal ve işgücü akışlarının yönü, hızı, mekanda yarattığı merkez düğümler ve onları tamamlayıcı düğümleri ile yeni güçler yaratır.

Krizin yarattığı " tehlikeleri" en az maliyetle atlatmayı düşünüyorsak… Krizin yarattığı "fırsatları" de en üst düzeyde değerlendirmek istiyorsak, değişim ve dönüşümün yarattığı "boşlukları" gözleyerek işlerimizi yapmamız gerekir.

Doğada yaratılan boşluklar, işini iyi yönetmeyenlerin kaybetmesi, "elenmesi", o boşlukları dolduranların da "kazanmasına" yol açar.

Krizde mevcut durumu koruyacak olan işyerleri, piyasanın yarattığı boşlukları öngörebilen, o öngörülere göre önlem alanlar olacaktır.

IV

Kültürel arka planı ihmal etmeme

Herhangi bir çabanın "yaratılmak istenen sonuca ulaşması" için ortak değerlere, ortak iradeye, ortak yararlara, ortak projelere ve ortak kurumlara dayalı olması gerekir.

Çoğu kez iş yaparken kendimizin, içinde bulunduğumuz topluluk ya da toplumların "değer ölçülerinin" hiç etkisi yokmuş gibi davranırız.

Değerlerimiz alışkanlıklarımızı, alışkanlıklar davranışlarımızı, davranışlarımız karakterimizi, karakterlerimiz de kaderimizi belirler.

Kültür değerlerimizin önemli bölümünü "inançlarımız" belirler. Bir bölümünü de "gelenek-görenekten" taşıdığımız; pek sorgulamadığımız önyargılarımız, yerleşik doğrularımız ve kalıp düşüncelerimizden oluşur.

Kriz döneminde "mevcudu koruyan" işyerleri; kültürel arka planı sorgulamasını becerebilenlerdir.

Krizleri en ucuz maliyetle atlatan işyerleri, "aklını başkasına emanet etmeden" varsayımlarını, tutum ve davranışlarını sorgulayan ve "ezberlerini bozabilenler"dir.

V

Yol haritasını önümüze koyma

"Nereye gideceğini bilmeyen kaptana hiçbir rüzgarın yararı olmaz.!"

Yaşamdaki en büyük tuzak; "ne yapmamız gerektiğini net olarak bilmeme" tuzağıdır.

Kriz dönemlerinde "paniğe kapılma" tuzağına yakalananlar; önceden düşünülmüş, "alternatif tepki stratejileri" ellerinde olmayanlardır. Bir "yol haritasını" önlerine koyma becerisini gösterenler paniği en aza indirir; dingin düşünerek daha etkin kaynak yönetebilir.

Yol haritası, yapmak istediklerimizi, fırsatlarımızı, olanak ve kısıtlarımızı, önünüze çıkacak engelleri aşmanın yol ve yordamını düşünme fırsatı yaratır.

Yol haritaları, gücümüzün sınırlarını, kullanma zamanını ve kullandıktan sonra olası etkilerini düşünmenin araçlarıdır.

Yol haritaları, "proje-odaklı" ve "fizibilite mantığı" üzerine kurulu; ölçülü, dengeli, tedbirli, kararlı ve aynı zamanda fırsatları değerlendirebilen bir zihni dirilik oluşturma araçlarıdır.

Yol haritaları, insan ve sermaye kaynaklarımızı üretim sürecinde etkin kullanma, verimliliklerini artırmanın yol ve yordamının gösterir.

Yol haritaları, gelişmişliğin önemli göstergelerinden biri olan "öngörme ve önlem alma disiplinine uyma" yeteneğimizi geliştirir.

VI

Zihni modeli gözden geçirme

"Zihni model" gerçekliğimizi belirleyen temel araçtır. "Gerçeklik diye bir şey yoktur; zihni modele göre gerçeklik vardır. Zihni model varsayımları değişince gerçekliğimiz de değişir."

Zihni modelin varsayımlarını sorgulama, krize düşmeme ve kriz koşullarında mevcudu korumanın etkin bir aracıdır.

Krizde "mevcudu koruma" alanında kalmak istiyorsak, zihni modelimizin varsayımlarının neler olduğunu sorgulamalıyız.

Bir uyum sürecinde zihni modelin nesnel olmasından daha bük bir girdi yoktur. İnsanın düş ve fizik enerjisini iş üzerine odaklaması, zihni modeline bağımlıdır.

İşyerlerini korumanın etkin aracı olan zihni modellerimizi sürekli sorgulamayız ki, sürdürülebilir bir gelişme yaratabilelim.

VII

Kendini yeniden üretme mekanizmasını işletme

Krizlerle başa çıkmanın etkili araçları arasında "kendini yeniden üretme mekanizması" da olmazsa olmazlardan bir diğeridir.

Kendimizi yeniden üretmek için; dünün olumlu ve olumsuz gelişmelerini iyi bilmek; bugünün iş çevresini doğru okumak ve gelecekle ilgili eğilimleri de net bir biçimde algılamış olmak gerekir. Dününü bilmeyen, bugününü iyi okumayan geleceğin sağlıklı karar ve kurumlarını yaratamaz.

Bir iş yerinin birikim yeteneğini koruması, uzun dönemli geleceğini güven altına alması, kendini yeniden üretme mekanizmasını işletmesine bağlıdır.

Kendine yatırım yapan; kendini yeniden üreten işyerini kriz koşullarında korur; geleceğini tasarlar. Tersi bir tutum, krizde işyerlerini "ayıklanma alanına" sürükler.

VIII

Proje-odaklı iş yapabilme

Proje-odaklı çalışma, tarım ekonomisi döneminde de, endüstri devrimi sürecinde de bilgi çağında da "mevcudu koruma stratejisinin" araçları arasında yer alır.

Bugün her alandaki "olağanüstü hızdaki değişme", üretimde ve bölüşümde "asimetrik yapı" oluşturmuştur.

Asimetrik yapılara "standart ve simetrik önlemlerle" yanıt verilmez.

Asimetrik yapıların geçerli olduğu kriz koşullarında işleri, "proje-odaklı yönetenler" kazançlı çıkar.

IX

Hepimizin "bir avuç istikrara" ihtiyacı olduğunu akıldan çıkarmam

Radikal değişmelerin ve dönüşümlerin yaşandığı bir çağda "belirsizlik alanı" alabildiğine genişler.

Çin bedduasında, "…Tanrı sizi olağanüstü dönüşüm dönemlerinde yaşatsın" denir.

Kriz koşulları hepimizin "bir avuç istikrar" aradığı dönemlerdir.

Bir avuç istikrar için bazı temel ilkelere sahip olmalıyız. Bu ilkeler eğilimler üzerine kurulu olmalı ki, "beklentilerimiz" ile "ulaştığımız sonuçlar" arasındaki makas açılmasın. Korkularımız ve endişelerimiz artmasın. Sağlığımız, dirliğimiz ve dinginliğimiz bozulmasın.

Bir gazete yazısı çerçevesinde dokuz aracı derinliğine açamadım. Anlattıklarım başlıklar halinde anımsatma. Her bir aracı işyerinin özelliğine göre tartışmalıyız; nasıl kullanılacağı üzerinde metot geliştirmeliyiz. O zaman krizde "mevcudu koruma" alanına giren işyerlerinin sayısını artırabiliriz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar