Kral çıplak!
Gerek içeride gerekse dışarıda yaşanan gelişmeler açısından ilginç bir haftayı geride bıraktık. Yaşananları tek bir cümle ile özetlemek gerekir ise şeffaflığın kalmadığını, belirsizlik ve kırılganlığın çok yüksek düzeylerde gezindiğini, sanki bu olumsuzluklar söz konusu değilmiş gibi yönlendirmenin ise çaresizlikten kaynaklandığını söyleyebiliriz. Yaşanan krizin, İkinci Dünya Savaşı sonrasının en ağırı olduğunu genel kabul gördüğü, mukayesenin 1930'lardaki Büyük Buhran ile yapıldığı dikkate alınır ise ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılabilir.
Geçen hafta başında petrolün 150 dolarlık varil fiyatı seviyesine yaklaştığını, doların Euro'ya karşı yeni bir en düşük seviye yaparak 1.50 seviyesinin üzerine çıktığını, altının 1000 dolarlık psikolojik seviyeye yaklaştığını ve sermaye piyasalarının ise satış baskısı altında bunalarak kayıplarını büyüttüğünü gördük. Şimdi soralım, şeffaflığın olduğu, belirsizlik ve kırılganlığın sınırlı kaldığı bir ortamda bunların yaşanması mümkün müdür? Bu eğilimlerin aynı yönde devam etmesinin olası sonuçları nedir ve katlanılabilir mi? Şimdi de bu soruları yanıtlayalım: Mümkün değildir, sonuç sistemik çöküştür ve kaostur, en azından geciktirilmesi için bile ilkeler tüketilip her türlü yalan söylenebilir veya olumsuzluğun dozu küçük gösterilerek gerçekler kamuoyundan gizlenir. Zira önce günü kurtarmak gerekir, bunu yapamayanın yarını olmaz!..
Geçen haftanın geri kalanında ise Denetleme ve Düzenleme Kurumu'nun baskısı ve mali sistemin yönlendirmesi ile önce açığa satışlar azaltılıp ve açılmış olanların bir kısmı kapattırılarak sermaye piyasalarındaki olumsuz baskı terse çevrildi; Beklenenden oldukça yüksek çıkan ABD enflasyon rakamı gözardı edildi. Freddi Mac ve Fanni Mae'deki sorun hiç bir şey yapılmıyor olmasına rağmen çözülüyormuş gibi bir illizyon yaratıldı. Petrol stoklarındaki sınırlı artış bahane edilerek spekülasyon terse çevrildi, benzeri dolar, altın ve diğer hammaddelerde de sınırlı düzeyde yaşandı. Şimdi tekrar soralım; olumsuz eğilimler nasıl oldu da bloke edildi?
Beklentiler düzeldi, şeffaflık geri mi geldi? Belirsizlik ve kırılganlık azaldığı için yatırım ortamı oluştu ve risk alma isteği mi arttı? Bunların hiç biri olmadı, olumsuz eğilimlerin güç kaybetmesi için finansal piyasaların manipüle edilmesi dışında bir şey yapılmadı ki bu da normal koşullarda olumsuzluğun dozunu azaltacak bir şey değil, tam aksine güvensizliği derinleştirebilir. Özetle söylemek gerekir ise orta vadeli yatırımlar konusundaki olumsuzluk dozu, hafta başına göre daha da arttı. Düşünün bir kez bankalar birbirlerine yaklaşık bir yıldır güvenmiyor, alışverişi azaltıyor ve bu sebeple doğan boşluğu merkez bankaları kapatmak zorunda kalıyor ise açıklanan bilanço görüntülerinin gerçeği yansıttığı mı, gerçeklerden uzaklaştığı kanaati mi ağır basıyor? Şeffaflıktaki eğilim nereye gidiyor?.. Açıklanan zararların beklentilerden az olması veya k‰rların beklentilerden yüksek olması gerçeğin kendisi mi, yoksa piyasalardaki olumsuzluğu kırmak için ne gerekiyorsa o mu gösteriliyor? Bir düşünün 1990'ların ikinci yarısında bankacılık sistemimizin görüntüsü ve gerçeği nasıldı ve ayrışmanın sonuçları ne oldu?..
Ülkemizde yaşananlara geri dönecek olur isek benzer bir tablo görürüz. Ne de olsa iyimserliğe bağımlılık gerçeklerin konuşulmasına izin vermiyor. Dışarda işlerin düzeldiği varsayıldı, Merkez Bankası'nın kısa vadeli faizleri 0.50 puan yükseltmesinin sadece olumlu tarafı piyasaya yansıtıldı, itfa konusunda da Hazine'ye gereken destek verildi. Parası olanlara orta vadeli yatırım fırsatı pazarlaması ön plana çıkarıldı. Hisse senetleri hafta başından sonuna başta mali sektör olmak üzere yükseliş yönünde manipüle edildi, ihale sonrasında devlet iç borçlanma senetlerinin prim yapması sağlandı, tabii Türk Lirası'nın değerlenerek 1.18'lere gerilemesi iyimserlik gösterisine önemli katkılar yaptı. Kısa vadeyi uc uca ekleyerek günü kurtarmak gerekiyordu ve gereken yapıldı, Türkiye'ye yatırım yapmış olan yatırımcılar rahatlatıldı!..
Büyük pozisyon taşıyanlar da büyük hatalar yaparlar, fakat yaptıkları hataların bedelini ötekilere ödetemedikleri zaman her şeylerini kaybetme riski ile karşılaşırlar; Bu sebeple oyunun kontrolünü doğrudan veya dolaylı olarak ellerinde tutmak ve gelişmeleri yönlendirebilecek konumda olmak isterler. Hataların faturasının ötekilere çıkarılabilmesi için gerçeklerden uzaklaşılması ve şeffaflığın katledilmesi ön şarttır. Onların ötekileri yönlendirmesi demokrasidir, serbest piyasadır! Güçlülerin gerçeğini ifşa eden, ötekileri uyandırmaya ve aydınlığa çıkarmaya çalışan herkes ya haindir, ya da felaket tellalı!..
Durum böyle olmasa idi Türkiye'nin mevcut koşullardaki öncelikli hedefi enflasyon olabilir miydi? Güçlüler kollanacak, her türlü faturayı ötekiler ödeyecek ve bu fedakarlığın karşılığında her gelen gün daha fazla olumsuzlukla ödüllendirilecekler! Ortaçağ karanlığına geri dönüldüğünün farkında olan var mı?