Kredi derecelendirme kuruluşları: Hem başları ağrıyor, hem de baş ağrıtı

Murat YÜLEK
Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ myulek@aya.yale.edu

Royal Bank of Scotland'dan Timothy Ash geçen hafta  kredi derecelendirme kuruluşlarını Türkiye ile ilgili ratingleri açısından yerden yere vuran bir rapor yayınladı. Bu konu Türkiye'de bu köşede ve diğer birçok iktisatçı tarafından da zaman zaman tartışılmıştı. Şimdi bendeki bilgilere göre ilk defa bir yabancı analist konuyu, hem de derinlemesine ele aldı.

Rating kuruluşları, 2002 Enron krizinden sonra audit firmalarının yaşadığı gibi sıkıntılı bir dönem yaşıyor. Sıkıntının temelinde, rating sisteminin analitik temellerindeki zayıflık yer alıyor. Ancak, temeldeki sorun bir tarafa, ABD'deki krizin ana tetikleyicilerinden birisi olması rating firmalarını önümüzdeki dönemde daha da sıkı bir eleştiri bombardımanıyla karşı karşıya kalmasını sağlayacağını söyleyebiliriz.

ABD'deki sorunu hatırlayalım. Seküritize edilmiş ipotek anlaşmalarının ABD piyasasından tüm dünyaya mucize kağıtlar olarak yayılması, rating firmalarının pek anlayamadıkları ve değerlendiremedikleri riskleri, alınabilecek riskler (investment grade) olarak damgalamalarıyla mümkün olmuştu. O kağıtların milyarlarca dolarlık bölümlerinin geri ödeme zorluğuna düşmesi rating firmalarını zor duruma soktu. Ancak piyasa da şu anda yine de rating firmaları hakkındaki tartışma bu büyük suçun gerektirdiği seviyede değil. Rating firmalarının nasıl yeniden yapılandırılmaları gerektiği hakkında gerektiği kadar konuşulmuyor. G-20 kararlarının da bu firmalar konusunda ne kadar etkili olacağını henüz bilemiyoruz.

Timothy Ash olata Türkiye açısından yaklaşmış. 10 seneden fazladır üzerinde çalıştığı Türkiye'ye verilen rating notlarının 'yanlışlığını' iki açıdan gösteriyor.

Birincisi, Türkiye'ye verilen derecelerle diğer ülkeleri karşılaştırıyor. Gabon, Nijerya gibi ülkelerin Türkiye'den daha yüksek derecelendirilmesinin bir bütün olarak bakıldığında mantıksızlığının altını çiziyor. Son derece haklı.

Geçen hafta Latvia Başbakanı IMF ile 2008 Aralık ayında imzaladıkları ve bir bölümünü kullandıkları fonun 200 milyon Euro'luk kısmının derhal ödenmemesi durumunda ülkenin iflas bayrağı çekeceğini açıkladı. Oysa aynı Latvis, rating şirketleri tarafından daha bu yılın şubat ayına kadar yatırım yapılabilir kategorisinde değerlendiriliyordu.

Aşağıdaki Tablo'yu incelerseniz Türkiye'ye yapılan 'haksızlığı' daha rahat göreceksiniz. S&P derecesi (Moody's de ona paralel) BBB+ yani yatırım yapılabilir kategorisinde olan Macaristan, 6 Kasım 2008'de IMF ile acil ve dev bir program imzaladı. 2008 ilk yarısında kadar Türkiye ile aynı riskli kategorisinde yer alan Ukrayna da yine 2008 Kasım'ında IMF'nin acil desteği sayesinde ayakta kalabildi.

 2007 Aralık  2008 Haziran  2009 Haziran

Türkiye           BB-        BB-        BB

Brezilya          BB+        BBB-                        BBB

Rusya        BBB+                     BBB+                       BBB+

Macaristan      BBB+                     BBB+                       BBB+

Ukrayna          BB-                         B+                           CCC+

Letonya          BBB+                      BBB+                       BB+

Daha hiç yatırım kategorisine yükselemeyen Türkiye küresel krizi, rating firmalarının gözdesi  birçok Doğu Avrupa ülkesine göre çok daha iyi atlatıyor.

Timothy Ash,  ikinci olarak hükümran riskleri, piyasalarla, rating firmalarının değerlendirmesiyle arasında son dönemdeki büyük ayrışmanın altını çiziyor. CDS spreadlerine bakıldığında, yatırımcıların Türkiye riskini rating firmalarından çok daha mantıklı (düşük riskli) değerlendirdiğini görüyoruz. 

Sorun, enflasyon hedefleme sisteminde olduğu gibi, rating sisteminin de analitik temellerinin zayıflığında, 30-40 yaş civarında birkaç ekonomiste, oturmamış yöntemlerle koskoca bir ülkenin riskine not verme gücünü veriyor sistem. Bu da her iki yönde muazzam hataların yapılması riskini beraberinde getiriyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Chief Sustainability Officer 06 Ağustos 2018