Krediler sanayide değil inşaatta artıyor
2004-2013 yılları arasında inşaat sektörü kredilerinde yüzde 100 artış olurken imalat sanayi kredileri yüzde 50 oranında gerilemiş durumda. 2004 yılında imalat sanayii kredilerinin ancak yüzde 20’si olan inşaat kredileri 2013 yılında yüzde 76’sı seviyasine ulaşmış durumda...
DÜNYA’nın TCMB, BDDK ve TÜİK verilerine dayalı araştırması 2004-2013 yılları arasında inşaat sektörüne yönelik kredi artışları ilk sırada yer aldığını ortaya koyuyor. İnşaat sektörü kredi artışı bu dönemde GSYH’daki büyümeyi 5’e katlıyor. Son on yılda inşaatlerde kredi artışı yüzde 100’e ulaşırken, üretimi besleyen sanayi sektörünün kredilerinin payı yüzde 50 gerilemiş durumda.
2004 yılında inşaat sektörü imalat sanayinin yüzde 20’si kadar kredi kullanırlarken 2013 yılında ve bu yılın ilk 7 aylık döneminde inşaat sektörünün kullandığı kredi miktarı, imalat sektörünün kredilerinin yüzde 76’sı seviyesine ulaşıyor. 2004 döneminde konut kredilerinin toplam içersindeki payı yüzde 8 iken 2013 yılında yüzde 16’ya yükselmiş durumda. Buna karşın İmalat sanayi 2004 yılında toplam kredilerin yüzde 39’unu kullanırken, 2013 yılında payı yüzde 21’e gerilemiş durumda.
Bu tablo bir yandan “Konut balonu kriz yaratır mı?” tartışmalarını gündeme getiriyor. Bir yandan da sanayinin önünü açma ile ilgili değerlendirmelere yol açıyor.
Bu tablodan, sanayinin GSYH’daki payının düşmesinden rahatsızlığını dile getiren, bunun doğru bir trend olmadığının altını çizen Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “ Biz sedece sanayimizin önünü eçmak için değil, diğer taraftaki aksaklıkları da gidermek zorundayız ki, sermaye ‘oraya mı, buraya mı gideyim’ kararını daha sağlıklı verebilsin. Aksi halde üretmeden çok, lüks binalar yapan, taşa toprağa para harcayan bir ekonomi oluyoruz” diyerek bu alandaki eleştirisini dile getirdi. Ayrıca, yüksek binalar yerine yatay şehirleşmenin gerektiği değerlendirmesini de yaptı.
Geçenlerde bu yüksek binalardan yakınan bir milletvekili dostum şöyle diyordu: “Ankara’da gün boyu yüksek binalar güneşten aldıkları ısıyı geceleri adeta kusuyorlar. Ankara’da geceleri uyumak çok zor oluyor.”
Özellikle 2008 krizinden bu yana büyümemizde önemli rol oynayan inşaat sektörü, aynı zamanda bir çok alt sektörde de canlılığa neden oluyor. Bir çok sanayici de son yıllarda imalat sektöründen çok daha yüksek karlılık gördükleri inşaat sektörüne yöneliyorlar.
Bu tablonun “çarpık” olduğu ve kriz yaratabileceği birçok ekonomist tarafından ortaya konulurken, Amerikan ekonomisinde bile “konut balonundan” kriz yaşandığının altı çiziliyor.
Şimdi yeni Hükümetin bu konuyu değerlendirirken, bir yandan konuta fren getiren önlemleri ele alabileceği belirtiliyor. Ancak, ondan çok daha önemli olanın üretimi ve tasarrufları artırıcı önlemleri içeren reformların hayata geçirilmesi olduğu üzerinde duruluyor.
Türkiye konuta freni ancak, üretimi destekleyerek ve o alana kredi imkanlarını artırarak sağlayabilir ve daha sağlıklı bir tabloya ve kredi yapısına kavuşabilir.