Kripto paraların çöküşü
Mayıs başında 1000 değerlerinde olan Bloomberg’in kripto paralar endeksi dün itibarıyle 576 değerine gerilemiş durumdaydı. Sene başında 15 bin dolar değerinin üstüne çıkan kripto paraların en bilineni olan “Bitcoin” ise bugünlerde 6 bin dolar civarında seyretmekte. Kripto paraların bir balon, saadet zinciri ve çevresel felaket olduğu uzun zamandır yazılıp çizilmekte. Bir sene gibi bir süre içerisinde 800 dolarlardan 16 bin dolarlara yükselen bir varlığın fiyatının “balon” olmadığını herhalde hiç kimse iddia edemez.
Kripto paraların “saadet zinciri” vasfı da pek tartışılmaz. Zaten bitcoin satın alan kişilerin sadece yüzde 8’i alışveriş yapma amacıyla satın almaktalar. Kripto para yatırımcılarının yüzde 60’ı bu işe 2017 yılında girmiş durumdalar ve yüzde 78’i de önümüzdeki 3 yıl içerisinde kripto paraların değerinin en az yüzde 30 artacağı inancı içindeler. Ancak artışın temeldeki bir değer artışından kaynaklanmayacağı ve sadece yeni girenlerin yarattığı talep sonucunda artacağı da ortada. Sadece yüzde 22’sinin altın ve gümüş gibi bir değer saklama aracı olarak gördükleri bitcoin’i yatırımcılar ortalama olarak 1-3 yıl arasında elde tutmak istemekteler.
Dijital bir paranın neden kağıt ve madeni paralara göre “çevresel felaket” olduğu sorusu akla gelebilir. Sorunun cevabı basit: Nakamoto blok zinciri ile defteri kebirleri güncellemek için çalışan “madenci” (miner) adı verilen veri tabanı işleyicisi şirketlerin bu amaçla kullandıkları elektrik enerjisi Dünya elektrik tüketiminin şimdiden yüzde 0.30’una ulaşmış olduğu için.
Anketlerde kripto paraları elde tutanların yüzde 41’inin bunun dünyayı değiştirecek bir teknoloji olduğu inancı içinde olduğu sonucu çıkmış. Ancak, bu biraz da teknolojiyi çok iyi anlamamanın ve genel olarak bir teknoloji fetişizmine kapılmanın bir sonucu. Hatta “blockchain” kelimesi öyle sihirli bir hal almış durumda ki, pek çok şirket veri tabanlarındaki iyileştirmeleri “blockchain” teknolojisine geçiş olarak satma niyetinde.
Tabii, her ne kadar adem-i merkezi ve devamlı güncellenen defteri kebirlerin güvenliği yeteri kadar sağladığı düşünülse de, son dönemlerde kripto para hırsızlığı vakaları ortaya çıkmaya başladı. Ayrıca, her ne kadar “madencilerin birbiriyle rekabet içinde çalıştığı düşünülse de bu bunların bir noktada muvazaalı işler çevirmeyeceği anlamına da gelmiyor. (Bitcoin’de 3 büyük madencinin piyasa payı yüzde 60 civarında.)
Bir de kripto para işlemlerinin defteri kebire işlenme bedeli konusu var. Normalde düşük olan bu bedeller piyasa sıkıştığı (yeteri kadar madenci olmadığı) anlarda çok yükselebiliyor. Örneğin 2017’nin sonlarında bitcoin’in ilk çöküşü sırasında bu hizmet bedelleri işlem başına 57 dolar gibi anormal bir seviyeye yükselmişti.
Kripto paralarla ilgili ana sorun ise bu tip yapıların ekonomik olarak bir mantığı olmaması. Örneğin sistemi ayakta tutan defter tutucuların mutlaka belirli ve muntazam gelirleri olması gerekiyor. Ancak bunun için de defterini tuttukları kripto paraların toplam miktarının artmaması şart. Bu da tabii ki balon oluşumuna çanak tutan ve bu paraların istikrar kazanmasını engelleyen bir durum.