Krediyi vermek mi zor, almak mı?
Çok sevmesek de ve benimsemesek de kredi yaşamın vazgeçilmez parçası. Özellikle ülkemizde pek çok işletme için finansal akışı sağlamada olmazsa olmaz. Firmalarımızın genel durumunu değerlendirdiğimizde özkaynak problemi yaşayan ve neredeyse tüm nakit akışını kısa ve orta vadeli, zaman zaman da uzun vadeli krediler ile sağlayan firmaların sayısı bir hayli fazla.
Bir tarafta krediye ihtiyaç duyan kurumlar, diğer yandaysa, gelirini önemli ölçüde kredi satarak elde etmek durumunda olan bankalar ve finansal kurumlar olmasına rağmen, konunun bu denli çıkmaza girmesinin ana nedeninin ne olduğunu iyi analiz etmek lazım.
Para politikasında ikili görünüm
Evvela geçtiğimiz gün İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın, kamu bankalarının Genel Müdürleri ile gerçekleştirdiği toplantıya bir kulak verelim.
Bahçıvan yaptığı konuşmada, “Daha önce de ifade ettiğim gibi 2022 aynı zamanda para politikasında ‘ikili’ bir görünümün ortaya çıktığı bir yıl oldu. Bir yandan, yılın ikinci yarısında faiz indirimleriyle finansman maliyetleri düşürüldü ve politika faizi yılı yüzde 9 ile tek hanede kapattı. Ancak diğer yandan devreye alınan çok sayıda düzenleme ile finansmana erişim daha da kısıtlandı. Bu kısıtlama, deyim yerindeyse, maliyetteki düşüşün önüne geçen bir hal aldı” dedi. Bu konuşmayla aslında ağırlıklı olarak sanayicilerin sitemleri dile getirilmiş oldu. Bahçıvan, ayrıca finans kesimi ile reel sektörün birbirleriyle daha eşgüdümlü çalışmaları gerektiğine de dikkat çekti.
Kredi krizinin varlığı devam ediyor
Uzun bir süreden beri piyasalarda bir kredi krizinin var olduğu son derece aşikar. Uygulanmakta olan prosedürlerin bu denli fazla olmasının sebebi acaba kredi veren kuruluşların bilinçli olarak yaptıkları bir uygulama mı? Düne kadar çok daha kolay kredi verirlerken, özellikle son 1,5 yıldır para piyasalarındaki dinmek bilmez dalgalanmanın etkisi, bankaların kredi vermeyi bilinçli olarak zor hale getirmelerine mi sebebiyet veriyor?
Kredi kullanım oranı geriledi
Kredi göstergelerinde önemli bir oran kredi mevduat oranıdır. Ülkemiz verilerine baktığımızda özel sektör kredilerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranının yüzde 67’ler seviyesinde olduğunu görüyoruz. Bu oran gelişmekte olan ülkelerde yüzde 110’lar düzeyinde. Bu da ülkemizdeki belirttiğim dönemde kredi kullanım oranının gerilediğini net olarak ortaya koyuyor. Öte yandan faiz oranlarının Merkez Bankası tarafından açıklanan politika faizine rağmen daha yukarılarda seyretmesi de kredileri ulaşılabilir olmaktan uzaklaştırıyor.
Enflasyon düşmeli, Türk lirasına güven artmalı
Bu sorunun aşılmasında, evvela bankaların piyasalara daha fazla güven duyacakları ortamın yaratılması kaçınılmaz. Zira güvenin oluşması halinde yurt dışından ucuz borçlanma konusunda daha istekli olacakları, maliyetleri düşürebilecekleri ve kredi temini konusunda daha iştahlı davranacaklarını kestirebilmek hiç de güç değil. Ancak bunun için enflasyonun düşmesi ve Türk lirasına olan güvenin yeniden kazanılması gerekiyor. Kur konusundaki var olan istikrar görüntüsünün, gerçekte bir istikrarsızlık olduğunu ve seçim öncesi baskılama ile sabit tutulduğunu elbette bankalar ve finans piyasaları da görebiliyor. Bu durumun varlığı da ister istemez durağanlığa sebebiyet veriyor.
Kredi bağımlılığı en aza indirilmeli
Gerçekte en sağlıklı olanın, firmalarımızın öz kaynaklarının kuvvetlendirilerek, kredi bağımlılığını en aza indirmekten geçtiği muhakkak. Ancak bunun için de iş insanlarının önce piyasalara, sonra da firmalarına güvenmeleri gerekiyor. Erdal Bahçıvan’ın da dile getirdiği gibi, ülke ekonomisi kredi arzının arttığı koşullarda hızlanan, kredi akışı yavaşladığında duran bir yapıda olmamalı. Ancak bunun için de sermaye yapısını kuvvetlendirmek zorunluluğu var. Krediyi vermek isteyenin verme iştahı, almak isteyenin de bu şartlarla alabilme iştahı son derece düşük. Hal böyle olunca krediye bağımlı olan reel sektör şu anda olduğu gibi zorluklar ile karşı karşıya kalıyor.
Merkez Bankası’nın ve Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın konuya çok ivedi çözümler üretmesi şart. Kısa vadede kredi sorununu çözmenin de uzun vadede tek başına yeterli olmadığını; enflasyon, faiz ve kur üçlüsünün birbiri ile uyumlu ve istikrarlı hareket etmesi gerektiğini kalın çizgiler ile çizerek bir kez daha hafızlara kazımak gerekiyor.