Kriptolar kapitalist, AI komünist mi?
Peter Thiel, her yılın başında aynı metaforu kullanıyor olabilir mi? Bakın bu iki oldu. 2017 yılının başında, “Star Wars (yıldız Savaşları) kapitalist, Star Trek (Uzay Yolu) komünist” demişti, 2018 yılının başında yine aynı benzetmeyi yaptı.
Bu kez “Kriptolar (Şifreli paralar-blockchain teknolojisi) kapitalist, AI (yapay zeka uygulamaları) komünist” dedi. Önce mevzu nereden çıktı çerçeveyi çizeyim, sonra sorumu sorayım: Acaba teknolojik gelişme süreci ,hakikaten, merkezi planlamayı mümkün hale mi getirecek? Bir yanıyla sanki öyle. Gelin anlatayım.
Kimdir bu Peter Thiel?
Önce kimdir bu Peter Thiel, bu mevzu nereden çıktı? Peter Thiel ve Reid Hoffman Şubat’ın 1’inde, yani, geçen Perşembe, Kaliforniya’nın Stanford Üniversitesi’ndeki düşünce kuruluşu Hoover Enstitüsü tarafından düzenlenen bir programda bir araya geldiler. Yeni başlatılan “(Esasa dair) Önemli Konuşmalar” (Cardinal Conversations) serisinin ilk konuşmacılarıydılar. Başlığı teknoloji ve siyaset olan ilk oturumu tarihçi Nialls Ferguson yönetti.
Peter Thiel Facebook, PayPal ve Palantir Technologies’in ilk yatırımcılarından ya da kurucularından bir Silikon Vadisi girişimcisi. Reid Hofman ise Linked-In’in kurucularından. Bu start-upların hepsinin hızla 1 milyar dolar üzeri değere sahip unicorn (tekboynuz) olduğunu da hatırlatayım. Microsoft, Linked-In’i alırken, hissedarlarına 25 milyar doları aşkın bir nakit ödemişti. Palantir de 20 milyar dolar civarında değerleniyor bu aralar. Her ikisi de başarılı girişimciler ve her ikisi de Stanford Üniversitesi mezunu. Hani diyorlar ya? Adam üniversiteyi bile bitiremedi, gitti evinin garajında iş kurdu artık paraya para demiyor. Yalan. Külliyen yalan. Bu ilk tespit.
Palantir Technologies ne iş yapıyor?
Lafa Thiel’in benzetmesinden başladım. Aslında tespiti önemli Teknolojik değişimin ve özellikle AI kaynaklı büyük veri işlemlerinin manasını en iyi bilebilecek isimlerden biri Peter Thiel. Neden? Kurucusu olduğu Palantir Technologies, AI tabanlı büyük veri analizleri yapan bir şirket çünkü.
Bir yandan, “Palantir Gotham” projesi ile Amerikan güvenlik birimlerinin anti-terör operasyonlarına destek sağlayacak büyük veri analizleri yapıyor. Terörle mücadelenin ağaçlara tek tek bakarak değil, ancak ormanı görerek yapılabileceğini bilmek önemli tabii, burada yapılan işi anlamak için.
Öte yandan, “Palantir Metropolis” ise bankalara ve sigorta şirketlerine büyük veriye dayalı analizler yapıyor. Hangi tür müşteri, hangi tür işlemler için uygundur, her birine nasıl mecralar kullanılarak, ulaşılır, hangisi neye kanar bir nevi Palantis Metropolis projesinin işi. Bu tür analizler artık AI kaynaklı olarak yapılıyor elbette. Palantir Technologies firması bir nevi, “Büyük Birader Sizi İzliyor” (Big Brother Is Watching You) hadisesi denebilir. Merkezi mi, merkezi. Öyle desantralize olmakla hiçbir alakası yok. Partilerin seçim kampanyaları için yapabileceklerinin de elbette sınırı yok, mesela. Her alanda iş yapabilmek mümkün.
Star Trek bir nevi kamusal otorite kaynaklı nizam ve intizam demekti
Ne diyor Thiel? Daha önce Star Wars kapitalist, Star Trek komünist derken ne dediğinden başlayayım. Star Wars dizisi yıllar önce nasıl başlamıştı. Han Solo’nun borcunun vadesi gelmişti, arkadaşın parası yoktu. Alacaklılarından kaçmak için gemisine atladı. Filmler dizisi bir takip sahnesi ile başladı. Nedir? Başlangıçta para vardı. Öyle şifrelisinden filan değil, bildiğiniz para işte. Ama Star Trek’te hiç para yoktu. Hakikaten Marks’ın Gotha Programının Eleştirisi’ndeki, “Herkese ihtiyacı kadar ve herkesten yeteneklerine göre” (From each according to her abilities and to each according to her needs) sloganına uygun işlerdi Federasyon gezegenlerindeki günlük hayat. Star Wars her ne kadar tek tek bireylerin günlük koşuşturmasına dayalı ve kaotik ise, Star Trek’te de o kadar kamusal otorite eliyle gelen düzen ve intizam vardı. Kaptan Kirk, otoritenin temsilcisiydi.
1940’larda AI olsa, kim bilir belki de merkezi planlama deneyleri daha başarılı olabilirdi
Eskinin, merkezi planlama mı piyasa ekonomisi mi tartışmasını bilmem hatırlayanınız var mı? O zamanlar ortada bir reel sosyalizm deneyimi vardı, Sovyetler Birliği daha Rusya olmamıştı. Ne kadar şeker, ne kadar çelik üretileceğine merkezi planlama vasıtasıyla çokbilmiş uzmanlar mı karar vermeliydi; yoksa kaynaklar, fiyat sistemi aracılığıyla daha etkin dağıtılabilir miydi?
O vakit, merkezi planlamanın ana açmazı neydi? Merkezi planı yapanların, herkesin kişisel tercihlerini bilmesinin mümkün olmamasıydı elbette. Bilseler bile, büyük veri analizi yapmak, çok zor ve pahalıydı. Fiyat sistemi, çok etkin bir biçimde olmasa bile o büyük veriyi birleştirip analiz etmek için kendiliğinden bir imkân sunuyordu. Bir tür ikinci en iyiydi (second best). Tartışma böylece bir yere bağlandı. Nitekim reel sosyalizm deneyimleri de kaynak dağılımı açısından başarısızlıkla sonuçlandı.
Nedir Star Trek ile AI teknolojilerinin ortaklaştığı yer?
Ama o gün AI yoktu. Böyle büyük veri analizi yapmak mümkün değildi. Herkesin kişisel tercihlerini anında analiz edip, bir senteze ulaşmak kolay değildi. Şimdi öyle mi? Bugün olsa, merkezi planlamayı işletmek için gereken enformasyon setini toplayıp analiz etmek çok daha kolay olurdu. Merkezi planlama da daha iyi çalışırdı.. Nedir Star Trek ile AI teknolojilerinin birlikte anılmasına yol açan peki? Star Trek ne kadar kamusal otorite kaynaklı nizam ve intizam ise, AI teknolojileri aynı kamusal otorite kaynaklı nizamın güçlenmesine yardımcı olabilir. Bu sanırım aşikâr.
Zaten ben, Hayek’in otorite kaynaklı merkezi planlamaya karşı bakışının biçimlenmesinde, piyasaların ve fiyat sisteminin etkinliğine olan inancından çok, yaşayarak gördüğü Nazi deneyiminin önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum. Ben de 1930’larda oralarda yaşasaydım, bıkmak bilmez bir fiyat sistemi savunucusu olurdum doğrusu. Otoriterleşmeye çanak tutacak, çokbilmiş bir merkezi planlama aygıtına tanım olarak karşı çıkardım. Hayek’in Nazizm sosyalizmdir sözünü de bu anlamda okumak gerekiyor.
Teşbihte hata vardır: Aslında AI, şifreli paranın rakibi değildir.
Şimdi bugünkü sohbetin, atalarımızdan öğrendiğimiz gibi, teşbihte hata vardır bölümüne geleyim. Aslında şifreli para ve blockchain teknolojisi, yapay zekâyı dışlayan, AI teknolojilerinin rakibi filan değildir. Hakikat her zaman arada bir yerdedir.
Şifreli paralar ve onlar sayesinde imkânlarını daha geniş kesimlerin fark ettiği blockchain teknolojisi, herkesin bireysel tercihlerinden kollektif bir sonuç çıkarma potansiyeline sahiptir. Aynı piyasa ekonomisi ve fiyat sisteminde olduğu gibi. Merkezi otoriteye ihtiyaç duymadan hayatı organize etmeyi mümkün kılan bir teknoloji blockchain. O anlamda da libertaryan ve de kapitalist.
Kimliğinizi kanıtlamak için bile bir merkezi otoritenin size verdiği kimlik kartına ihtiyaç duymayabilirsiniz blockchain teknolojisi sayesinde. Göçmenler ve kaçkınlar için bu yolla kimlik oluşturmaya ve banka erişimini sağlamaya yönelik start-uplar bile var. Şimdi böyle bakınca Thiel haksız mı? Haklı. Ama şu da var, şifreli paralarla gündeme gelen akıllı kontratlar da bir nevi AI uygulamasını blockchain ile birleştiriyor. Bunu da unutmayın.
Gariplik fiyatlarda değil, faizde
Bir notla bitireyim. Ben bitcoin kötü, blockchain iyi ekolünden değilim. İkisini birbirinden ayrılmaz buluyorum. Bitcoin ve onun fiyat hareketinin yarattığı ağ oluşturma kapasitesi olmasaydı, bugün blockchain’in imkânları bu kadar geniş kabul görmezdi. Ağ (network) teknolojilerinde, ağ (network) ne kadar genişlerse, değer o kadar artar. İşte bu da öyle. Bitcoin fiyatı neden arttı? Bitcoin Ankara akşamlarında bile sohbet konusu olunca, ağ genişledi. Ne demiştim size? Açıklayabiliyorsanız fiyattır, açıklayamıyorsanız balondur.
Ben bugün bitcoin fiyatında gördüğümüz hareketin hala balon olmadığını düşünüyorum. Hele bir faizler normalleşmeye başlasın, bütün fiyatlar yerine oturacak. Gariplik fiyatlarda değil, faizde. Sıfır faizli dünya olur mu? Olmaz. Siyasetin hayal dünyasında olabilir. Gerçek hayatta olmaz. Fiyatlarda yaşadığımız gariplikler aslında, sıfır faiz kaynaklı. Fed üzerine düşeni yaptıkça, taşlar yerine oturur. Vakıa ile kavga olmaz.