Kriz, enflasyon, emtia ve güven…

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan [email protected]

 

Kriz dönemleri başta altın olmak üzere "güvenli emtialara yönelmeye " neden olur.

Güven arayışına bir sebepte "enflasyon korkusu" dur. 2008 krizi sonrası bu nedenlerle "Güvenli liman altın" hızla yükseldi. Son dönemdeki gelişmeler altında düşüşe neden olurken Merkez Bankacıların da farklı değerlendirmeler yapmalarına piyasaları da ikilem içersinde bırakmalarına neden oluyor.

Son yıllarda emtia fiyatlarındaki hızlı iniş çıkışlar dünya piyasalarında yarattığı "Şaşırtıcılığın" yanı sıra, birilerinin "önemli kazançlar" elde etmelerine de neden oluyor.

Bunun bir yanında krizler ve enflasyon korkusunun yer aldığı "Güvenli emtialara yatırım" vardı. Diğer yanında Çin-Hindistan gibi ülkelerin  büyük alımlarıyla dünya emtia piyasalarını etkileyen ülkelerin tutumları söz konusuydu. Ve önemli yatırımcılar ve yatırım bankaları bu emtialar üzerine değerlendirmeleriyle nasıl büyük kazançlar elde edebileceklerinin yolunu arıyorlardı. Bunun sonucunda emtiaların kendisi kadar kağıtlarıyla yapılan alışverişleri de gündeme geldi. Yatırımcılar ve yatırım bankaları bu yapı içersinde kazançlarını sürekli kılmaya çalışırken, piyasaları yönlendirici raporlar yayınlamaktan ve demeçler vermekten geri durmadılar.

Son dönemde bütün emtialarla ilgili haberlerde gerilemeden söz gelirken en çok üzerinde konuşulan "Altın" oldu. Bunda spot altının iki günde yüzde 14'lük düşüşle 1983'ten bu yana en kısa sürede en hızlı değer kaybına uğraması etkendi. Bu gelişme üzerine son yılda altın rezervlerini hızlı artırarak dünya altın rezervinin yüzde 19'una sahip olan Merkez Bankaları arasında da farklı görüşler gündeme geldi. Sri Lanka Merkez Bankası başkanı düşen fiyatların, ülkelerin altın rezervlerini artırması için fırsat yarattığı düşüncesini ortaya koyarken, Kore Merkez Bankası altındaki hızlı düşüşün "büyük bir endişe yaratmaması" gerektiğini öne sürdü. Güney Afrika Merkez Bankası politikalarını değiştirmeyeceklerini endişelerinin sürdüğünü belirtti.

Yatırımcıların değerlendirmeleri de farklılıklar taşıyor. Mark Faber altında beklediği geri çekilmenin nihayet geldiğini ve "Sarı metal için alım fırsatının doğduğunu" söylerken, Jim Rogers ise "Altının henüz yeterince düşmemesinden dolayı alım yapmadığını, yeterince düştüğüne inandığım seviyede alım yaparım" değerlendirmesini yapıyor.

Onlarda da farlı tutumların ortaya çıktığını görüyoruz.

Son dönemde bazı başka gelişmelerin emtia ve altın fiyatlarında etkileri söz konusu.

Güney Kıbrıs Merkez Bankası ülkenin ihtiyaç duyduğu fonları sağlamak için altın rezervlerini satacaklarını belirtti, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Dragi'de bunun mümkün olduğunu açıkladı. Bu Dragi'nin izin verdiği şeklinde yorumlandı. Güney Kıbrıs'ın rezervleri dünya piyasalarını etkileyecek önemde değil ama satışların artmasına neden oldu. Yeni Japon hükümetinin ülkeyi resesyondan çıkarmak için kararlar alacağını belirtmesinin ardından Japon Merkez Bankasının piyasalardan yen kağıtlarını toplaması da piyasaları etkileyen bir başka karar oldu. Altın fiyatlarının düşmesi Çin ve Hindistan'da bireylerin altına yönelmeleri sonucunu da gündeme getirdi.

Bütün bunlara bağlı olarak söylenebilecek olan, dünyada krizden çıkış ve enflasyondan korkunun azalmasının yeni ve farklı sonuçlar ortaya çıkarırken, emtia fiyatlarında düşüşlere ve altının "güvenli liman" olma özelliğinin eskisi kadar önemli görülmemesini beraberinde getirdi. Doğaldır ki bu gelişmelere bağlı olarak yeni pozisyon almalar, yeni ve farklı tutumlar gündeme gelecektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar