Kristof Kolomb'un girişimciliğine devam
Geçen haftaki yazımızda İspanya Kralı Fernando’nun Kolomb’un projesi için kaynak sağlamayı kabul ettiğini; bu amaçla kendisine Nino ve Pinto karavelaları ile Santa Maria gemisini ve çoğu denizci olmayan 60 kişilik bir mürettebatın tahsis edildiğini belirtmiştik. Bu aşamada Fransisken tarikatından bir keşiş olan peder Juan Perez de Marchera’nın tekrar devreye girerek birkaç usta denizcinin de 60 kişilik mürettebata dahil edildiğine işaret etmiştik.
Kolomb projesi için kendisine tahsis edilen mürettebata bir denizci olan ve ileride başını çok ağrıtacak, hatta başına bela olacak olan kardeşi Bartolema’yı da dahil eder.
Artık projenin gerçekleştirilmesi için her şey tamamdır. Sıra eyleme geçmeye gelmiştir. Fakat eyleme geçmek için Kristof Kolomb’un şartları vardır. Proje başarı ile gerçekleştirilirse keşfettiği yerlerin genel valiliğini ve elde edilen zenginliklerin de yüzde 10’unun kendisine verilmesini talep eder.
Kral önce Kolomb’un kendisine karşı böylesi taleplerde bulunmaya cüret etmesine çok kızar. Makamından kovar onu. Buna rağmen projeyi reddetme ve Kolomb’u cezalandırma yoluna gitmez. Artık bu yıllarda Kral Fernando ülkesinde hiç Müslüman ve Yahudi bırakmayarak kendi egemenliğini kurmuş ve rahatlamıştır. Böylesi bir durumda, başarı şansı hiç yokmuş gibi gözükse bile, Kolomb’un projesini Fransa Kralına kaptırmak istememektedir.
Sonuçta İspanya Kralı, Kolomb’un projesini kabul eder. Ekip Kolomb’un başkanlığında 3 Ağustos 1492 Cuma günü sabaha karşı Santa Maria gemisi, Nino ve Pinto karavelaları ve 90 kişilik mürettebatla yola çıkılır. Mürettebatın büyük kısmı İspanyoldu (80 kişi.) Geri kalanlar ise Katalan, Basklı, Portekizliydi. Ekipte yer alan 2 Cenovalıdan biri de Kolomb’un kardeşi Bartolemas’tı.
Böylece Amerika’nın keşfi hikâyesi başladı. Start Kanarya Adaları’ndan başladı. Burada hazırlıklar tamamlandıktan sonra, 5 Eylül 1492 akşamı, 90 kişilik mürettebat; Nino, Pinto ve Santa Maria ile Okyanus’un sonsuzluğunun bilinmezlikler dünyasına doğru fora denilerek yola çıkıldı.
İki ay süren zorlu bir yolculuktan sonra yeni kıtanın adalarına ulaşıldı. Burada Santa Maria gemisi battı. Dönüş yolculuğuna 5 ay sonra, Ocak 1493’te başlandı. Artık Santa Maria yoktu. Dönüş yolculuğu sadece Nino ve Pinto karavelaları ile gerçekleştirildi. Kolomb’un kardeşi Bartolema da dahil olmak üzere mürettebatın bir kısmı da orada bırakıldı.
1493 Mart ayındaki İspanya dönüşü muhteşem oldu. Ekibin beraberinde getirdiği altınlar, diğer kıymetli madenler, yerliler ve o zamana kadar bilinmeyen domates, patates, biber, tütün gibi yepyeni ürünler; papağan gibi kuşlar herkesi büyüledi. Hele hele abartılarak anlatılan her yerin altın dolu olduğu hikâyeleri herkesi heyecanlandırdı.
İkinci sefere 1 yıl sonra, 25 Eylül 1493 günü onlarca gemi ve yüzlerce denizci ile çok daha donanımlı bir şekilde çıkıldı. Bu kez yolculuk kazanılan tecrübelerle çok daha rahat bir şekilde tamamlanır. Kazanılan tecrübelerle neler yapılacağı planlanmış, gerekli hazırlıklar yapılmıştır. Bu defa yeni kıtada 2 yıla yakın kalınır.
Dönüş yine muhteşem olur. Yine yeni kıtanın altınları, kıymetli madenleri, ürünleri, ile İspanya’ya dönülür. Artık sadece İspanya ve Portekiz değil, tüm Avrupa heyecan içindedir.
İkinci seferde yeni kıtada kalınan 2 yıla yakın sürede Kolomb’un adamları oradaki yerli halka çok kötü muamele yaparlar. Bunların başında da Kolomb’un kardeşi Bartolemos vardır. Bu iki yıla yakın sürede yerliler köleleştirilmeye çalışılır, çok sayıda yerli öldürülür, çoğu katledilir (Maalesef bu katliam ileriki yıllarda da devam eder. Gidilen yerlerdeki 250 bin kişilik yerli nüfus 4-5 yıl sonra 60-70 bine kadar iner.)
Üçüncü sefer, ikinci seferden 5 yıla yakın bir süreden sonra gerçekleştirildi. 3 Mayıs 1498 akşamı tekrar yola çıkıldı. Bu kez de yerli halka yapılan kötü muameleler ve katliam devam etti. Kralın emirlerini yerine getirilmeyerek vahşetin devam etmesi kralı yeni önlemler almaya sevketti. Kolomb’un yetkileri alınarak keşfedilen yeni bölgelere kral tarafından bir vali atandı. Bartolemas tutuklandı. Zincire vurularak İspanya’ya getirildi. Bir süre sonra Kolomb da aynı akıbete uğradı. O da tutuklanıp zincire vuruldu.
İki yıl tutuklu kalan Kolomb, hapishanedeki iyi hali nedeniyle İspanya Kralı Fernando tarafından affedilerek serbest bırakıldı. Hatta Kolomb’un başvurusu üzerine kral kendisine yeni bir sefere çıkması için izin verdi.
Bu onun son seferi oldu. 3 Nisan 1502 günü gerçekleştirilen Kolomb’un dördüncü seferi büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı. Bundan sonraki yaşamı hayal kırıklıkları, mutsuzluklar ve hastalıklarla geçti. 20 Mayıs 1506 günü vefat etti.
Gelecek haftaki yazımızda Kristof kolomb’un bu girişimcilik hikâyesinden günümüz için de geçerli olan dersleri çıkarmaya çalışacağız.