Kredi notları ateşi ölçmek yerine, ateşi yükseltiyor
Krizlerin en büyük sorumlusu, ekonomik ve siyasi kriterlerden çok, piyasa kriterlerini temel alan kredi derecelendirme kuruluşları mı? Yoksa, kendi deneyimleri yerine sadece bu notları dikkati alıp hareket eden yatırımcılar ve devletler mi?
Kredi derecelendirme kuruluşları her finans krizinde parmakla gösteriliyor. 2008 yılında görevlerini yerine getiremeyen ve bu yüzden dolayı eleştirilere maruz kalan bu kuruluşlar, bugün devletlere iyi veya kötü notlar dağıtmaya devam ediyorlar. Bazılarına göre bu durum, demokrasinin finansa teslim olması anlamına geliyor. Birçok ekonomist, yaşanan krizlerden kredi derecelendirme kuruluşlarını sorumlu tutuyor. Neden mi? Çünkü, Asya finans krizi, 1997 Arjantin krizi, internet balonu ve 2001 yılında Enron'un iflasına yol açan süreçlerde ödeme riskinin büyüklüğünü görmezden geldiler. 2004-2007 yılları arasında "toksik finans ürünlerine" fazladan not vererek, 1930'dan bu yanan yaşanan en büyük krizin oluşmasına yol açtılar. Bugün ise önce Yunanistan, daha sonrasında ise Portekiz ve İspanya'nın kamu açığı notlarını indirme kararı ararak, Yunanistan'ı iflasın eşiğine sürekleyip, euro bölgesinde krizin ciddi boyutlara ulaşmasına yol açabilirler.
Peki bu suçlamalar haklı mı? Kredi derecelendirme kurumları gerçekten suçlu mu? Yoksa sadece günah keçisi mi?
Avrupa Birliği euro bölgesindeki borç krizinin derinleşmesinden kredi derecelendirme kuruluşlarını sorumlu tutuyor. İç pazardan sorumlu AB Komiseri Michel Barnier, kritik anlarda şüphe uyandıran not indirimleriyle Yunanistan ve Portekiz gibi ülkelerdeki krizleri derinleştirmekle suçluyor. Kredi derecelendirme kuruluşlarının ABD ve İngiltere'nin menfaatine kararlar alduğını ifade eden Banier'ye göre, AB tarafından kurtarılan ülkelere, uyguladıkları mali program süresince kredi notu verilmemesi gerekiyor. Barnier, "Kredi derecelendirme kuruluşları bir ülkeye, bir işletmeye not verir gibi kredi notu veremezler" diyor. Avrupa Komsiyonu Başkanı Jose Manuel Barosso da bir süre önce, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının güvenilirliğinin sorgulanabileceğini gündeme getirdi. ,
Çıkar savaşları, teknik yetersizlik
Standard & Poor's, Moody's ve Fitch en büyükleri arasında yer aldığı kredi derecelendirme kuruluşlarına yönelik çok sayıda eleştiri var. Fransız Les Echos gazetesi bu eleştirileri şöyle sıralıyor:
. Kamu hesaplarına yönelik termometre olmakla yetinmeyip, ateşin daha fazla yükselmesine neden oluyorlar.
. En son yaşanan subprime krizi gibi, birçok krizi öngöremediler. Dolayısıyla yeterince güvenilir değiller.
. Çoğu zaman çıkar savaşı yaşıyorlar.
. Bir ülkeye yönelik karmaşık bir durumu raporlama söz konusu olduğunda, Teknik yetenekleri şüphe verici
. Değerlendirmeler, ekonomik kriterlerden çok, siyasi kriterlere dayanıyor. Bu durum, İspanya örneğinde çekici bir şekilde ortaya çıktı. Moody's, Euro Bölgesi'nin Yunanistan için hazırladığı ikinci yardım paketinden sonra İspanya hükümetinin fonlama maliyetlerinin yüksek kalmaya devam etmesi ve zayıf büyüme nedeniyle ülkenin "Aa2" olan kredi notunu olası için indirime aldığını bildirdi.
Yönetim, şeffaflık ve zamanlama sorunları
Kredi derecelendirme kuruluşlarının meşruluğu üç temel konu nedeniyle zayıflamış durumda:
. Yönetim: Kredi derecelendirme kuruluşlarının kendi yönetimlerinde zayıflama söz konusu. Bunun başlıca nedeni, sermayesi finans yatırımcılarına ait olan özel şirketler olmaları. Dolayısıyla, yönetim, hissedarların elinde.
. Şeffaflık: Kredi kuruluşları yeterince şeffaf değiller. ABD ve Avrupa'ya yönelik kredi notu kararlarının ardından, hiçbir analitik bilginin yayımlanmamış olması bunun en somut kanıtı.
. Zamanlama: Piyasa uzmanlarına göre, kredi derecelendirme kuruluşlarının, kredi notu açıklama zamanlamaları kabul edilebilir değil. Notların piyasalarda manipülasyon şüphesi yarattığını kaydeden uzmanlara göre, notların "yeni gelişmeler ardından sürpriz bir şekilde" değil, "düzenli" bir şekilde verilmesi gerekiyor. "Bu süreç, kriz zamanlarında aylık, olağan zamanlarda ise üç ayda bir olabilir" diyor uzmanlar.
Notlar, garanti değil, teknik birer araç
Tek sorumlulun kredi derecelendirme kuruluşları olmadığını savunanların görüşü ise, "notların birer garanti veya marka olmadığı; sadece risk seviyesini belirleyen teknik araç olduğu" yönünde.
Yani, kendi deneyimleri yerine bu notlara güvenen yatırımcılar, ve bu notlar doğrultusunda bankalara düzenleyici sınırlamalar getiren devletler de aynı düzeyde sorumlu.
Aşırı bağımlılık
Kredi derecelendirmesi yerine, kredi riskini önlemek için ne tür alternatif modeller geliştirilebilir? Şeffaflık ve doğru veriye ulaşım nasıl sağlanabilir? gibi sorulara cevap arayan uzmanların hemfikir oldukları konuların başında, kredi derecelendirme kuruluşları tarafından verilen notlara aşırı güven duyulması. Bunu, "mekanik bir güven" olarak yorumlayan uzmanlar, kriz zamanlarında ise bu notlara çok daha fazla tepki verildiğini ifade ediyorlar.
Bir diğer sorun, yatırımcıları da kapsayan piyasa oyuncularının, kendi içlerinde risk analizi yapmamaları ve kredi notlarını yeterince anlayamamaları. Daha iyi bir durum değerlendirmesi ve kredi riski belirlemesi yapabilmek için "şeffaflık ve bilgiye ulaşım" şart olsa da, piyasa katılımcılarının, özellikle ürün inovasyonu alanında, çok daha iyi bir durum değerledirmesi yapabilmeleri gerekiyor.
Geçmişleri 1900'lere gidiyor
ABD tahvillerinin derecelendirilmesi 1900'lerin ilk zamanlarında başladı. Önceleri hükümek kağıtları ve demiryollarının tahvillerine not veriliyordu. Fitch, Moody's ve Standard and Poor's'un kökleri, yatırımcıların yaptıkları analizler için kendilerine ödeme yaptığı o dönemlere kadar gidiyor. Sektörde hızlı büyüme ise 1970'lerde yaşandı. Bu dönemde verilen notlar tahvilleri daha fazla yatırımcıya satmayı kolaylaştırıyordu ve regülatörler bu notları sermaye gereksinimlerini değerlendirmek için kullanıyordu. Sonrasında borç sahipleri 3A ile D arasında bir çizelgeye göre verilen notlardan alabilimek için para ödemeye başladı. Kredi derecelendirme kuruluşları ilk ağır eleştirileri, 2001'deki Enron krizinde aldı. 2008 yılındaki krizde, reyting kuruluşlarının kredibilitesine ağır bir darbe indirdi.