Kredi kullanımı için ‘tarihi’ teşvik…
Arjantin…
1900’lü yılların başında en zengin devletler arasındaydı…
O dönemi anlatan kitaplar yazıldı, filmler çekildi…
Hammadde ve toprak zenginliğinin verdiği rahatlık ve üretim/tüketim dengesizliğini ‘tüketim lehine’ tetikleyen politikalar nedeniyle bu hale geldi…
Para birimi pezodaki düşüşü durdurmak üzere, geçtiğimiz hafta art arda üç defa faiz artırımı yapıldı…
Faiz oranları yüzde 33’ten, yüzde 40’a çıkarıldı…
Ancak ‘üretimden uzak, tüketime yakın’ ekonomik yapıya o ‘rekor’ faiz oranları da ilaç olmadı…
Ve dün tekrardan IMF’nin ayağına gidildi!
Potansiyelini kullanmamakta direten ‘rahat yapı’, alacağı borçla ekonomisini düzelteceğini sanıyor şimdi!
1990, 1995 ve 2001 yılında sandığı gibi!
* * *
Gelişmekte olan ülkelerin, faiz artışı yoluyla para bulmaktan ziyade; üretim ve tüketim altyapısını sağlamlaştırması, sermaye birikimi ve tasarruf eğilimini artırması ve bu yolla para bulmayı öğrenmesi gerekiyor…
Bunun için de tabi ki, girişimci sayısını artırmak ve kıt kaynakları etkin kullanmak ön plana çıkıyor…
* * *
Bu resim ışığında, hafta içi açıklanan ve torba yasa tasarısına eklenen iki karara odaklanılmalı…
Birincisi yurtdışında bulunan tasarrufları yurda çekmek amacıyla alınan Varlık Barışı kararı…
Gelecek bu tasarruflar üretime gidecekse, bırakın vergi almamayı, üzerine ‘prim’ dahi verilebilirdi…
* * *
İkincisi İmar Affı…
Güney Kore, 1990’lı yılların başında uygulamış bu İmar Affı’nı…
Ve o karar, atıl duran ‘gayrimenkullerin’ ekonomiye kazandırılmasını sağlamış, girişimcilik kültürünü geliştirmiş, üretim için kredi kullanımını arttırmış…
* * *
Biz de ise şöyle bakılıyor İmar Affı’na…
“Devletin kasasına 40-50 milyar TL girecek.”
“5 milyona yakın imarsız bina kentsel dönüşümle rant sağlayacak.”
“15 milyona yakın tarla gibi ‘sorunlu alan’ para edecek!”
* * *
Oysa, Güney Kore öyle bakmamış…
Devletin elde edeceği gelirin tamamıyla, üretim ve ihracatı kolaylaştıran politikalar geliştirilmiş…
Halk kampanyalarla, tükettiğinden daha fazlasını üretmeye yönlendirilmiş…
Üretimin avantajını gören halk, kenarda köşede kalmış gayrimenkulünü, ‘üretmek’ için ‘sermaye’ yapmış…
Kısacası yastık altında duran tasarrufun tamamı, (üretmek avantajlı hale geldiği için) üretime yönelmiş ve gerçekçi/sürdürülebilir bir ekonomik yapının oluşumu sağlanmış…
* * *
İmar Affı kararına bu açıdan bakarsak, finansa erişimde zorlanan girişimcilerimiz için, kenarda köşede kalmış gayrimenkullerini ‘ipotek’ olarak kredi almakta kullanabilme fırsatı ve ‘tarihi’ teşvik anlamına geliyor…
Her zamanki açımız ise faiz artırımlarıyla sermaye ve tasarruflarımızı ‘yabancıya verme’ alışkanlığımızdan kurtulmaya istekli olmadığımızı gösteriyor…