Kriz de bir çözümdür!
Bugün için gerek ülkemizde gerekse küresel düzeyde krizden çıkış için çözüm arayanlar, konuya yaklaşım biçimleri nedeniyle gerçekçi olamıyorlar: Çözümün önündeki en büyük engelin temsil ettikleri güçlü azınlığın tamahsız çıkarları olduğunu göremiyor, krizin de bir çözüm olduğunu kabul edemiyorlar. Küreselleşme eğilimlerine sapıkça biat etmiş olanlar bu yaklaşımın iflas etmiş olduğunu sonucun kendileri üstündeki etkisinin de dramatik olacağını inkar ederek bataklıkta çırpınmayı sürdürüyorlar. Hal böyle olunca sorunların ve devamında istikrarsızlığın artması kaçınılmaz olacak gibi görünüyor.
ABD ekonomisi için 787 milyar dolarlık son paket Kongre'den geçiyor. Kamulaştırma yönündeki eğilimlerin yaygınlaşması ve sinsi korumacılığın kendini hissettirmesi küresel güçleri rahatsız ediyor ve G-7 Maliye bakanları ve Merkez Bankası başkanlarının zirvesinde gündeme ipotek koyacağı tahmin ediliyor. Belki de doğru yolu bulmak için çözümün nasıl olamayacağını görmek ve göstermek gerekiyor: Uzlaşmaya yanaşmayanlara ölümü gösterip sıtmaya razı etmek çabası ön plana çıkıyor. ABD'de hafta içinde ana hatları açıklanan 2 trilyonluk paket herkesi daha dikkatli bir düşünmeye ve akılcı olmaya zorluyor; yarısı özellikle mali sektörün rehabilitasyonu diğer yarısı ise ekonomiyi çanlandırma amaçlı yeni kredilerden oluşacak pakete sermaye çevrelerinden büyük destek gerekiyormuş...
Görünen o ki kendilerini küresel düzenin efendileri arasında görenler bir şekilde güç kaybetmeye katlanmak durumunda olacak ve tepkisel tavırlar hiçbir şeyi değiştiremeyecek. Ya servetlerinin önemli bir kısmından vazgeçecekler ya da güçlenen korumacılığın sonuçlarına katlanacaklar. Başka bir deyişle söz konusu kesimlere dokunmadan tüm faturanın geniş kesimlere çıkarılmasının çözüm değil, cehenneme davetiye olduğunu kabul etmek zorunda kalacaklar. Benzer bir durum özelde Türkiye ekonomisi için de geçerli, yılların birikmiş faturasını kim ödeyecek, güçlü azınlık mı yoksa örgütsüz ve tepkisel tavırlı bilinçsiz çoğunluk mu?
Hükümete, IMF ile anlaşması ve katı mali disiplinden vazgeçmemesi için baskı yapan küreselci kesimler, bir anlamda tüm faturanın geniş kesimlere çıkarılması ve kendilerinin korunmasını talep ediyorlar. Böyle bir yaklaşımın, kısa vadede günü kurtarabilse bile orta vadede büyük felaketlere yol açacağını görmek istemiyorlar; mevcut sıkıntıların aşılmasının önündeki en büyük engelin kendileri olduğunu kabul edemiyorlar. Eğer küreselci güçlü azınlığın istediği olsa önce talep hızlanan bir şekilde daralacak ve devamında artan güven bunalımı ile birlikte olumsuzluklar olağan dışı boyutlara tırmanacak; yok eğer geniş kesimler faturanın büyüğü çıkacak ise önce döviz kuru yükselecek, eşanlı olarak talepte daralacak ve sorunları ağırlaşacak. Her iki ihtimalde de herkes kaybediyor, kendi çıkarlarına odaklanıp medeni tavır sergileyemeyenler sayesinde krizin derinleşmesi kaçınılmaz hale geliyor. İşin tuhafı içeride korunma isteyip, yeni ABD Başkanı'na korumacılık konusundaki endişelerini dile getiren bu küreselciler kendi çelişkilerini göremiyor, kimsenin de fark etmediğini sanıyorlar. Kalıcı çözüm ise gerçekçi olunmasını, geniş uzlaşıyı ve geniş kesimlerin aptal yerine konmamasını gerektiriyor. İstemediğimiz durumlarla karşılaşmamak için sahip olduğumuz önemli hak ve unsurlardan da vazgeçmemiz gerekiyor ki tüm politika uygulamaları değişebilsin, çözüm yolu aralanabilsin. Aksi takdirde herkes başının çaresine bakmak zorunda kalır ki, en çok üzülenlerin başında bunlar gelir. Nefsinin köpeği olup aklını şeytana satanlar olacağı gerçeği ile tanışılır. Konuya bu açıdan yaklaşıldığında krizin de bir çözüm olabileceği, önceliklerin değişmesi gerektiği konusundaki bu ciddi uyarıya direnmenin fayda getirmeyeceği görülebilir.
Bizi kötümserlikle suçlayıp aynı şeyleri tekrarladığımızı söyleyerek eleştiren ve çözüm yolunu soranlar çok oluyor. Kötümser değil gerçekçi olmaya çalıştık, sorunlar ağırlaşmasın diye aynı uyarıları yenilemek zorunluluğunu hissettik ve bir yandan geniş kesimleri uyarmaya çalıştık diğer yandan güçlü azınlığı haddini bilmeye davet ettik. Tüm çabamız sorunların ağırlaşmaması ve ciddi sıkıntılar yaşanmaması içindi... Bizim söylediklerimizin tersini yapıp yaşamını buna göre şekillendirenler kalıcı çözümlerin önündeki en büyük engeldir, öncelikle ya kaflarını değiştirmeleri ya da devre dışı bırakılmaları lazımdır. Mevsimler içinde kış ile kriz arasında önemli benzerlikler vardır; olumsuzluklardan arınma en dikkat çeken unsurlardan biridir. İnsanlık bu kriz sayesinde olumsuzluklarından arınma basiretini gösterebilir ve nefsine hakim olabilir ise ortak akıl devreye girer ve çözüm kanallarındaki tıkanıklık açılabilir; tüketerek tükenmek açmazından kurtulmak mümkün olabilir. Kış mevsiminin yaşanması nasıl ötelenemez ise krizler için de durum çok farklı değildir; ötelenmeye çalışmanın bedeli katlanarak artar ve ağırlaşan sorunlar medeniyetleri yok olma sürecine sokabilir.
Çözüm arayanlar önce bunun önündeki engelleri teşhis edip ortadan kalkması için çaba harcamalı ve çelişkilerinden arınmalıdır...