Kredi sevdası
Merkez Bankası para politikasını sıkılaştırmaya devam ediyor. Geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen Para Politikası Kurulu toplantısında, Banka politika faiz oranlarını %6,25 seviyesinde sabit bırakırken, Türk lirası ve yabancı para cinsi zorunlu karşılık oranlarda artışa gitti.
Düzenleme sonrası Türk lirası munzam karşılık oranları 1 aya kadar vadeli mevduat ve katılma hesaplarında %15'ten %16'ya çıkartılırken, diğer yükümlülüklerde sabit tutuldu. Yabancı para zorunlu karşılıkları bir yıla kadar vadeli mevduat ve diğer yükümlülüklerde %11'den %12'ye, 1 yıl üç yıl arası diğer yükümlülüklerde %11'den %11,5'e artırılırken, 1 yıl ve daha uzun vadeli mevduat hesaplarında ve 3 yıldan daha uzun vadeli diğer yükümlülüklerde oran aynı kaldı.
Merkez Bankası önceki ay yaptığı açıklamada alınan tedbirlerin sonuçlarını görmek için bir süre bekleyeceğinin sinyalini vermişti. Geçen hafta yapılan artış Merkez Bankası'nın alınan tedbirlerin istenen sonucu almak için yeterli olmadığına kanat getirdiğini gösteriyor.
Ekonomi verileri Merkez Bankası'nın daraltıcı para politikalarının sonuçlarını kısmen görmeye başladığımızı gösteriyor. Şubat ayı sanayi üretimi yılık bazda %13,9 artarken, aylık bazda takvim ve mevsim etkilerinden arındırılmış olarak %1,7 geriledi. Dış ticaret miktar endeksi verileri de ekonomideki kısmi yavaşlamayı destekliyor. Şubat ayında ithalat miktar endeksi aylık bazda %7 düşerken ihracat miktar endeksi %2 yükseldi.
Ancak kredi verileri talep tarafında bir yavaşlama olduğu görüşünü desteklemiyor. Nisan'ın ilk haftası itibariyle BDDK verilerine göre mali kesim hariç Türk lirası kredilerinde büyüme sene başına göre (yıllıklandırılmış olarak) %26 seviyesinde.
Şirketler kesimine verilen kredilerin büyümesi bir parça daha yavaş %24 civarında. Buna karşı tüketici kredilerinin büyümesi %36 ile almış başını gidiyor. Tüketici kredilerindeki artışta aslan payının %44 ile ihtiyaç kredilerinde olması Merkez Bankası'nı para politikasını daha da sıkılaştırmaya zorluyor.
Kredi rakamları daha önce de vurguladığımız yapısal dinamiklerin çok güçlü olduğunu gösteriyor. Kamu kesiminin borçlanma ihtiyacındaki azalma, bankacılık sektörünün kaldıracının düşük olması ve hane halkının görece düşük borçlu oluşu kredi kanalıyla beslenen iç talep ağırlıklı yüksek büyüme için elverişli bir zemin hazırlıyor.
Faizlerin düştüğü bir ortamda net faiz marjlarındaki daralmaya karşı bankalar kredi hacimlerini artırarak karlılığını korumayı hedefliyor. Geçtiğimiz yıllarda Hazine'yi finanse etmek için kredi pazarında görece zayıf kalan kamu bankalarının tüketici kredilerinde gaza basmaları işleri daha da karmaşıklaştırıyor. Böyle bir ortamda kredi büyümesini kontrol ederek daraltıcı para politikası uygulamak çok zor.
Bankanın piyasa faizlerinin politika faizinin çok üzerine çıkmasına izin vermemek için munzam karşılıklardaki artışla çektiği paranın çoğunu açık piyasa işlemleri ile bankalara geri vermesi para politikasının etkisini kısmen azaltıyor.
Ancak sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ortamda Merkez Bankası'nın yapabileceği fazla bir şey yok. Piyasalara verdiği parayı daha da kısması durumunda bankalar swap piyasasını kullanarak daha çok yabancı kaynağı Türkiye'ye getirecekler.
Peki, ne olacak? Kredi verilerini izlemeye devam edeceğiz. Merkez Bankası yöneticileri alınan tedbirlerin kredi büyümesi üzerindeki sonuçlarının Mayıs ayında daha net görüleceğini söylüyor. Eğer Mayıs ayı itibariyle beklenen yavaşlanma görülmezse munzam karşılıklarda veya faizlerde artışa gidilebilir. Bu da yeterli olmazsa devreye ağır ağabey olarak BDDK girer.