Kriz korkuları neden?

Aydın EROĞLU
Aydın EROĞLU Analiz [email protected]

16/11 tarihli yazımda ''Türkiye Daha Büyük Bir Krize Mi Gidiyor?'' başlığı altında böyle bir düşüncede olmadığımı yazmıştım. Ancak, sakıncalı davranış olarak da kamunun hoyrat harcamalar yapması, seçim ulufeleri dağıtması, TCMB rezervlerinin düşmeye devam etmesi halinde bu risk geçerli olur diye de uyarmıştım.

Kriz korkusu yaşayan bir çok yorumcunun ortak kaygısına neden olan konular aynı. Haksız da değiller. Bütçe rakamlarına bakıyorlar ve bu verilere rağmen Hazine ihalelerinin iptal edilmiş olmasını anlayamıyorlar. Kamunun en büyük gelir kaynağı KDV ve ÖTV gelirleridir. Yıllardır tüm önceki siyasi iktidarlar dahil, bir türlü vergiyi genele yayamayan, kazanandan vergi tahsilatını kazançlara göre yapmayı başaramayan devlet, dolaylı gelirlerle bu eksiğini kapatmaya çalışıyor. Bunun için de harcamalardan vergi tahsilatına yükleniyor. Zamanında rahmetli Özal KDV'yi ülke ile tanıştırmış devlete bu sayede harcamalardan dolaylı bir gelir yaratmıştı. Ak Parti iktidarı da ülkenin ÖTV ile tanışmasını sağladı. İşte yıllardır bu iki gelir kalemi bütçenin en ciddi gelir kapısı olmuş durumda.

KDV ve ÖTV'nin en büyük kaynaklarının başında da otomotiv satışları, akaryakıttan alınan vergiler, alkol ve tütünden alınan vergiler, inşaat sektöründen alınan vergiler ve beyaz eşya sektöründen alınan vergiler geliyor. Ama beyaz eşya ve konutta ilgili kalemlerde yapılan indirim uygulamaları nedeniyle ciddi bir gelir azalması var. Otomotiv sektöründeki daralma da yüzde 80'lere yaklaşmış durumda. Brent petrol fiyatları da gördüğü 85 dolar seviyesinden 64 Dolar düzeyine inmiş durumda. Petrol fiyatı düştükçe, doğal olarak devletin fiyat üzerinden aldığı KDV ve ÖTV gelirleri de düşüyor. Bu gelirlerin düşmemesi için çok daha fazla petrol kullanılması gerekir. Ama malum depoyu doldurma rakamları ve ekonominin içinde bulunduğu durum nedeniyle, araç kullanımları da aza indirilmiş durumda. Yani düşen petrol fiyatının yarattığı dolaylı gelir kaybını telafi edecek bir akaryakıt kullanımı artışı da yok.

Yani anlayacağınız, ekonomi ve istihdamda yaşanan stres nedeniyle kendini istikrarlı şekilde sigara ve alkole verenler dışında diğer kalemlerdeki vergi gelirlerinde çok ciddi düşüşler yaşanıyor.

İşte tabloları yorumlayan analistler de, bu gidiş hayra alamet değil, devlet azalan gelirlerini bir yerden karşılayamazsa, vadesi gelen iç piyasa borç geri ödemelerini yapamaz hale gelir. Bu da çok daha derin bir kriz nedeni olur diye korkuyorlar. Bu nedenle kamu gelir açığını kapatan, faiz gideri yaratsa da, giderlerin fonlama kaynağı olan Hazine ihalelerinin önemine dikkat çekiyorlar. Eğer iç borçlanma ihaleleri iptal edilirse, devlet borçlarını nasıl ödeyecek diyorlar?

Akıllara 1994 Hazine İptalleri Geliyor!

1994 yılında Tansu Çiller zamanında Hazine ihalelerinin iptalinin çok önemli bir nedeni daha vardı. Onu göz ardı etmemek lazım! Evet yüksek faiz ödemek istenmiyordu ama Dünyada İngiltere sonrasında ikinci olarak özelleştirilmek üzere olan PTT'nin T'sinden gelecek gelire güveniliyordu. Lakin satış hükümetin ortağı olan partinin bakanı Mümtaz Soysal tarafından yüksek mahkemeye başvuru yapılıp özelleştirme iptal edilince, planlar bozuldu. Bunun faturasını da tüm ülke olarak çektik maalesef. Yani bugünkü Hazine ihaleleri ile 1994 iptalleri aynı değil. O zaman faizler iptaller sonrasında düşmüyor yükselişine devam ediyordu. Tüm ülkenin bir yıllık bulabildiği dış borçlanma tutarı bile 2 Milyar Dolar değildi. Şu an ise tek bir banka bile bu tutarda sendikasyon alıyor.

Şimdi hemen belirteyim ki, bu korkular yersiz değil, tam tersi çok tutarlı endişelerdir. Lakin devletin şapkadan çıkarttığı tavşanları göz ardı etmemek lazım! İmar barışı ve bedelli askerlik uygulamaları ile gelecek paralar ile kamunun en azından seçim dönemine kadar olacak finansman ihtiyaçlarını karşılayacağını düşünüyorum. Bunun yanı sıra önümüzdeki bir-iki ay daha cari fazla vereceğimizi düşünüyorum. Aynı şekilde önümüzdeki dönem eurobond ihraçları da artabilir. Tabii çok istenmese de, gerektiğinde darphane imkanlarına da geçici de olsa başvurulabilir. Ki, mortgage krizi esnasında ABD ve AB merkez Bankaları da bu yola başvurup, emisyonu çok ciddi oranlarda arttırmışlardı. Kısmen bizde de gerekirse bu yola başvurulabilir.

Peki, eğer darphaneyi devreye sokarsak, o zaman karşılıksız para basımı kurların artmasına ve dolaylı olarak da ithal girdi fiyat artışları nedeniyle enflasyon ve faiz artışına neden olmaz mı? Talebin yüksek olduğu zamanlarda bu risk vardır. Ama talepte düşüş yaşanan dönemlerde ise emisyon yani dolaşımdaki paranın artışı her zaman enflasyon ve faiz artışı yaratmaz. Bunun örneklerini ABD ve AB ülkelerinin mortgage krizi esnasında yaşanan iflaslar sürecinde bile görebilirsiniz. Ama emisyon artışının enflasyon etkisi yaratmaması için de üretim fazlanız olmalı, ithalata dayalı bir üretim yapınız olmaması gerekir. Yoksa kurlar yükselince üretimde kullanılan ithal ara mallarda yaşanan fiyat artışları enflasyon riski yaratır. Bu nedenle ABD ve AB ülkelerinde mortgage sürecinde artan emisyon döneminde enflasyonun artmaması, hatta düşmesi Türkiye için bire bir örnek teşkil etmez.

Ayrıca, özellikle otomotiv sektörü dahil yaşanan ciddi daralmanın asıl nedeni olarak ani artan kurlar nedeniyle, ithal ara mal ve ürün fiyatlarındaki aşırı oynaklık hem talep, hem üretim, hem de tüketimi durdurmuş olabilir diyorum. Ama kurların yeniden düşmesi sonrasında üretim ve tüketim taleplerinde canlanma başlayacaktır. Yani belki iki ay daha daralma verileri gelebilir ama sonrasında Kasım ve Aralık büyüme rakamlarının telafi edici olacağını düşünüyorum.

Ayrıca, şehir terörü yaşanan, uçak düşürme krizi yaşanan ve sonunda da darbe riski yaşanan süreçte ülkeden kaçan iç ve dış fon kaynaklarının da artık geri dönüşe başlayabileceği görüşündeyim. En hızlı girdi artışı turizmde yaşanıyor ve önümüzdeki yıl da öyle olacak gibi duruyor. Ama devamında direk fon girişlerinin de hem borsa, hem borçlanma araçlarına, hem de her türlü yatırım alanlarına gelmesini bekliyorum. Aynı şekilde dile getirilen 5G'ye dünyanın en erken geçen ülkesi olmayı hedefliyoruz sözlerine bakınca, yakında 5G ihalelerinden de gelecek gelirler, yeni YEK(yenilebilir enerji kaynağı) ihaleri ile gelecek gelirler şapkanın yeni tavşanları olabilir!

Bu arada Çin ve AB ülkelerinin ekonomilerinde daralma sinyalleri görülüyor. Bu görüntüler sürerse, ABD ekonomisindeki büyüme de hız kaybetmeye başlayacaktır. Bu durumda FED'in 2019 için faiz artışı yapma sayısı düşebilir. Bu gelişme gelişmekte olan ülkelerin yeniden ön plana çıkmasına imkan yaratır.

İşte size kendimce kriz korkularını ve benim neden bu korkulara sahip olmadığımın nedenlerini izah ettim. Ama tekrar tekrar uyarıyorum! Kamu harcama tasarrufu yapmaz ve savurgan tutumunu hızlandırmaya kalkarsa, o zaman kriz bekleyenler haklı çıkar ve ben yanılmış olurum. Umarım bunlar yaşanmaz. Çünkü daha büyük bir kriz yerel seçimleri yeniden kazanacak olsa bile iktidarı da ciddi sallar.

Bu görüşlerimin ışığında, borsada banka hisselerinin yakın zamanda yeniden alımlara sahne olmasını bekliyorum. Zaten kriz yaşanacaksa bankalar daha da düşecektir. Yok eğer benim görüşüm doğru çıkacak olursa, banka hisselerine yerli yabancı fon girişleri olacak ve fiyat aralıkları daha yukarı seviyelerde oluşacaktır.

Ben olası düşüşler alım fırsatı olarak kullanılacak ve sonrasında yeniden yön yukarı dönecektir görüşündeyim.

Hepinize bol kazançlar dilerim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Gelişmeler lehimize! 13 Eylül 2019