Kritik hafta ve Trump gerçeği
Yılın en kritik haftasının tam ortasından yazıyorum bu yazıyı. Ben yazımı yazarken ABD’nin 47. Başkanı Donald Trump da balkon konuşmasını yapıyor. Cumhuriyetçiler sadece başkanlığı almakla kalmadı Senato’da da çoğunluğu elde ettiler. Muhtemelen Temsilciler Meclisi için de benzer bir sonuçla karşılaşacağız. Bu haftanın diğer önemli meselesi bizde açıklanan enflasyondu. Maalesef durumlar iç açıcı değil. Haftanın kalanında hala bir Fed toplantımız ve bir enflasyon raporumu var. Kısa kısa değinelim.
2. Trump dönemi
Trump artık seçildiğine göre bundan sonraki muhtemel politikalara bakabiliriz. Geçen hafta bir miktar bu konuya değinmiştim. Trump’ın en önemli özelliği ABD’yi bir köy gibi görmesi ve atılan her adımın ABD lehine olması gerektiğine ilişkin düşüncesi. Halbuki dünya böyle işlemiyor. Çok daha karmaşık bir yapı var. Birçok ilişki karşılıklı al-ver dengesi içerisinde yürütülüyor. Siz “İşinize gelirse bizimle çalışırsınız, işinize gelmeze bedelini ödersiniz!” mottosuyla hareket ederseniz bundan orta vadede ABD başta olmak üzere bütün dünya zarar görür. Trump’ın bu yaklaşımı hem uluslarararı ilişkilerde, hem dış ticarette, hem de iklim kriziyle mücadelede vücut buluyor maalesef.
Biz nasıl etkileniriz?
Özellikle dış ticarette korumacılığın artması, vergilerin yükseltilmesi konusu bizi de yakından etkileyecek. ABD önemli bir ihracat pazarımız. Zaten kur üzerinden bir süredir tartışma konusu olan ihracattaki rekabetçiliğimiz bir darbe de Trump tarifelerinden yiyebilir. Buradaki tek sorun bu değil. Diğer bir problem de Euro/Dolar paritesi. Seçim sonuçlarıyla en ciddi fiyatlamanın bu alanda olduğunu gördük. Dolar, Euro karşısında hemen %2 değer kazandı.
Bu hareletin devam etmesi bekleniyor. İlk hedef 1.05 ve sonraki hedef 1 gibi gözüküyor. Bu da euroyla ihracat, dolarla Ithalat yapan ülkemiz için iyi haber değil. Trump ihracatın kolaylaşması için güçlü dolar istemiyor ama uyguladığı politikalar dolaylı olarak doların diğer para birimlerine karşı değerlenmesine sebep oluyor. Nedir buna sebep olan politikalar; ithalat tarifeleri, yüksek kamu harcamaları, düşük vergiler, yükse bütçe açıkları ve yükselen tahvil faizleri ve enflasyon.
ABD için enflasyonist
Geçen hafta Çin’in önemli bir ihracat ülkesi olduğunu yazmıştım. Trump’ın ticaret savaşlarında en büyük düşman olarak gördüğü ülke Çin. Çin’den yapacağı ithalatı azaltması Çin’in bu ürünleri başka yerlere satmasına sebep olacak. Zaten kapasite fazlası nedeniyle dünya fiyatlarını aşağı çeken ve birçok sektörü olumsuz etkileyen Çin’in bu etkisi şimdi katlanarak artacak. Bu da ABD’yle dünyanın geri kalanındaki enflasyon arasında bir ayrışmaya sebep olabilir. Burada kritik olan ilerleyen dönemde artması muhtemel enflasyona karşı Fed’in ne şekilde karşılık vereceği olacak. Çünkü Fed’in faizleri uzunca bir süre yüksek tutmak istemesi de Trump’ın şimşeklerini kendisine çekebilir ve burada radikal gelişmeler göebiliriz. Faizlerin zorla indirilmesi de enflasyonist baskıyı artıracaktır.
Bu yıl Fed’den iki faiz indirimi bekleniyor. Bu hafta ilk indirimi görmüş olacağız. Önemli olan 2025’te ne şekilde hareket edileceği. Beklentilerin altında gelen istihdam verileri faiz indirim ihtimallerini de haliyle artırdı.
Bizde de enflasyon düşmüyor
Bizdeyse enflasyon beklentilerin üzerinde, aylık %2.88 geldi. Merkez Bankası’nın işaret ettiği patikanın uzağındayız. Bu şartlar altında Cuma yayınlanacak dördüncü enflasyon raporunun içeriği ve Başkan’ın sorulara vereceği cevaplar önemli olacak. %38 olan yıl sonu tahmini muhtemelen yukarı revize edilecek. Bu noktada en fazla merak edilen şey faiz indirimlerine ilişkin Merkez’in yaklaşımının ne yönde şekillendiği olacak. Başkan’ın faiz indirimleri için enflasyon oranlarından çok talep koşullarını işaret etmesi beklentilerden önce bir faiz indiriminin sinyali olarak algılanabilir. Şahsi kanaatim 2025’ten önce gerçekleşecek bir faiz indirimi bu şartlarda premature olacaktır.